Zararın neresinden dönülse kârdır
2011’de Suriye-Türkiye ilişkilerinin bozulması her iki ülkeye de derin hasarlar bıraktı. Suriye yangın yerine dönerken Türkiye milyonlarca sığınmacının ağırlığını omuzlarına almak zorunda kaldı. Milyonlarca sığınmacının ihtiyaçları Türkiye ekonomisine ağır bir yük bindirdi. Asayiş problemleri, devamlı artan ev kiraları, enflasyon ve işsizlik sorunlarıyla Türk halkı derin bir huzursuzluğa sürüklendi. Sanayiciler Suriyeli ucuz işgücüyle kazanç elde ederken Türk halkı bu krizden sadece zorluk ve kayıpla çıktı.
Bu krizin arka planında, Ahmet Davutoğlu’nun “stratejik derinlik” politikaları yatıyor. Birkaç kitaba dayanan teorilerle bir coğrafyanın kaderiyle oynanamayacağını acı bir şekilde öğrendik. Her ne kadar Davutoğlu, şimdi Esad ile görüşülmesi gerektiğini söylese de olan oldu. Zamanı geri alamıyoruz. Dolayısıyla bugün, Türkiye’nin inisiyatif aldığı normalleşme çabaları, zararın neresinden dönülse kârdır mantığıyla değerlendirilmelidir.
Arap Baharı’nın kasırga gibi estiği Ortadoğu’da liderler devrilirken, Kaddafi linç edilirken, Hüsnü Mübarek dönemi sona ererken, Esad direnerek koltuğunda kalmayı başardı. Esad’ın bu direnci büyük ölçüde Rusya ve İran’ın desteğiyle mümkün oldu. Rusya, Suriye rejimine sağladığı siyasi, askeri ve ekonomik destekle Tartus deniz üssü ve Suriye limanlarındaki stratejik çıkarlarını korudu. 2015’teki askeri müdahalesiyle de Esad’ın birçok cephede kontrol sağlamasına yardımcı oldu. İran ise Hizbullah aracılığıyla askeri destek ve ekonomik yardım sağlayarak Suriye’yi Lübnan’a bağlayan stratejik hattını korudu. Bu iki müttefik, Esad’ın ayakta kalmasında kilit rol oynadı.
Öte yandan, Türkiye’nin müttefiki ABD ise Esad’ın çekildiği bölgelere PKK’yı yerleştirerek Türkiye’yi zor durumda bıraktı. ABD'nin desteğiyle güçlenen PKK, Suriye'nin kuzeyinde korsan kantonlar oluşturdu. Görüldü ki Esad'ı devirmek gibi “stratejik derinlikli” bir projenin Türkiye’ye faturası, hem sınırlarının gerisinin PKK’nın eline geçmesi hem de milyonlarca Suriyeli sığınmacının Türkiye'nin ekonomik ve sosyal bir sorunu haline gelmesi oldu.
Bugün Türkiye, Suriye ile ilişkilerini yeniden düzenlemek için pozitif bir yönelim içerisinde. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları ve Suriye Devlet Başkanı Esad'ın yaklaşımı, iki ülke arasında yakın zamanda en üst düzeyde görüşmelerin başlayacağını işaret ediyor. Esad, Türk güçlerinin Suriye’den çekilmesini ve Türkiye’nin Suriyeli muhaliflere desteğini kesmesini istiyor. Türkiye ise haklı biçimde, sınırlarının ardında PKK/YPG varlığına hiçbir koşulda tahammül edemeyeceğini belirtiyor. Makul bir uzlaşma nasıl sağlanır, elbette bunu zaman gösterecek. Ancak kesin olan tek bir gerçek var ki Esad ile masaya oturmadan Suriye sorununun çözülmesi mümkün değil.