Türk Devletleri Teşkilatı ne yapmalı?

21. yüzyılda vasat bulan gelişmelere bakıldığında; insanlığın kalıcı barış, istikrar ve huzura ihtiyaç duyduğu bununla beraber yeni bir küresel nizamın ivedilikle tesis edilmesi gerekliliği karşımıza çıkmaktadır.
Değişen ve dönüşen küresel koşullar altında uluslararası kuruluşların vasat bulan krizleri çözüme kavuşturma, geleceğe yönelik tüm insanlığı yakından ilgilendiren politikalar üretme, barış, huzur ve istikrar ortamını tesis edebilecek bir anlayışı geliştirme hususunda etkisini tamamen yitirdiği görülebilmektedir. Böylesi koşullar altında sağlam temeller üzerine kurulmuş, kapsayıcı, etken kuruluşlara ihtiyaç duyulduğu anlaşılmaktadır. Küreselleşmenin yerini artık yerelleşmeye bıraktığı bir atmosferde dünya barışının korunabilmesi adına bölgesel güç unsurlarının önemi daha iyi anlaşılır hale gelmiştir. Türk dünyası ise tüm insanlığın ortak arzusu olan iklimin sağlanması ve korunabilmesi adına yüksek bir potansiyele sahiptir.
Türk Devletleri Teşkilatı ortaya koyduğu birlik ruhu, kapsayıcı tutumu ve barışı önceleyen yaklaşımlarıyla insanlık adına bir umut kapısını aralamıştır. İkinci Karabağ savaşı süreci ve zafer sonrası süreçte sergilenen tavır ise Türk dünyasının dayanışmasını ortaya koyarken pek çok çevre için de örnek teşkil etmiştir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, 11 Kasım 2022 tarihinde Özbekistan'ın Semerkant kentinde, “Türk Medeniyeti için Yeni Dönem: Ortak Kalkınma ve Refaha Doğru” temasıyla düzenlenen zirvede Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olarak kabul edilmiştir. 6 Temmuz 2024 tarihinde Şuşa’da düzenlenen zirveye KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın da katılmış olması TDT’nin her geçen gün güçlenen yapısını tekraren ortaya koymuştur.
Ancak gelinen aşamada TDT üyesi Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan (Gözlemci üye) ve akraba bir ülke olan Tacikistan’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni tanıyarak, büyükelçilik açmaları şaşırtıcı bir gelişme olurken bazı soru işaretlerini de beraberinde getirmiştir.
Bilindiği üzere Kıbrıs adası, sahip olduğu konumun getirdiği avantajlar ile büyük bir stratejik öneme sahiptir. Özellikle de Türk ve Türkiye düşmanlığı güden çevreler adadaki Türk varlığından rahatsızken yine bu kapsamda ada üzerinde farklı karanlık senaryoları işletme arzusuna girişmektedirler. Bir taraftan İsrail, bir taraftan Yunanistan birlikte hareket ettikleri çevrelerle beraber kendi ajandalarını uygulama gayreti içerisindedirler. Bu bağlamda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye arasındaki ilişkiden rahatsızlık duyarken yine bu çerçevede aynı çevreler tansiyonu yükseltecek küstahça açıklamalardan da geri durmamaktadırlar.
Bir diğer dikkat çekici husus ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle beraber bazı konular üzerinden toplumsal hareketlilik ve eylemlerin de artış göstermesidir.
Böylesi bir süreçte Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde büyükelçilik açma kararı alan üye devletlerin tutumu üzerine Türk Devletleri Teşkilatı’ndan resmi bir açıklama yapılması gerekmektedir. Hatta teşkilatın alacağı bir karar ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de üye ülkelerin tamamınca tanınması da mevcut küresel şartlar altında artık kaçınılmaz hale gelmiştir.