“İttifak yap ama geçmiş olsun deme” yüzsüzlüğü

YAYINLAMA:
“İttifak yap ama geçmiş olsun deme” yüzsüzlüğü

Sırrı Süreyya Önder, geçtiğimiz hafta kalp krizi geçirdi ve şu an yoğun bakımda hayata tutunma mücadelesi veriyor.
“Terörsüz Türkiye” yolunda büyük bir sorumluluk üstlenmiş olan Sırrı Süreyya Önder, bu süreçte birçok ciddi sağlık sorunlarına rağmen en sağduyulu biçimde katkı sunmuş bir kişidir.

Daha önce Sırrı Süreyya Önder hakkında eleştirel yazılar yazdığım gibi, iki yazımda da konuşmalarını takdir eden ifadelerde bulunmuştum. Bu yazılardan birini 24 Aralık 2016 tarihinde kaleme almıştım. Çünkü bir HDP'li olarak “Türklük’ten, şanlı tarihimizden, Cumhuriyet'in kuruluş sürecindeki ‘Biz’den, Batılı emperyalistlerden, ülke birliğinden ve geleceğinden” söz eden o Meclis konuşması çok dikkatimi çekmişti.

TBMM kürsüsünde yaptığı ve köşeme taşıdığım konuşmasında şöyle diyordu:

“Türk milliyetçileri zamanında bu iktidarın milliyetçilikten, millîlikten, yerlilikten ne anladıklarını burada yeterince ve etkili biçimde dile getirdiler. Ben de bu tarihî referansla konuşmak istiyorum. Türkler ve Türklük dediğimiz olgunun dünya tarihinde anıldığı en önemli yönü, nizam kurabilme yeteneği, imkân ve kabiliyetidir. Batılı bazı kaynakların iddialarının aksine, Türkler göç ve hâkimiyet alanlarını militer güçle değil, bu nizam kurma yetenekleriyle oluşturmuşlardır.

Anadolu’ya ilk geldiklerinde sadece 100-150 Anadolu ereni vardı. Atları yoktu, pusatları yoktu, silahları yoktu, orduları yoktu. Ama bu coğrafyanın takatsiz kalmış Hristiyanlığına, mecalsiz halklarına ve inançlar arası büyük boğazlaşmalara neredeyse sihirli bir söz söylediler: ‘Biz 72 millete bir nazarla bakarız.’

Türkler, sanıldığı gibi Alparslan’la Anadolu’yu yurt edinmediler. Bu, işin belki de en son aşamasıydı. Onlar, bu sözle Anadolu’yu yurt edindiler. Çünkü bu söz, birbirini imha etmekten başka bir vizyonu olmayan güç odaklarının arasında ezilen halklara umut oldu.

Bu nizam kurma becerisi, birlikte yaşama hukukuna ve kültürüne dair tarihe geçmiş önemli pratiklerle kendini gösterdi. Bu beceriler zamanla zenginleşti çünkü Türkler bir ‘biz’ duygusunun içinden konuşuyorlardı. ‘72 millete bir nazarla bakarız’ sözü de işte bu ‘biz’in bir eseridir.

Cumhuriyetin kuruluş aşamasında bu ‘biz’ kavramı öyle bir güç kazandı ki elimizde kalan mirası koruyabildik ve bu topraklardan bir yurt edinebildik. Cumhuriyet, imkânlarla zaruretlerin kesiştiği noktanın adıdır.

Batılı emperyalist ülkeler, kendi içlerindeki çelişki ve çatışmaları üçüncü dünya ülkelerine ihraç ederek refahlarını inşa ettiler. Eğer huzur içindelerse, sebebi budur.

Bugün de aynı pratiği tekrar tekrar yaşıyoruz ve bunun ülkemize büyük maliyetleri oluyor.

Türklüğün nizam kurma kapasitesiyle olan bağı koparılmıştır.

Şanlı tarihimizden bir örnekle bitirmek istiyorum. Cemalettin Taşçı’dan naklen anlatacağım: İnebahtı meselesi… Donanmamız, Kutsal İttifak tarafından harap edildiğinde -mevsim kıştır- Uluç Ali Paşa, Sokullu’ya gider. Herkesin tarih kitaplarından hatırladığı o söz orada söylenir:
‘Paşa, endişeye mahal yok. Bu millet isterse donanmasının halatlarını ibrişimden, yelkenlerini atlastan yapar.’

Ama bu sözün devamı genellikle unutulur. Sokullu şöyle devam eder:
‘Ve lakin giden o leventler var ya... Onları geri getiremez.’

