Yerel seçimleri dört gözle bekliyorlar…

Becerirlerse “bir taşla 3 kuş vuracaklar” akılları sıra…

Ankara veya İstanbul’u alırlarsa, Adana veya Mersin’i düşürürlerse…

Hem Dersimli Kemal ve hem de Topuklu “koltuklarını koruyacak”, bu bir

Erdoğan’ı sıkıştırıp erken seçime zorlayacaklar, bu iki

“Cumhurbaşkanlığı sistemi”nden “eski sistem”e dönüş için kampanya başlatacaklar, bu da üç

“Umut”, zillet ittifakının ekmeği işte!

*

Dikkat edin algı operasyonuna giriştiler…

Bir “Meşruluk” yaygarası Y-CHP’nin dilinde…

Daha dün Y-CHP’li Faik Öztrak, “Cumhurbaşkanının sahip olduğu her türlü imkâna sahip olan AKP Genel Başkanı, CHP Genel Başkanı ile millet önünde yarışıyor. Bunun neresi adil bir yarış? Dolayısıyla Cumhurbaşkanı, gerçekten milletin cumhurbaşkanı değildir ve meşru da değildir" lafları etti…

Oynamaya soyundukları bu ilkesiz ve ahlâksız oyunun sonunda kazanacaklarını umuyorlar…

Tarih affetmez, unutmaz da…

Ağalar, bu “dipsiz kuyuyu” zaman içinde nasıl kazdıklarını unutmuşlar…

*

Biraz hafızamızı tazeleyelim:

2002’deki krizin müsebbipleri Sezer ve DSP’deki ihanetti…

O kaos içinde Erdoğan’ın partisi, erken seçimden parlayarak çıktı.

Siyasî yasaklı Erdoğan Genel Başkanı olduğu partide Başbakanlık yapamıyordu…

Yasaklı Erdoğan’ı Meclise bizzat taşıyan kendileriydi…

Baykal’ın desteği ile Erdoğan, yenilenen Siirt seçimleri ile Meclise girdi ve Başbakan oldu…

Sonra her seçim kaybedişlerinde “gayrimeşru” saydılar!

*

Cumhurbaşkanı seçimi geldi çattı…

Halkın iradesine tahammülleri yoktu, Sezer’in yerine bir AKP’li cumhurbaşkanı istemiyorlardı.

Sözde çok istedikleri “parlamenter sistem”de meşhur “367 krizi”ni çıkaran Y-CHP idi…

“Türban ve laiklik” yaygaralı “Cumhuriyet mitingleri” ile AKP’nin Cumhurbaşkanı çıkarmasına engel olmaya çalıştılar…

Bahçeli oyunu görerek Gül’ün seçimini sağladı…

2007’de anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanını halkın seçmesi kabul edildi…

2010’da Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Meclis’ten geçti.

2014’te MHP ile ortak aday çıkardıkları İhsanoğlu’na oy vermedikleri için Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi.

Hiç utanmadan “Cumhurbaşkanlığı sistemi İslama aykırı” bile demişlerdi.

“2016’da Cumhurbaşkanlığı sistemi”ne geçiş için anayasa değişikliği yapıldı.

Bu sırada Y-CHP, sisteme “Diktatörlük teklifi” diye karşı çıkıyordu.

*

Her seçimin sonunda hile, entrika, gayri meşruluk arama hastalıkları devam etti.

Onlara göre OHAL sürecinde yapılan referandum adil değildi…

Yapılan hiçbir şey meşru değildi…

Ankara’ya aday yaptıkları Mansur efendi belediye seçimini kaybetti, oyları çaldılar diye avaz avaz bağırdılar.

15 Temmuz’da tankların arasından eve gidip televizyondan darbeyi izlediler…

Yenikapı’ya son anda gelip gösteri yapsalar da “naylon darbe, kontrollü darbe” laflarıyla yine “gayri meşru” işler peşine düşmüşlerdi.

2018’de “Gel bakalım Muharrem”i  ve hem de Topuklu’yu “gayri meşru sistem”e itirazsız Cumhurbaşkanı adayı yaptılar…

İkisi de kaybetti… Genel merkezlerindeki oylama sistemini bile meşru hale getirememişlerdi.

Muharrem Bey, “kaybettik kardeşim” diye kestirip attıktan sonra otelde kafasını dinlerken, “Muharrem’i esir aldılar” feryadı basan da onlardı.

*

Şimdi 31 Mart Yerel Seçimleri kapıda…

Dillerinde hep aynı şarkı: “Bunlar meşru değildir!”

Birileri de Dersimli Kemal ve onun İP’ine sarıldığı Topuklu’ya şunu sormuyor:

Siz bu partilerin başına “meşru yollar”dan mı genel başkan oldunuz?

Millete güveniniz, millî iradeye saygınız yok mu sizin?

Madem sistem adaletsiz, madem sistem gayri meşru, ne diye sine-i millete dönmüyorsunuz da milleti sokağa çağırıp duruyorsunuz?

Bu memlekette namuslu ve meşru sadece siz mi varsınız?

Bu dipsiz kuyuyu kendi ellerinizle kazdınız ve kendiniz düştünüz…

Söyleyin bakalım şimdi: “Meşru olmayan” kim?