Türkgün Kültür Sanat İstanbul: Göçlerin şekillendirdiği kültürel doku

İstanbul: Göçlerin şekillendirdiği kültürel doku

Araştırmacı yazar Selçuk Eracun, İstanbul'a gelen ve yerleşen toplulukların kendi yaşam tarzlarını nasıl devam ettirdiklerini ve göç politikalarını anlattı.

KAYNAK: AA

Araştırmacı yazar Selçuk Eracun, İstanbul'un tarih boyunca farklı coğrafyalardan gelen göçlerle şekillendiğini ve bu çeşitliliğin kentin kültürel yapısını zenginleştirdiğini belirtti. Eracun, bu göçlerin yalnızca sosyo-kültürel değil, aynı zamanda mimari açıdan da İstanbul'u etkilediğini vurguladı.

Fatih Sultan Mehmet ve Göç Politikası

İstanbul'un yüzyıllardır pek çok farklı millet ve kültüre ev sahipliği yaptığını ifade eden Eracun, Osmanlı Devleti'nin fethin ardından göçü teşvik ettiğini dile getirdi. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethettikten sonra ilk icraatlarından birinin, şehirden kaçan sakinleri geri getirmek olduğunu belirtti. Osmanlı Devleti, dini topluluklara ibadet yerleri inşa ederek onların İstanbul'daki varlığını koruma altına aldı.

"Fatih Sultan Mehmet, her dini topluluğa bir 'milletbaşı' atamıştır. Bunlar genellikle ruhani liderler olduğundan İstanbul'un çeşitli yerlerinde patrikhaneler kurmuş ve cemaatlerini bu merkezlerden yönetmişlerdir. Örneğin, 1700’lü yıllarda Fener’e yerleşen Rumlar, bugün Fener Rum Patrikhanesi’nin çevresinde yoğunlaşmış ve burada yaşamlarını sürdürmüşlerdir." dedi.

İstanbul: Kralların Sığınağı

İstanbul, yalnızca sıradan halkın değil, aynı zamanda soyluların ve kralların da sığındığı bir kent oldu. Osmanlı Devleti, İspanyol ve Portekiz engizisyonlarından kaçan on binlerce Yahudi'ye kucak açtı. İlk olarak Bursa’da ikamet eden bu topluluklar, İstanbul’un fethinin ardından şehre göç etti.

Eracun, "İstanbul, sadece Balkanlardan gelen halkların değil, Bolşevik İhtilali sırasında Rusya’dan kaçanların da sığındığı bir şehirdi. Osmanlı’ya yalnızca vatandaşlar değil, İsveç Kralı Şarl ya da Macar kralları gibi yüksek statüye sahip kişiler de sığınmıştır. Bu krallar yalnız gelmemiş, mahiyetlerini de beraberinde getirmişlerdir. Kimi zaman bu göçlerin sayısı 100-200 kişiyle sınırlı kalırken, bazen 1,5 milyon kişiye kadar ulaşmıştır.” ifadelerini kullandı.

Göçlerin İstanbul’un Mimarisine Etkisi

Eracun, İstanbul’a gerçekleşen her göç dalgasının kentin mimari yapısında da değişimlere neden olduğunu belirtti. "1700’lerde Fener’e gelen Rumlar, muhteşem evleriyle bölgenin mimarisine katkı sağlamıştır. İstanbul’a gelen toplulukların ev ihtiyacı, zamanla farklı mimari tarzların şehre entegre olmasına sebep oldu. Kastamonu’dan gelen bir göçmenin bekar odasında yaşaması yeterliyken, evlenmesiyle birlikte daha büyük bir eve çıkma zorunluluğu doğuyordu. Bu nedenle farklı etnik grupların yaşadığı semtlerde zamanla kat çıkma ihtiyacı doğdu.” dedi.

Boğaziçi’ndeki tarihi yalılara da değinen Eracun, "Bugün boğazda gördüğümüz bazı yapılar, burada yaşamış elçilerin geldikleri ülkelerin mimari izlerini taşır. Kar yağışı çok az olan İstanbul'da bile sivri kuleli ve külahlı yapılar görmek mümkündür.” ifadelerini kullandı.

Göçmenler İstanbul’a Kök Saldı

Tarihte çeşitli nedenlerle İstanbul’a zorunlu olarak göç eden toplulukların büyük bir kısmının geri dönmediğini belirten Eracun, bu toplulukların burada kendilerine yeni bir yaşam kurduklarını dile getirdi. "Mübadele, zorunlu göçler ya da savaş nedeniyle göç edenler, sıkıntılar sona erse de geri dönmeyi tercih etmediler. Bu, İstanbul'un tarih boyunca cazibe merkezi olmasından kaynaklanıyor. Balkanlardan, Bolşevik İhtilali’nden gelenler olduğu gibi Rum, Ermeni, Yahudi cemaatlerinin de burada kalıcı olduğu görülüyor.” dedi.

İstanbul’un İç Göçlerle Dönüşümü

Eracun, yalnızca uluslararası göçlerin değil, Anadolu’dan İstanbul’a gerçekleşen iç göçlerin de şehre büyük etkisi olduğunu vurguladı. "Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden terör olayları sebebiyle göç edenlerin çoğu İstanbul’u tercih etti. Osmanlı döneminde olduğu gibi, göç eden insanlar geldikleri semtlerde kendi kültürlerini yaşatmaya devam ettiler.” dedi.

Bu duruma örnek olarak, Fatih ilçesindeki semtlerin geçmişine değinen Eracun, "Fatih döneminde Aksaray ve Belgrad’dan gelenler, buraya kendi şehirlerinin adını vererek semtler oluşturdular. Balat’taki Vodina Caddesi, Makedonya’dan gelenler tarafından isimlendirilmiş ve zamanla bu topluluğun kültürel izlerini taşımıştır. Bugün Fatih’te Kadınlar Pazarı olarak bilinen çarşı, Siirtlilerin yoğunlukta olduğu bir bölgedir. Buraya girdiğinizde, sanki Siirt’te geziyormuş gibi bir atmosfer hissedersiniz.” diye ekledi.

İstanbul’a yapılan göçlerin yalnızca kültürel anlamda değil, ekonomik olarak da büyük etkisi olduğunu belirten Eracun, "Kastamonu’dan her gün gelen otobüsler, buradaki taze sebze ve meyve ihtiyacını karşılıyor. Hatta bazen süt ve peynir gibi temel gıda ürünleri bile direkt olarak şehir dışından getiriliyor. Bu da İstanbul’un göçlerle nasıl şekillendiğinin en somut örneklerinden biri.” diyerek sözlerini tamamladı.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *