Evladım sahiplenmesi ve sokak uyarısı!


İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik “yolsuzluk, rüşvet ve terör” odaklı operasyonun ardından, Özgür Özel’in genel başkanlığındaki CHP’nin giderek daha da kontrolden çıktığı açıkça görülüyor. Özgür Özel ve ekibi, kişisel ve siyasi çıkarlarını koruma uğruna, yabancı ülkelere “terkedilme duygusu yaşıyoruz” şeklinde çağrılar yapıyor, yerli ve milli sermayeyi boykot ediyor, devlet yetkililerini tehdit ediyor ve halkı isyana teşvik ederek sokağa çağırıyor. Bu söylem ve eylemler, CHP’nin Türkiye için ciddi bir milli güvenlik tehdidi oluşturduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
CHP, geçmişte defalarca iktidar olma hırsıyla Türk milletinin her düşmanıyla iş birliği yapabileceğini göstermiş ve varlığını sürdürebilmek için hiçbir çılgınlıktan geri durmayacağını kanıtlamıştır. Bugün ise bu hastalıklı siyaset anlayışını toplumun geneline yaymaya çalışıyor. Özellikle Türkiye’nin ekonomik sorunlarla mücadele ettiği bu hassas dönemde, bu sorunları tahrik ve istismar malzemesi olarak kullanıyor.
Ekrem İmamoğlu’na kendini ispatlama ve onun gözüne girme telaşındaki Özgür Özel’in, Türkiye’nin huzuru, refahı ve güvenliği için en ufak bir hassasiyeti bulunmamaktadır. Nitekim Özel’in, “Bana sokak çağrısı mı yapıyorsun diyorlar? Evet, evet, evet!” sözleri, bu zihniyetin tehlikeli boyutunu gözler önüne seriyor. Dahası, bu çağrıya eşlik eden “Polis barikatlarını yıkın” talimatı, meselenin artık yalnızca siyasi bir tutum olmaktan çıkıp açık bir provokasyon ve kışkırtmaya dönüştüğünü gösteriyor.
Peki, tüm bunlar ne uğruna, kim için yapılıyor?
“Yolsuzluk, rüşvet ve terör” iddialarıyla başlatılan operasyonda tutuklanan Ekrem İmamoğlu’na minnet borcunu ödemek için…
Özgür Özel’in çocukları evlerinde, okullarında huzur içinde hayatlarına devam ederken; Ekrem İmamoğlu’nun çocukları lüks villaların paylaşımını kendi aralarında yaparken; CHP’nin sokağa çağırdığı, polisle çatışan, gözaltına alınan ve tutuklanan gençler, acaba nasıl bir oyunun parçası olduklarının farkında mı?
CHP’nin, sol örgüt uzantılarıyla birlikte harekete geçirdiği üniversite öğrencilerinin polisle çatışması, anlaşılan yeterli gelmemiş olacak ki; şimdi de liselileri tahrik etmeye, onları kendi siyasi gündemlerinin birer figüranı haline getirmeye çalışmaktadır.
Toplumsal çatışma yaratmaya yönelik bu eylem ve söylemlerin baş aktörü olan Özgür Özel’in, gençliğin dinamizmini nasıl istismar ettiği açıkça görülmektedir. Bu tehlikeli sürecin farkında olan MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli ise, “Evladım milletimin geleceğidir, yeri sokak değildir.” diyerek hem gençlere hem de ailelerine güçlü ve anlamlı bir mesaj vermiştir.
Toplumsal katkısı yüksek üniversitelerde okuyan gençlerin, “yolsuzluk, rüşvet ve terör” odaklı operasyonu bahane ederek sokak eylemlerine yönlendirilmesi; hem ülkenin huzuruna kast eden bir provokasyon, hem de bu gençlerin enerjisinin ve potansiyelinin kötüye kullanılması anlamına gelmektedir.
Bilgisayar, Elektrik-Elektronik, Kimya Mühendisliği, Tıp Fakültesi, Tarih, Edebiyat gibi bölümlerde eğitim gören üniversiteli gençlerin; bir ideolojisi, ilkesi ya da ülküsü olmayan, menfaati neredeyse çadırını oraya kuran, İBB Başkanlığı’nın iki döneminde de İstanbul halkına yalnızca kendi siyasi hayalleri ve çıkarları uğruna sırtını dönmüş Ekrem İmamoğlu’nun “yolsuzluk, rüşvet ve terör” odaklı tutukluluğu için sokaklara dökülüp polisle çatışması; ne akılla, ne hukukla, ne özgürlükle, ne de demokrasiyle izah edilebilir.
Evladı tutuklanan anne ve babaların savunması hep “Benim oğlum şu bölümde okuyor, cezaevinde ne işi var?” şeklinde olmuştur. Oysa “yolsuzluk, rüşvet ve terör” odaklı dosyadan tutuklanan Ekrem İmamoğlu için polise taş atan, küfür eden o üniversiteli gençlerin okulunda olması gereken vakitlerde sokaklarda ne işi vardır?
Ekrem İmamoğlu kendi evlatlarına villalar paylaştırırken, Ekrem İmamoğlu için polisle çatışan gençler okul günlerini cezaevi ile paylaşmıştır.
Sayın Devlet Bahçeli’nin “Evladım milletimin geleceğidir, yeri sokak değildir.” sözü, hem gençlere hem de ailelerine yönelik yerinde ve zamanında yapılmış, gerçek bir devlet adamı uyarısı olmuştur.
Yıllar önce de ve sık sık, “Türkiye’nin sorunlarını sokağa çekmek yanlıştır. Sokak karanlıktır, sokak kirlidir, sokak kanlıdır. Gençlerimizi sokağa dökerek bir yere varmak mümkün değildir.” diyerek benzer bir uyarıda bulunan MHP Lideri Devlet Bahçeli, bugün de “Terörsüz Türkiye” hedefi doğrultusunda en kararlı adımları atarken; CHP’nin “yolsuzluk, rüşvet ve terör” odaklı operasyonlar karşısında gençleri tahrik ederek onların sokaklarda suç işlemesine, kaos planlarında figüran olarak kullanılmasına ve sokakları terörize etmesine müsamahası elbette hiç olmayacaktır.
Türkiye’de toplumsal çatışma peşinde olan CHP, yardım istediği ABD’nin, İngiltere’nin ve Yunanistan’ın gözüne girerek siyasi bir tatmin yaşayabilir; ancak “yolsuzluk, rüşvet ve terör” odaklı bir dosya karşısında, sokaklarda polisle çatışan üniversiteli ve liseli gençlerin kazanacağı hiçbir şey olmayacaktır. Geleceğini yakan bir genç, üzülen anne ve baba olur sadece…
Anne ve babalar evlatlarını “Süt kuzusu” diye pazarlanan sol örgütlerin kaşar militanlarının elinden kurtarmalıdır. Kendi evlatlarını onların ideolojik takıntı ve saplantılarından korumalı ve “yolsuzluk, rüşvet ve terör” odaklı bir gündemin üzerini kapatmak için eylemlerde kullanılmasını engellemelidir. Anne ve babalar çocuklarını cezaevinde değil, okulunda ziyaret etmelidir.
Sayın Devlet Bahçeli’nin “Evladım milletimin geleceğidir, yeri sokak değildir.” sözü, anlayabilene ve uygulayabilene anlamlı bir mesajdır. Siyasi ve kişisel menfaat peşine düşüp sokak çağrısı yapan Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu gibi isimlerden Türkiye’yi ve gençleri korumak, bir vatan görevidir. Sorumluluk sahibi herkes görev başına...