03 Ocak 2025
weather
7°
Twitter
Facebook
Instagram

Emperyalizmin tekeri değil, Türk’ün dostluğu

YAYINLAMA:
Emperyalizmin tekeri değil, Türk’ün dostluğu

20 Ocak’ta Amerikan başkanlık koltuğuna oturacak olan Donald Trump Suriye’ye ilişkin “Karışmayacağız” ifadesini kullanırken, Trump’ın ulusal güvenlik danışman adayı Waltz da ABD askerlerinin yeni dönemde Suriye’de olmayacağını ifade etti. 

Washington’da giderek görünür hale gelen izolasyonist eğilimlerin yansıması olan bu “çekilme açıklamalarının” ardında, sadece ABD’nin 26 trilyon dolarlık devasa borç yüküyle dünyanın en borçlu ülkesi olması ve kendi sıkıntılarına odaklanmak zorunda kalışı yok. Aynı zamanda bölgedeki jeopolitik dengelerin yeniden şekillenmesi de ABD’yi yeni çıkış yolları aramaya zorluyor.

Amerika Birleşik Devletleri, Afganistan’da olduğu gibi, Suriye’den de çekilme sürecini kendi çıkarları çerçevesinde şekillendirme arzusunda. Trump’ın Suriye’den çekilme mesajlarıyla birlikte, Suriye’deki PKK unsurlarının dayandığı dış güvence zeminin de ciddi bir kırılma yaşadığı görülüyor. Örgüt, Suriye’de kurulan yeni düzenle uyumlu bir dil geliştirme çabasına bu yüzden girişiyor. 

Zaten ABD ve Batılı devletlerin İslam coğrafyasındaki iç meselelere müdahil olması, tarih boyunca bölgesel çatışmaları derinleştirmekten başka bir işe yaramamıştır. Bölgemizin kronik sorunlarının yegâne muhatapları bu toprakların kadim toplumlarıdır. Bu noktada, terörle siyaset arasına inşa edilen geçiş yollarının kapatılması topyekûn uzlaşıya dayalı bir geleceğin kurulmasının parolası niteliğindedir.

PKK ve benzeri yapılanmaların, Kürtlerin meşru temsilcisi olduğu iddiasını reddeden bir toplumsal duruşun, bölgenin huzurlu geleceği için vazgeçilmez olduğu açıktır. Kürtler, terör örgütüyle aralarına kalın duvarlar örerek, kendi kimliklerini bu yapılardan bağımsız bir şekilde tanımlama zorunluluğundadır. Sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olan Kürtler için değil, bölgedeki tüm Kürtler için bu yaklaşım en temel gerekliliktir.

Amerika bölgeden elini eteğini çekecek diye dövünenler de vardır. Oysa kendi vatandaşı siyahilere bile 1964 Medeni Haklar Yasası’na kadar sistematik ayrımcılık uygulayan bir devletin, başka bir coğrafyaya özgürlük ve demokrasi götürebileceğine inanmak zaten başlı başına bir yanılgı değil mi? 

Bu coğrafya, tarih boyunca en huzurlu ve refah dolu dönemlerini, Osmanlı İmparatorluğu’nun hoşgörülü siyaseti ve “insanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışı altında yaşadı. Bugün de bölgenin barış ve huzurlu bir geleceğe uzanabilmesi bu birleştirici müktesebata yeniden tutunmayı zorunlu kılıyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nin Afganistan’da yaptığı gibi, çıkarları gerektirdiği anda desteklediği grupları kendi kaderlerine terk etme siyaseti, Suriye’de de benzer bir senaryonun habercisidir. ABD Afganistan’dan çekilirken kargo uçağının tekerine tutunarak Taliban’dan kaçmak isterken hayatını kaybeden Afganların ibretlik tablosu emperyalizmden medet umanlar için acı bir son olmuştur. Bölgemizin mühim gerçeği, emperyalizmin tekerine değil, Türk’ün dostluğuna tutunmanın aklı başında her topluluğun menfaatine olduğudur. Çünkü herkes bilir ki Türk milleti dost ve müttefiklerini asla yarı yolda ve kendi kaderiyle baş başa bırakmaz. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *