Mustafa Kemal’in askeri olmak
Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde Teğmenlerin bir araya gelerek "Mustafa Kemal’in askerleriyiz" sloganını atması, darbe çağrışımı yapmak ve askeri vesayet dönemlerini hatırlatmak gibi nedenlerle bazı çevrelerin tenkidine uğradı. Eleştiriler, 1960, 1971 ve 1980 müdahalelerinde askeri vesayetin tesiri altına giren demokratik süreçlerin kesintiye uğramasına dayanıyor.
Türkiye, ordunun siyasete müdahale ettiği dönemlerde ağır bedeller ödemiştir. Darbelerin sebep olduğu travmaların yeniden tekerrür etmemesini istemek, elbette haklı bir endişedir. Ancak, "Mustafa Kemal’in askerleriyiz" sloganı gerçekten darbe teşebbüsüne yorulabilecek bir ifade midir? Bu slogandan duyulan endişe, eğer gizli veya aleni bir Mustafa Kemal Atatürk düşmanlığına dayanmıyorsa, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasına bağlılığı simgeleyen bir sloganın hiç kimseyi telaşa sevk etmemesi gerekir.
15 Temmuz 2016 hadisesi, ordunun bir kısmının Atatürk’ün mirasına ve Cumhuriyet’in esasına olan sadakatini yitirdiğinde, ne tür felaketlerle karşı karşıya kalınabileceğini acı bir surette gösterdi. FETÖ mensuplarının sadakati, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna değil, yabancı bir güce ve onun ideolojisine yönelikti. Bu sebeple, TSK'nın Mustafa Kemal'in askerleri olarak kalması, istiklâl ve demokrasi adına, 15 Temmuz gibi hain teşebbüslerin tekrar etmemesi adına hayati bir teminattır.
Esasen, "Mustafa Kemal’in askerleri" olmak, tam da bu nevi müdahalelerin ve demokrasiye zarar verebilecek her türlü teşebbüsün karşısında durmayı gerektirir. Atatürk’ün mirası, sadece bir askeri zaferin değil, milli iradenin tesis edilmesinin de simgesidir. Haliyle Mustafa Kemal Atatürk’e olan bağlılık, milli iradenin tercihlerine saygı ve sadakat duygularından ayrı düşünülemeyecek bir husustur.
Türkiye’de bir siyasi dolandırıcılık şebekesi de vardır ki, "Mustafa Kemal’in askerleriyiz" diyerek Abdullah Öcalan’ın teröristleriyle her türlü rezil birlikteliğin içine girmiştir. “Mustafa Kemal'in askeri değil generali olsanız ne yazar, it sürüleri!” diyen HDP’lilerin ayaklarının altına Türkiye’nin bekasını sermekten de çekinmemişlerdir. Ancak "Mustafa Kemal’in askeri" olmanın ne demek olduğunu suistimal eden bu nevi siyasi düzenbazlara bakarak terörle mücadelede kelle koltukta görev yapan, PKK’nın gırtlağına dağda bayırda çöken şerefli ordumuzu bu alçaklıklarla bir tutmak sağduyulu bir yaklaşım değildir.
Canımızı teslim etmekten çekinmediğimiz doktorların yeminleri Yunan Hipokrat’ın mesleki öğretilerine uygun gerçekleşirken, milli mücadelemizin bir numaralı mücahidi olan Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri olmakla övünen ordumuza vatanımızı emanet etmekten neden çekinelim? Mustafa Kemal’in izinden kâmilen giden bir asker, bu vatanın emniyeti ve istikbali için her türlü fedakârlıkta bulunan ve bulunmaya da devam edecek olandır. Dolayısıyla meselenin özüne indiğimizde Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri olmak değil, olmamak asıl problemdir.