Olası İstanbul depreminin tarıma etkisi

Yeryüzünü sarsan doğa kaynaklı afetler içerisinde yer alan depremler; zamanına, kapsamına ve şiddetine göre etkileri değişiklik göstermektedir. Ülkemizde dönemsel olarak yaşanan depremler; altyapıların zarar görmesine, ekonomik kayıpların, can kayıplarının yaşanmasına sebep olmanın haricinde, birçok ülkede olduğu gibi ülkemiz için ekonomik kalkınmanın temel taşlarından birisi olan tarımsal faaliyetleri ve zirai varlığı da tehlikeye atmaktadır.
İstanbul’da 23 Nisan Salı günü meydana gelen 6,2’lik deprem gün boyu artçılarıyla devam etti. İstanbul 15 milyon 806 bin 279 kişinin yaşadığı dev bir metropol ve Avrupa’nın en kalabalık şehri. Bu nüfusa neredeyse nüfusuna yakın sayıda turist ve uluslararası ve geçici koruma altındaki yabancılar da eklendiğinde, Türkiye’nin gıda tüketiminin yaklaşık üçte birini gerçekleştiren bir metropol, İstanbul…
İstanbul’un gıda sistemi, tüketim odaklı ve bağımlı bir beslenme rejimi; öncelikle yakın çevresi olmak üzere, ülkemizin dört bir tarafından ve hatta yurtdışından tarım ve gıda ürünlerinin tedariği sağlanan, başlı başına sayısız üretici ve tüketici arasında çok ürünlü, çok aktörlü dev bir ekonomi söz konusudur.
Deprem, tarım üzerine etkileri, beslenme, gıda tedarik zinciri, ekolojik ve toplumsal sürdürülebilirlik başta olmak üzere çok yönlü olarak tartışılmaya ve araştırılmaya muhtaçtır!
Gıda tedarik zincirinin nakliye, depolama, işleme, toptan ve perakende ticareti gibi birçok aşamasında deprem dolayısıyla meydana gelebilecek aksaklıklar, tarımsal ürün kaybına ve gıda fiyatlarının yükselmesine sebep olabilir. Bu gelişmeler gıda enflasyonunu ve peşinden genel enflasyonu tetikleyebilir.
İstanbul çevresinde geniş çaplı tarım alanları Marmara Bölgesi genelinde (Tekirdağ, Kırklareli, Sakarya, Bursa) İstanbul’un şehir merkezi ise büyük ölçüde kentsel alanlardan oluşur, bu nedenle: İstanbul’un kendisinde tarımsal üretim düşük olduğu için doğrudan bir tarımsal kayıp sınırlı olur. Ancak çevre illerdeki fay hatlarının etkilenmesi durumunda (Marmara Denizi çevresinde) seralar, tarla bitkileri ve hayvancılık tesisleri zarar görebilir.
İstanbul ülkemizin en büyük tüketici pazarı ve aynı zamanda önemli bir gıda dağıtım merkezi. Deprem sonrası karayolları, köprüler, limanlar gibi ulaşım altyapısında oluşacak hasar, gıda taşımacılığını sekteye uğratabilir. Bu da tarım ürünlerinin pazara ulaşmasını zorlaştırarak ürünlerin tarlada kalmasına ya da fiyatların artmasına yol açabilir.
Ürün depolama ve dağıtım sistemleri merkezileştirmeden uzak durup, birden fazla bölgede yedek depolama alanları oluşturabilir, alternatif ulaşım güzergâhları ve gıda sevkiyat senaryoları hazırlayabiliriz.
ACİLEN REFORMA İHTİYAÇ VAR!
Tarıma yön veren, karar verici bakan, bürokrat ve danışman kadrosu; 81 il müdürlükleri 973 ilçe müdürlüklerinden başlayarak yönetici kadrosu tekrar tekrar gözden geçirilmelidir. Sadece genel müdürlük ve daire başkanlıklarında yapılan değişimlerin başarı yolunda çok fazla işe yaramadığını 7 bakan değişiminde bizzat gördük, yaşadık ve şahit olduk. Öncelikle 81 il 973 ilçe sonra genel müdürlük düzeyinde işleyiş ve iletişim sağlanmalıdır. Sonrasında karar vericilerin makamlarında değil bizzat sahada olmalıdırlar. Sahaya inmeliler; bir gözü, bir kulağı ve bir eli sahada olmalıdır.
Ankara’dan ve 81 il müdürlüğü makamlarından seslenmeyle, masa başında yazılıp çizilmeyle olmaz, olmuyor! Yazılanları kimse okumuyor. Çiftçi zaten okumuyor. Sürekli sahadayım, bazen eve cansız düşüyorum. Çiftçinin ne konuşmaya ne de edebiyat yapmaya cesareti var. Ben bile bazen havaya boş konuşmuş gibi oluyorum.
Tarım paydaşları (Ziraat Odası, Birlikler, Kooperatifler, STK’lar vb.) olarak tarım kolonunuz oldukça zayıf. Sahadan bihaber yaşıyorsunuz, yalandan çiftçinin yanındayız pozları vererek, masa başında oturarak, ülke tarımının gerçeklerinden uzak yaşıyorsunuz?
Saha da karşılığı olmayan, kâğıt üzerinde plan ve projelerle daha ne kadar kaçak kat çıkmayı düşünüyorsunuz?
Özellikle;
Üslup sorunu var!
Politika üretememe sorunu var. Üretilen politikaya da sahip çıkamama sorunu var!
Çiftçiyle, bağ kuramama sorunu var!
Son Söz: Bahsettiklerimin birçoğu bilinmekte ama kapsamlı ve çözüm odaklı bir şekilde dillendirilmemektedir. Tarımsal alanda reformun gerekliliği ortadadır. Bu reform sınırlı sayıda kişisel gayretlerle gerçekleşecek bir konu değildir. Tarımsal kurumlar uygulamadaki her türlü zorlukları göğüslemek zorundadır. Bunları yaptığımızda ancak tarımsal ilerleme ve gelişmeden söz edebiliriz. Aksi halde hepimiz üzülürüz.
Kalın sağlıcakla…