Masum çocuğu değil, canileri savunanlar!


Hukuk sisteminde hiçbir suçun etnik köken, mezhep ya da ideoloji temelinde imtiyazı olamaz ve olmamalıdır. Hukuk, her vatandaşa eşit ve adil davranmak zorundadır. Aynı suçu bir kişi işlediğinde farklı, bir başkası işlediğinde farklı muamele edilirse, o toplumda kaos ve kargaşa kaçınılmaz olur.
Bu gerçekleri neden hatırlatma gereği duydum?
Örnekler çok, ancak son dönemde ana gündem olmayı sürdüren Mattia Ahmet Minguzzi cinayeti, bu hatırlatmayı zorunlu kıldı.
Henüz 14 yaşında, suçsuz ve günahsız bir çocuğu vahşice hayattan koparan katillerin etnik kökeni ya da dinledikleri müzik grubu üzerinden sosyal medyada bir imtiyaz yaratılmaya çalışılmaktadır. Katilleri savunanlar, sosyal medyada bu tür gerekçelerle kendilerini tatmin etme çabası veriyor. Bu tutum, adalet arayışını zedeleyen ve toplumsal vicdanı yaralayan bir yaklaşımdır.
Zerre vicdan sahibi ve insanlık değerlerine bağlı hiç kimse, böylesine vahşice işlenmiş bir cinayeti, hangi gerekçeyle olursa olsun savunamaz. Böyle alçakça bir cinayet, ne etnik kökenle ne de bir ideolojiyle savunulabilir. Bunu savunanlara insan demek, insanlığa hakarettir.
Sosyal medyada katillerin fotoğraflarını paylaşarak “İyi yapmışsınız, elinize sağlık” diyen, acılı aileyi ve bu konuda vicdani bir duruş sergileyenleri ölümle tehdit eden vicdansız bir güruhla karşı karşıyayız. Masum bir çocuğun canice öldürülmesi, nasıl “İyi yapmışsınız, elinize sağlık” övgüsüyle karşılanabilir?
Bu alçaklığın hesabını sormak, hepimizin insanlık görevidir.
Bu tür tehdit ve övücü paylaşımlar nedeniyle şu ana kadar altı şüpheli tutuklanmıştır. Böylesi bir caniliği savunanlar, başka masumların öldürülmesine zemin hazırlayan bir potansiyel taşımaktadır.
Şahsen, bir Türk olarak, çocuklara ve kadınlara tecavüz ederek öldüren, masum insanları katleden bir Türk varsa, onun en ağır cezalara çarptırılmasından zerre rahatsızlık duymam. Bilakis, vicdanım huzur bulur. İsterlerse böyle bir suçluyu bin parçaya ayırarak idam etsinler… Yıllardır, bu tür suçlara karşı hiçbir ayrım gözetmeksizin idam cezasının geri getirilmesini savunuyoruz zaten.
Etnik köken maskesiyle böyle adi ve alçak suçları savunanlar, en iğrenç insan modelidir. İnsan kelimesiyle anmak bile gereksizdir.
Diyarbakırlı Narin ve Trabzonlu Mattia Ahmet Minguzzi gibi çocukların etnik kökenine bakmaksızın toplum olarak yüreğimizde onlara nasıl geniş bir yer açıyor, katillerinin etnik kökeni ne olursa olsun en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyorsak, bundan sonra da her masum çocuğun hakkını aynı kararlılıkla savunmalıyız. Bu duruş, toplumsal bir duyarlılık haline gelmeli; masumları hem korumalı hem de başlarına bir sıkıntı geldiğinde haklarını sonuna kadar aramalıyız.
Masum insanlar üzerince canice cinayetleri uygulayanları ve böyle cinayeti işleyen katilleri bu toplum duyarlılıkla nefessiz hale getirmeli ve Türkiye’nin hukuk sistemi de yeniden şekillendirilerek adaleti sağlayan, caydırıcı atmosferi sağlayan noktaya taşınmalıdır.
