Mansur Yavaş haramzade misin?
Gündemde yine Mansur Yavaş’a dair güzellemeler var… Bence Mansur Yavaş’ı en iyi özetleyen “Olduğu gibi görünmeyen, göründüğü gibi olmayan” cümlesidir. Sürekli değişen siyasi çizgisine, ideolojik tutarsızlıklarına, şaibeli ticari ilişkilerine, birbirini tutmayan sözlerine, söz verip tutmadığı vaatlerine, yazdığı tutarsız mektuplara velhasıl genel karakterine bakınca bu özet cümlenin onun karakterine ‘cuk’ diye oturduğunu anlarsınız.
Kemal Sunal’ın başrol oynadığı “Zübük” filmini Türkiye’nin en az yarısı bilir. İşte o filmin adeta ilham kaynağı gibi siyasi bir karakter sahibidir kendisi. Tam bir kasaba politikacıdır. MÇP, BBP, ANAVATAN, MHP, CHP gibi farklı partilerde bulunmasının sebebi budur.
MÇP zamanı Başbuğ Alparslan Türkeş’in politikalarını beğenmeyip BBP yolunu tutmuştu. O tarihlerdeki bir seçim sürecinde de Anavatan Partisi’nin seçim çalışmaları için İstanbul’dan çıkıp Ankara’ya geldiği günler oldu. MHP zamanında da MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin politikalarını beğenmeyip CHP’nin yolunu tutmuştu.
MHP’de siyaset yaparken bir baktık ki “İçinde maneviyatı barındırmayan bir milliyetçiliğin halk tarafından CHP’yle aynı kategoride değerlendirildiğini fark edemeyen bir siyaset tarzıyla bu hareketi iktidara taşıyamayız” diye ortalığa düşmüştü. Tam bu adam ne diyor derken, bir baktık ki “40 yıllık geçmişimi geride bırakarak, CHP adayı olmamla, geride kalan tüm tartışmalar bitecektir.” sözleriyle CHP’nin ABB adayı olarak karşımıza çıkmıştı. O yüzden “40 yıllık geçmişimi geride bırakarak CHP’ye geçtim” diyen Mansur Yavaş’a kim “O Ülkücü” diyorsa bilin ki, o kişi ya ideolojik soytarı ya siyasi şarlatandır. Daha ağır sözü de hak eder de neyse… Mansur Yavaş’ın tek kimliği vardır. O da CHP’li Mansur Yavaş’tır. Yarın menfaati için başka yere geçme potansiyeli de yüksektir. Sahiplerinden işaret gelirse onu da yapacaktır.
Mansur Yavaş’ın buna benzer özellikleri hakkında o kadar örnek var ki, yaz yaz bitmez. Bu konularda en çok yazan biri olarak adeta Mansur Yavaş uzmanı olduğum kanısındayım. Mansur Yavaş beş yazıma da dava açtı, hepsinde mahkemede kaybeden oldu. Çünkü hakkında yazdığımız her yazı delilli ve ispatlıdır.
Gelin yine güncel tutarsızlıklarından bazılarına değinelim…
Mesela şimdi mal varlığı üzerinden Mansur Yavaş cilalaması yapıyorlar. Mansur Yavaş "Açık bir şekilde gelirimi giderimi açıkladım. Rakiplerimin de açıklamasını beklerim ama açıklamazlarsa kendi takdirleri. Her zaman şeffaf olmaya devam edeceğim." Demiş, adeta ortalığı yıkıyorlar.
Oysa yaşadığı bir ticari anlaşmazlık mahkemeye düştüğünde, verdiği bir ifadesinde niçin avukatlık sözleşmesi yapmadığını ve vergi kaçırdığını "600.000 bin Dolara anlaşıldı. Karşı taraf firma olduğu için makbuz kesildiğinde 300 bin doları vergiye gidiyordu. Bu sebeple senet imzalandı" şeklinde itiraf eden Mansur Yavaş’tan bahsettiklerini unuttuğumuzu sanıyorlar.
Gündemde bir de Mansur Yavaş’ın pankart ve fotoğraf tartışmaları var…
Ankara’da yaşayanlar, Ankara’dan geçip başka illere gidenler yahut Ankara’da misafir kalıp geri dönen herkes görüyor ki, tüm billboardlar, reklam panoları, binalar, yollar, caddeler, sokaklar Mansur Yavaş’ın büyük büyük posterleriyle donatılmıştır. Milyonlarca değeri olan bu pankartların, posterlerin ücretini Mansur Yavaş kendi cebinden mi veriyor yoksa ABB bütçesinden mi ödeniyor?
Ne diyordu Mansur Yavaş?
"Ankara'nın hiçbir yerinde benim fotoğrafımı göremezsin, Ankara halkının parasıyla ne reklam yaparız ne de lüks ve şatafatla işimiz olur. Halkın parasını kendi reklamı için harcayan belediye başkanı haram yiyordur”
Ankara’nın her tarafını pankartlarla, posterlerle süsleyip bu konuda ezici üstünlüğü elinde bulunduran Mansur Yavaş’a bu sözlerinden yola çıkarak “Haramzade” dersek kendisine herhalde çok uygun düşecektir?
Mansur Yavaş her yerde gördüğümüz pankarttaki fotoğraflar sana ait değilse kime aittir?
Ankara halkının parasıyla reklam yapan sen değilsen kimdir?
Senin posterlerini senden habersiz asıp, seni lüks ve şatafat içinde gösteren mi vardır?
Herhalde Ankara değil, sık sık gittiğin İngiltere’desin yine? Ankara’da olsaydın her gittiğin adımda bunları görürdün?
2021 yılında da "Billbordlarda ne benim fotoğrafımı ne de adımı göremezsiniz, sadece büyükşehir belediyesi yazar. Çünkü o reklamı kendi kesemden yapmıyorum." diyordu. Yine doğruyu söylemiyordu çünkü o zamanda ismini yazdırıyordu. Görseller yayınlanarak bu durumda ispatlanmıştı.
Yahu Mansur Yavaş dediğiniz adam, ticari anlaşmazlık içinde olduğu bir adama “Elimde kasetin var. Düğününü basıp seni ailene rezil edeceğim” diye mesaj atan bir karaktere sahiptir. Buna benzer başka şantaj, tehdit mesajları da vardı. Teke Tek programında Fatih Altaylı “Bu hiç hoş değil, üzücü. Böyle de mesaj atılmaz” mealinde Mansur Yavaş’a çıkışınca Mansur Yavaş “Paramı almak için yaptım Fatih bey” diye kendini savunmaya çalışmıştı. Böyle bir adama ‘dürüstlük abidesi’ diyorlar işte…
Mansur Yavaş’ın böyle tehdit ettiği iş adamıyla daha sonra Mansur Yavaş adına aracı olan kişi de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) eski Başkanvekili olan bir kişiydi. O iş adamıyla, o (HSYK) eski Başkanvekili olan kişiyle arada geçen diyalog şöyleydi:
- Başkan nerelerdesin? Datça’da. Şimdi bak başkan, Necmettin’le beraberiz. (Parayı getirmiş de) Sendeki belgelerin tümünü bana teslim edeceksin. Şeyi de getirmiş... Dövizi de getirmiş. Onu teslim edeceğim, şeyler bende kalacak... Eyvah eyvah… O zaman cuma günü. E tamam olur o zaman. Biz şeyde, Minasera’da oturuyoruz ya. Açık, açık burası açık da, istersen büroya getirsin. Büro açık değil mi? Tamam. Bak şimdi Necmettin ile ilgili kaset, ses, görüntü her ne varsa onların tamamını getirsin bana tamam mı? (Görüntü kasetleri, CD’leri) O iki belge de gelsin. Yav ver onları da, bende duracak. Tamam, tamam. Şeyler gelsin. Tamam, büroya getirsin, oldu. Haydi görüşürüz, sağol”
***
Hasan Sabbah’ın Alamut Kalesi'ndeki kendilerinden geçmek için haşhaş içen müritleri gibi davranan Mansur Yavaş’ın yandaşlarına “Mansur Yavaş’ın şantajda kullandığı kasetin içeriği neydi? Bu para karşılığında satılmaya çalışılan ne kaseti idi?” diye sorsanız inanın size “Camide zikir kasetiydi” diyecek kadar kafaları uçmuş haldedir. Çünkü önce bir yalan uyduruyorlar, sonra o yalana kendileri inanıyor ve daha sonra herkesi inandırmaya çalışıyorlar.
Mansur Yavaş’ı yıllardır bu sistemle balon gibi şişirdiler işte… Mansur Yavaş’ın gerçek yüzü görüldükçe de balonun havası günden güne iniyor. Sönük balon olarak mı kalır yoksa bir noktadan sonra patlar mı onu zaman gösterecektir?
O yüzden Mansur Yavaş’ın özeti şudur:
Onun Milliyetçiliği masaldır.
Onun dürüstlüğü hikâyedir.
Onun hizmetleri palavradır.
Onun vaatleri hayaldir.
“Göründüğü gibi olmayan, olduğu gibi görünmeyen kişi” sadece şahsi menfaatleri için yaşayan birisidir. Uydurulan Mansur Yavaş masalları de aynı La Fontaine masallarını andırmaktadır.
Meşhur La Fontaine masalını bilirsiniz. Ağaçtaki karganın ağzında bir peynir kalıbı vardır. Peynire göz koyan tilki, ağacın altından kargaya seslenir: “Karga kardeş, sesin ne kadar güzel. Bir şarkı söylesen de dinlesek.” Bunu duyan saf karga şarkı söylemek için ağzını açar ve ağzındaki peyniri düşürür; tilki de peyniri kapıp kaçar.
2019’da Mansur Yavaş masallarına çok aldanan oldu. Ankara için geçen dört yıl resmen israftır ve Mansur Yavaş ile heba edilmiştir. Mansur Yavaş’ın ve yandaşlarının “Oy’unuz çok güzel” masallarına bir daha asla aldanmayın. Ankara’nın bir dört yıl daha Mansur Yavaş’a vereceği zaman yoktur.