Varlık içinde yokluk belediyeciliği

Türkiye’nin en büyük şehirlerinin belediye yönetimleri, büyük ölçüde Cumhuriyet Halk Partisi’nin elinde. Son yerel seçimlerde halkın tercihi bu yönde olmuşsa, elbette bu tercih baş tacı edilmelidir. Ancak, ya CHP’li belediyeler halkın iradesine saygı duymuyorsa o zaman ne yapılmalı? Gerçek şu ki, CHP’ye emanet edilen pek çok il ve ilçede, eski yönetimlerin mumla arandığı bir vizyonsuzluk sergilendi. CHP’li belediye başkanları hizmet üretmekten çok mazeret üretmenin yarışına girdi.
İstanbul, altyapı yetersizlikleriyle, kangrenleşmiş trafik sorunuyla ve yaklaşmakta olan doğal afetlere karşı alınmayan önlemlerle adeta kaderine terk edilmiş durumda. İki gün önce yürekleri ağızlara getiren 6,2 şiddetindeki depremde İstanbul halkı uzun zamandır bastırdığı korkularıyla yeniden yüzleşti. “Deprem dirençli kent” hikayeleri anlatıp İstanbul’u güçlendirmek adına parmak oynatmayan eski belediye başkanının ve onun yönetiminin yarattığı güvenlik açığını iliklerine kadar yeniden hissetti.
Peki ya diğer CHP’li büyükşehirler farklı mı? Ankara CHP’li Mansur Yavaş‘ın yönetimi altına girdiğinden beri kent tarihinin en kötü senelerini geçiriyor. Önceki dönemde sadece belirli saatlerde yaşanan trafik yoğunluğu artık günün her saatine yayılmış durumda. Mansur Yavaş “Ne kadar yol yaparsak o kadar trafik olur” diyerek sorumluluktan sıyrılmaya çalışıyor. Oysa yol yapmak, bulvar açmak, trafiği rahatlatmak zaten senin asli görevin. Bu mantığa göre, “ne kadar hastane yapılırsa o kadar hasta olur” diyerek hastane yapmaktan da vaz mı geçeceğiz?
Sanki tapusu CHP’ye verilmiş gibi başka hiçbir partiye şans tanımayan İzmirli seçmen de bugün kanalizasyon kokuları, su sorunu, çevre kirliliği ve ulaşım problemleriyle mücadele ediyor. CHP’li başkanlar “Hükümet projelerimizi engelliyor”, “Bizimle işbirliği yapmıyor” gibi bahanelere sığınıyorlar. Seçim meydanlarında vaatler savururken bu engeller yok muydu? Madem merkezi idareyle çalışmadan projeleri gerçekleştiremiyorsunuz, o zaman neden aday oldunuz? Neden halka tutulamayacak sözler verdiniz? Bıraksaydınız da hizmet edebilecek adaylar yarışsaydı…
Bu bahanecilik kültürü, kamu kaynaklarının hoyratça kullanılmasının, yolsuzlukların ve şahsi zenginleşmenin üzerini örtme çabasının tezahürü. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin elindeki devasa bütçe başka hangi şehirde var? Bu kadar büyük kaynakla bu kadar az hizmet üretmek nasıl mümkün oldu? Herhalde cevabı, Ekrem İmamoğlu ve etrafındaki yolsuzluk, usulsüzlük ve rüşvet kümesinin şüpheli işlerinde ve kamu kaynaklarının itinayla zimmete geçirilmesinde aramak gerekli!
CHP’de gerçekten hizmet eden birkaç başkan da yok değildi. Ama bu kişiler günün sonunda ya pasifize edildi ya dışlandı. CHP’de iyi işlere imza atan birkaç kişi, herhalde çoğunluğa kötü örnek teşkil ettiği için kapının dışına atıldı. Sonuçta geriye, yolsuzluk ve rüşvet batağında debelenen, belediye işlerini bırakıp dizi film setlerinde kendisine rol arayan, maaş ödeyemediği için taşınmazları satmaya kalkan başkanlar kaldı.
CHP belediyeciliği, halkın aklıyla alay eden bir zihniyetin cisimleşmiş hali. Bu zihniyet hem bugünün kentlerini hem yarının Türkiye’sini çürütüyor, sabote ediyor.