Mattia Ahmet Minguzzi cinayetinin ardından, AK Parti İstanbul Milletvekili Müşerref Pervin Tuba Durgut’un, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın reşit olmayan çocukların işlediği suçlara yönelik cezaları düzenleyen yeni bir yasal çalışma talimatı verdiğini açıklaması, önemli ve umut verici bir gelişmedir. Günümüzde, “Hukuk sisteminde çocuklara verilen cezalar nasıl olsa az” şeklindeki şeytanca bir düşünce içerisindeki bazı çeteler, çocukları cinayet, yaralama ve hırsızlık gibi suçlarda kullanmaktadır. Özellikle son yıllarda İstanbul merkezli bu tür suç örgütlerinin faaliyetlerinde artış gözlemlenmektedir. Bu nedenle, çocukları suça sürükleyen bu yapılarla mücadelede daha caydırıcı cezalar ve kapsamlı yasal düzenlemeler büyük önem taşımaktadır. Bu yasa düzenlemesi birçok çocuğun suç işlemesini önlediği gibi, masumların canının yanmasının önüne geçecektir.
Mattia Ahmet Minguzzi cinayetinde katillerinin alacağı ağır cezalar buna bir başlangıç ve sembol olmalıdır. Bu düzenleme asla sözde kalmamalıdır. Toplumda yaşanan olaylara baktığımızda böyle düzenlemeye çok büyük ihtiyaç vardır.
14 yaşında hayattan koparılan Mattia Ahmet Minguzzi cinayeti bir kez daha gösterdi ki, bu toplumda bu cinayeti çeşitli etnik ve ideolojik gerekçelerle meşrulaştıranlar var.
Bu tür katilleri aynı gerekçelerle işlenecek yeni suçlara motive edenler var.
Örneğin, terör örgütleriyle irtibat ve iltisak suçlamaları nedeniyle kayyum atanan bir İstanbul Barosu var. Bu Baro, uzun süredir hangi terör örgütü ya da terörist varsa onların savunuculuğunu yapmaktadır. Bu ihanet, “özgürlük, demokrasi, insan hakları ve adalet” gibi kavramlar istismar edilerek gerçekleştirilmektedir.
Mattia Ahmet Minguzzi cinayeti davasında da İstanbul Barosu, etnik sapkınlık ve ideolojik körlükle hareket ederek, toplumun büyük öfke ve duyarlılık gösterdiği bir konuda katilleri savunma girişiminde bulunmuştur. Ancak, bu girişimlerinin engellendiğini şu şekilde duyurmuşlardır:
“Çocukların yaşam hakkı ve adil yargılanma hakkı, evrensel insan haklarının temelini oluşturur. İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi, başta yaşam hakkı olmak üzere, adil yargılanma hakkı ile çocuğun korunma ve gelişim hakkının savunucusudur. Mattia Ahmet Minguzzi dosyasının bugünkü duruşmasına katılmak üzere Merkezimize görevlendirme yapılmış, ancak CMK 185 uyarınca çocuk yargılamalarının kapalı yapılması gerektiği gerekçesiyle gözlemci olarak katılım talebimiz, mahkeme salonuna alınmadan hukuka aykırı bir şekilde reddedilmiştir.”
Canice öldürülen bir çocuğun haklarını değil, masum bir insanı vahşice katledenlerin haklarını savunan ancak İstanbul Barosu gibi terör gölgesinden kurtulamamış bir kurum olabilir. Nitekim, bu yönde bir girişimde bulunmuşlardır. İstanbul Barosu’nun bu açıklamayı yaptığı sosyal medya sayfasının altına bakıldığında, toplumun bu tutuma karşı yoğun bir öfke ve tepki gösterdiği açıkça görülmektedir.
Türkiye’nin her alanında masumları koruyan, canileri ise caydırıcı şekilde cezalandıran bir sistem kurulmalıdır. Bunun aksine hareket eden hiçbir kişi ya da kuruma taviz verilmemelidir. Mattia Ahmet Minguzzi gibi gelecek vaat eden bir çocuk bugün hayatta olmalıydı. Onu koruyamadık; bari başka Ahmetleri koruyalım…