Giden, insan kaynağımızdır. Yerine konulamayan en önemli değerlerimiz insan kaynağımız ve zamanımızdır. Bunların taklidi yoktur, sahtesi yapılamaz.”

***

Bu sağduyulu konuşmasının ardından, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli de Sırrı Süreyya Önder’i takdir etmiş, Önder de meclis kürsüsünden indikten sonra kendisini selamlamıştı.

Bu süreçte kaleme aldığım “Terörsüz Türkiye İçin Bir Parantez” başlıklı başyazımda da Sırrı Süreyya Önder’in şu sözlerine yer vermiştim. Çünkü bu açıklamalar, bu süreci sağduyuyla güçlendiren cümlelerdi:

“Yerine konulması imkânsız olan iki şey vardır: Yitip giden canlar ve zaman. Bu çatışmalı süreçte hayatını ve sağlığını kaybeden tüm şehitlerimiz ve gazilerimiz, ülkemizin onurudur. Onlara ağır bir sorumluluğumuz ve borcumuz var. Bu borcun altını çizdikten sonra söylemeliyim ki barış, çocuklarımızın gözlerine bakarak kurmak zorunda olduğumuz bir şeydir. Çünkü bu ülkenin çocukları, hiçbir dahilleri olmayan bir çatışmalı mirası hak etmiyorlar. Onlara hem sorumluluğumuzun, hem vicdanımızın, hem de insanlığımızın gereği olarak barış içinde bir ülke bırakmak zorundayız. Çok spekülatif tartışmalar yapılıyor. İnanın, silah kadar zarar veren bir dil bu. ‘Ülke bölünecek, çift bayrak, çift dil’ gibi söylemler... Arkadaşlar, gündemimizde böyle bir konu yok. Ne bunu tartıştık, ne de ima ettik. Böyle bir şey yok.”

***

Türkiye’nin en büyük meselelerinden biri olan terör sorununda gelinen bu nokta gerçekten kayda değerdir. Bu ve benzeri sözlerden dolayı azılı bölücüler, PKK’lılar Sırrı Süreyya Önder’e de ağır suçlamalarda ve hakaretlerde bulunmuşlardır. Buna da süreci takip eden herkes şahit olmuştur.
Sırrı Süreyya Önder’in geçmişte yaptığı bazı konuşmaları elbette eleştirebiliriz, hatta kimi zaman sert şekilde yerden yere vurabiliriz. Ben geçmişte bunu yaptım zaten… Ancak “Terörsüz Türkiye” hedefinde geldiği nokta, özellikle “Tüm şehitlerimiz ve gazilerimiz, ülkemizin onurudur” vurgusu, dikkate değer bir sağduyudur. Bu süreçte HaberTürk TV’de katıldığı bir programda yaptığı konuşmalarda bu sağduyu katkı grafiğini yükseltmişti. 

Bu yazıyı kaleme alma nedenim, sağlık sorunlarıyla boğuşan Sırrı Süreyya Önder üzerinden sergilenen siyasi ve ideolojik ikiyüzlülüğü, ahlaki sahtekârlığı ve karakter yozlaşmasını gözler önüne sermektir.

Terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı olan HDP, Yeşil Sol Parti ve DEM ile 2015’ten bu yana çeşitli ittifak ve iş birliklerine imza atan partilerin mensupları, bugün Sırrı Süreyya Önder’e ve ona geçmiş olsun dileğinde bulunanlara hakaretler yağdırıyor. Bu tavır, insanın aklına tek bir cümle getiriyor: “Bu nasıl bir karakter kokuşmuşluğudur?”

Özellikle CHP, İYİ Parti ve Zafer Partisi mensupları tarafından bu hakaretler yüksek sesle dillendiriliyor. En sert tepkilerin ise Zafer Partisi çevresinden geldiği görülüyor. Oysa unutmamak gerekir ki, CHP 1991 yılından bu yana PKK’nın siyasi uzantılarıyla ittifakların merkezinde yer almıştır. İyi Parti ve Zafer Parti gibilerde 2019, 2023 ve 2024 seçimlerinde bu ittifaklara aktif biçimde dahil olmuşlardır.

Düne kadar bu yapılarla kol kola giren, seçim kazanmak uğruna en stratejik iş birliklerine imza atmaktan çekinmeyen çevrelerin; bugün “terörsüz Türkiye” idealine en sağduyulu katkıyı sunmuş bir kişiye ve ona sağlık dileklerini iletenlere karşı kullandıkları çirkin ve aşağılık dili görmek, utanç vericidir.

