Z kuşağını oyun konsolu vererek kandıramazsınız
Z kuşağı olarak da geçen, bugün 20’lerinde olan nesle karşı siyasetçilerin ilgisi bir hayli arttı. Ancak bir problem var. Açıklamalara baktığımızda siyasetin bir kısmı gençleri sanki tüm gününü tiktok’ta geçiren ya da oyun oynayan işe yaramaz bir grup genç olarak görüyor.
Onunla da tiktok ile iletişim kurulabileceğini zannediyor, onunla iletişim kurmak için yalnızca twitch’te bir yayın yapmanın yeteceğini düşünüyor, ya da mutfakta börek yaparken görüntü vererek bu nesilleri etkileyeceğine inanıyor, netflix’te gençlerin izlediğini varsaydığı bir filmi izlediğini belirtiyor, oyun konsollarını gençlere indirimle vereceğini vadediyor.
Bu örnekler gençlerimizi biraz da aşağılamak değil mi? “Ben sizi bir oyun konsoluna satın alırım” demek değil mi? Z kuşağı, gerçekten kendini bir oyun konsoluna tav olacak bir nitelikte görüyor mu? Elbette hayır. Bunu düşünmek bile tam bir densizlik.
Siyasetin bir kısmında durum bu iken, diğer tarafta, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise duruşunu şu şekilde ifade ediyor.
“Biz kuşakları X, Y, Z kategorisiyle ele almıyor, bu şekilde analiz etmiyoruz. Çünkü bu ayrımın alfabenin diğer harflerine kadar ulaşacağını, buradan da bir sonuç çıkmayacağını düşünüyoruz. Milleti bir görüyor, adına Türk milleti diyoruz.”
“Biz gençlerimize baktığımızda Z kuşağı değil akıl, bilim, inanç, fedakârlık ve ‘Bir Türk dünyaya bedeldir’ sözünün karşılığını görüyoruz. Onları çok seviyoruz. Hangi düşünceyi savunurlarsa savunsunlar hepsini bağrımıza basıyoruz.”
Gerçekten de gençleri bugünün konularından ve onlardan önceki nesillerden uzak insanlar olarak gruplamak büyük hata. Bu bir ötekileştirme.
Z kuşağını katı bir çizgiyle ayrılmış gibi öncekilerden ayırmak da mümkün değil. Y olarak tabir edilen 1980 sonrası doğan kuşağın birçok niteliğini de Z kuşağı alıyor. X kuşağından da nitelikler alıyor.
Aslında birileri bu kuşaklara isimler taksa da, işin özü, dünyanın değiştiği, her değişim ile beraber de dünya insanının ilgisi olan konuların değiştiği, dünyadan ve yaşamdan beklentilerinin değiştiğidir. Bundan önce dünyada yaşayan nesiller, birinci ikinci üçüncü üst neslimiz, zamana yayılmış şekilde birçok dünya konusunu/sorununu kabullendi. Yeni gelenler ise böyle bir yaşanmışlık/kabullenmişlik içinde olmadığı için dünyayı değiştirmeyi istiyor, değiştirebileceğini düşünüyor.
İşte işin bam teli de biraz burada. Gençlere ulaşmak isteniyor ise bu ancak gençlerin yani bugün dünya için kendince bir tasarım/hedef oluşturmuş gençlerin neler beklediğine bakmak gerekiyor.
Yani Z kuşağına erişmek tiktok, twitch’ten ya da oyun konsollarından değil, onlar için önemli olan dünya konularını kendimiz için de önemli yapmak ile olur.
Doğru bakışa tam örneği de yine sayın Devlet Bahçeli’den buluyoruz.
“Her önüne gelen Z kuşağından bahsediyor, ancak Türk gençliğinin içine düştüğü sınav kuyusundan nasıl çıkacağını nedense hiç kimse konuşmuyor, bunu da mesele etmiyor. Buna karşılık Milliyetçi Hareket Partisi dert etmiş, Türk gençliğinin sınav maratonlarında eriyip gitmesine gönlü ve vicdanı razı olmamıştır. Kaldı ki bu düşüncemiz yeni değildir. Gençlerimize başarı dileyelim, Allah’tan zihin açıklığı vermesini niyaz edelim, ama dönüp bizlere düşen sorumluluğun da farkına ve bilincine varalım. İstemek kolaydır, peki bizler ne yapıyoruz? Hangi yaraya merhem olabiliyoruz? Göz nurumuz, istikbalimizin güvenceleri sevgili gençleri kuru kuruya değil, onların gerçek ihtiyaç ve taleplerini bihakkın karşılayarak tutarlılığımızı ve onlara yönelik vefamızı gösterebiliriz. Bu düşünceden hareketle siyasi muhataplarımıza çağrımdır, gelin bu üniversite sınavlarını kaldıralım. Gençlerimizi daha fazla yormayalım, bunaltmayalım, onların sosyal, ekonomik ve psikolojik sorun yaşamalarına müsaade etmeyelim.”
Yıllar içinde büyük stresler oluşturan, bunun yanında organize şekilde soruların çalınması gibi türlü olay ile gençlerin haksızlığa uğramasına sebep olan, gençlerin hayatının bir hafta sonu sınavına bağlı olduğunu görerek endişe içinde titrediği bir konuya merhem olmak işte gençler ile iletişim kurmak demektir.
Bu güzel örnekten yola çıkarak birkaç yazı ile bu konuyu irdelemeye devam edelim.