Yılmaz Güney’in sicili rol model çıkarmaz
Türkiye’de algıyı yönetenlerin oluşturduğu kalıplaşmış şöyle bir anlayış vardır. Sol bir zihniyete sahip sanatçı ne yaparsa yapsın yüceltilmeli ama milliyetçi-muhafazakâr bir sanatçı en ufak bir hata yaparsa anında linç edilmelidir… Yıllardır Türkiye’de izlediğimiz sahne, gördüğümüz propaganda bu şekildedir.
Bu konuya değinmek nerden aklıma geldi?
Sanatçı Farah Zeynep Abdullah’ın, sicili bir hayli kabarık Yılmaz Güney hakkında geçtiğimiz günlerde “Sinemamızın en iyi yürüyen erkeği! Kadın döven ve şiddet türleri açısından zengin ve etkili silah kullanan diyelim.” şeklinde yaptığı yorumdan sonra çıkan tartışmaları okuyunca bu konu aklıma geldi.
Sanatçı Farah Zeynep Abdullah’ı bu sözlerinden dolayı adeta linç edecekler. Fakat söylediklerinin eksiği var yalanı yok…
Yılmaz Güney, kamera karşısında film senaryosunu iyi oynadı diye kabarık sicili görülmeyecek ya da onlara rağmen sembol sanatçı diye yüceltilecek diye bir kural mı vardır?
Silahla eşinin kafasına koyduğu bardağa ateş eden, eşini arabayla ezen, Adana'nın Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda Hâkim Sefa Mutlu'yu başından silahla vurarak öldüren, PKK'lı teröristlere 'şehit', Türkiye Cumhuriyeti topraklarına ise 'Kürdistan' diyen, devrimci terörist Mahir Çayan ve arkadaşlarını evinde saklayan birinin siciline bu özet yetmez mi?
“Kamera karşısında oyunculuğu iyiydi ama böyle kötü huylarının olması asla kabul edilemez” deseler ona da razıyız.
“Çirkin Kral” sıfatı verilerek, ona dokunulmazlık alanı açmak, “o asla eleştirilmez” zırhı giydirmek sağlıklı bir düşünce değildir.
Sanatçı Farah Zeynep Abdullah, herkesin bildiği ve duyunca asla şaşırmayacağı bir eleştiri yaptı diye linç kültürü niçin ışık hızında faaliyete geçiyor?
Yılmaz Güney’in kardeşi Güzide Pütün, "Bu değersiz sözler kimseye prim yaptırmaz. Yılmaz Güney kadınlara saygılı, gençlere önem veren biriydi" diyerek Farah Zeynep Abdullah’ın sözlerine karşı yasal haklarını kullanacaklarını ifade etmiş…
Mahkemede ne diyecekler acaba?
Karınca bile incitmezdi. Kadına şiddete kesinlikle karşıydı mı diyecekler?
Eşinin kafasına bardak koyup silah atışı yapmadığını, eşini arabayla ezmediğini mi söyleyecekler?
Hâkim Sefa Mutlu'yu öldürmedi mi diyecekler?
Kürdistan sevdasını, bölücülüğünü geçtik de harbi bu şiddet konusunda ne diyecekler?
Yılmaz Güney, asla ama asla rol model olarak topluma sunulacak biri değildir. En azından çirkin olan sicilini “Çirkin Kral” gibi süslü sıfatlarla kapatmanın manası yoktur.
Aynısı Ahmet Kaya içinde geçerlidir. “Onunda sesi güzel” diye alenen PKK kimliğini taşımasına, bölücü eserler üretmesine, PKK ve Öcalan paçavraları altında konserler vermiş olmasına ses çıkarmayacak mıyız?
Yılmaz Güney’e yarattıkları dokunulmazlık alanı gibi, aynısını Ahmet Kaya içinde yaratmışlardır. Yıllar önce Ahmet Kaya’ya bölücülük nutukları attığı bir ödül programında tepki olarak çatal fırlattıkları ve 10. Yıl marşı söyledikleri için hala linç edilen sanatçılar olmakla beraber üstüne bir de binlerce PKK’lının önünde “Vallahi dostu özledim, Vallahi Apo'yu özledim” diye onbinlerce kişinin katili teröristbaşı Öcalan için özel beste yapıp-okuyan Ahmet Kaya’yı eleştirmek ise ayıplı gösterilmeye çalışılmaktadır.
Elbette kimseye iftira atmadan, kişi ne yaptıysa onun muhataplığında suçlanmalı ve eleştirisi yapılmalıdır. Bu ideolojisi, düşüncesi, fikri, etnik kökeni, mezhebi, sıfatı ne olursa olsun herkes için değişmez ölçü olmalıdır. Ama GBT temizliği yapmak, bireye ve topluma karşı yaşanan/yaşatılan kötülükleri olmamış saymak, sicili bu kadar bozuk insanları dokunulmazlık zırhı içinde topluma sembol yahut rol model bir isim olarak sunmak topluma kötülükten başka bir şey olmaz. Eğer ölçü kaçarsa iyi olanı kötüden, güzel olanı çirkinden, yararlı olanı zararlıdan ayırt etmek zorlaşır.
Suçu/suçluları ideolojilerine göre aklamak, yok saymak adaletsizlik, kargaşa, kaos zemini oluşturur. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti’ni bölme konusunda terör örgütlerine omuz vermiş sanatçılara karşı kimse prim vermemelidir. Bu ülkenin ekmeğini yiyerek, ülkeyi bölmeye çalışanların sanatı zehirlidir. O zehirler toplumda itibar görürse sonraki aşama toplumun benzerlerini üretmesi olacaktır. Keşke Ahmet Kaya ve Yılmaz Güney gibi sanatçılar bölücü sicil biriktirmek yerine, sadece sanatıyla konuşulan eserler biriktirseydi. Biz sadece bunu isterdik.