2019 yerel seçimlerinde HDP’nin Ankara’da aday çıkarmaması sayesinde Mansur Yavaş seçim kazanmıştı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise HDP ile doğrudan seçim ittifakı yapılmıştı. 2024’te de yine bazı ilçelerde “Kent Uzlaşısı” adı altında benzer iş birlikleri gerçekleşti.

Tüm bu süreçlerde en küçük bir rahatsızlık belirtisi göstermeyenlerin, şimdi yalnızca “Geçmiş olsun” dediği için Mansur Yavaş’a yönelttikleri saldırılar, samimiyetsizliklerinin ve tutarsızlıklarının açık kanıtıdır. “İttifak yap ama geçmiş olsun deme” diyorlar resmen… Ciddi ruh hastası bunlar…

Sosyal medyada Sırrı Süreyya Önder’e ve ona “geçmiş olsun” diyenlere en ağır hakaretleri savuranların başında Zafer Partisi mensupları geliyor.
Peki, 2019 yerel seçimlerinde İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı iken HDP ile yapılan ittifakta yer alan Ümit Özdağ’ı ne çabuk unuttular?

Ya da Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde İçişleri Bakanlığı dâhil üç bakanlık ve Millî İstihbarat Teşkilâtı pazarlığı yapılırken, o seçimde HDP’nin de aynı ittifakın parçası olduğunu hatırlamıyorlar mı?

Tüm bunlar yaşanırken Sırrı Süreyya Önder, HDP’nin TBMM Başkanvekiliydi. Bugün de aynı görevi DEM Parti çatısı altında sürdürüyor.

Geçmişte, menfaatleri gereği bu ittifaklar kimseyi rahatsız etmezken; şimdi sırf insani bir “geçmiş olsun” mesajı üzerinden linç kampanyaları yürütülmesi, sadece siyasi değil, aynı zamanda ahlaki bir çöküşün de açık göstergesidir.

Bazı haber siteleri, “Zafer Partisi, PKK’nın siyasi uzantısı DEM Partili Sırrı Süreyya Önder için yöneticileri tarafından ‘geçmiş olsun’ mesajı yayınlamayan tek siyasi parti oldu” diyerek adeta şekil yaparken, Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Cihat Çetinkaya’nın bizzat “DEM Parti Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’e geçmiş olsun diyorum, acil şifalar dilerim” açıklamasını yapınca hepsi çöktü kaldı. Cezaevindeyken uluslararası PKK toplantılarını organize eden Osman Kavala’yı övmeye başlayan Ümit Özdağ’a bu konu sorulsa o da Sırrı Süreyya Önder için “geçmiş olsun” cümlesini büyük olasılıkla kuracaktır.

Ne geçmişten haberleri var ne bugünü doğru okuyabiliyorlar. Sadece kirlilik yaratıp; samimiyetten, tutarlılıktan ve ahlaki duruştan tamamen uzak bir çizgide ilerliyorlar.

Türk devleti, 2016 yılından itibaren Türkiye, Irak ve Suriye ekseninde teröre karşı tavizsiz bir mücadele yürütmektedir.

Bu süreçte CHP, İYİ Parti ve Zafer Partisi’nin terörle mücadeleyi nasıl sekteye uğratmaya çalıştığı ise arşivlerde açıkça yer almaktadır. Biz, daha önce kaleme aldığımız pek çok yazıda bu gerçeği defalarca dile getirdik.

Bizim durduğumuz yer nettir: Terör örgütü PKK’nın tamamen bitirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Bu doğrultuda yürütülen silahlı mücadeleyi sonuna kadar destekledik, desteklemeye de devam ediyoruz.

Ancak aynı zamanda şunu da biliyoruz: Silahlı mücadelenin başarıyla sürdüğü bir zeminde, “Terörsüz Türkiye” hedefi doğrultusunda yeni stratejilerin geliştirilmesi ve toplumsal bütünlüğü önceleyen yaklaşımların da ortaya konulması gereklidir. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli de kendisine duyulan güven alanı içinde bu adımları atmıştır.

Sırrı Süreyya Önder de son dönemde bu sürece sağduyusuyla birlikte büyük katkı vermiştir. O yüzden MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder’e acil şifalar diliyorum. Sırrı Bey, Allah’ın yardımı, doktorlarımızın desteği ve kendi direnciyle inşallah bu zor günleri atlatacaktır. Terörsüz Türkiye hedefinde inanıyorum ki daha yapacağımız pek çok şey vardır.” sözlerinin derinliğini herkesin anlamasını umut ediyoruz.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *