Türk hikayeciliğinde önemli bir yere sahip olan Mustafa Kutlu, yayınladığı kırkı aşkın kitabıyla okurların gönlünde taht kurmuştur. Haberimizde, Mustafa Kutlu’nun kitapları, eserleri ve hayatı ile ilgili merak edilenleri ve bilinmesi gerekenleri bir araya getirdik…
MUSTAFA KUTLU KİMDİR?
Türk hikâyeciliğinin yaşayan en büyük isimlerinden birisi olan Mustafa Kutlu, 6 Mart 1947 yılında Erzincan'ın Ilıç kazasının Kuruçay nahiyesinde iki ablasından sonra üçüncü çocuk olarak dünyaya geldi. Memur olan dedesi Mustafa Nedim Efendi hem hattat hem musikişinastı. Kutlu'nun babası Nurettin Bey ise Nahiye Müdürü idi.
Mustafa Kutlu beş yaşında iken Kemah ilçesindeki Cebesoy Tren İstasyonu'nu gören tepedeki bir evde tabiatın içinde büyümeye başladı. Küçük bir köpek tek arkadaşıydı. İki sene kaldıkları bu evde toprakla hemhâl olan Kutlu, börtü-böcekle ve doğa ile tanışıklık kuracak, demiryolu işçileriyle muhabbet edecek, Fırat Nehri'ni tanıyacak ve kara tren düdüklerinin duyulduğu o tepede hikayeciliğini besleyecek kelimeleri biriktirecekti.
1953'te yani altı yaşındayken on beş bin nüfuslu Erzincan'a taşındılar. Bugün hikâyelerinde rastladığımız yoksulluğa ilişkin hassasiyeti bu dönemde zihnine kazındı. İlkokulda hâkim Hamit beyin çocukları ile arkadaşlığı ile onların evinin bodrumunda kurdukları kütüphane sayesinde edebiyat merakı başladı. Burada perde gererek oynattıkları Karagöz ile sonrasında ilgileneceği sinema ve senaryo ilgisi filizlendi. Savcının oğlu Tunç'un rengarenk boya kalemleriyle resim, mahallenin tek meşin topunun sahibi Atalay ile de futbol sevgisi başladı.
Mustafa Kutlu'nun bu zengin geçen çocukluğu orta ikide 13 yaşındayken babasını kaybetmesiyle zorlu bir sürece girdi. Artık eve bakmak zorundaydı ve kasa başı 10 kuruşa sebze halinde domates dizmeye ve karpuz indirmeye başladı. Tabii kazandığı parayla soluğu Bezirci Sineması'nda almayı da ihmal etmeyerek.
1964 yılında Erzincan Lisesi'ni bitirdi. İyi resim çiziyordu ve bu tutkusu yüzünden İstanbul'a, Güzel Sanatlar Akademisi'ne başvurmak için geldi. Bir akrabasının kapıcı dairesinde kaldı. Gümüsşsuyu'ndan inip İnönü Stadı'nda antrenmanları izledi. Galatasaray'ın antrenörü Gündüz Kılıç'tı. Kalede Turgay vardı ve Metin Oktay sahalarda fırtına gibi esiyordu. Ancak okulun ortamı Kutlu'yu endişeye sevk etti. "Eğer buraya kaydolursam bunlar gibi olurum. Yurtdışına filan gidersem iyeden iyiye kaybolurum" diyerek Erzincan'a geri döndü ve 1968 senesinde mezun olacağı Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü'ne kaydını yaptırdı. Fakültenin son yılına kadar yazı yazmak aklının ucuna bile gelmedi. Resim en büyük tutkusuydu. Arkadaşıyla birlikte Erzurum Halkevi'nde bir resim sergisi açtı. 'Adımlar' isimli bir de dergi çıkardılar.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden "Sait Faik'te Plastik Unsurlar' isimli teziyle mezun oldu. Sait Faik'in hikâyelerini resim açısından inceledi. Aynı yıl tezi, "Sait Faik'in Hikâye Dünyası" adıyla Hareket'te yayınlandı. Hareket'e gönderdiği ilk desen derginin 28. Sayısının kapağında yayınlandı ve İstanbul ile ilk teması bu şekilde oldu. Oraya çizdiği desenlerin ardından Nurettin Topçu'nun çıkardığı Hareket'in 29 Mayıs 1968 tarihli (29.sayı) sayısında ilk hikâyesi 'O' yayınlandı.
1969 yılında evlendi ve ardından 1969-1972 yılları arasında Tunceli'de edebiyat öğretmenliği yaptı. Ardından da İstanbul'da Vefa Lisesi'nde göreve başladı. 1974'te Hareket dergisinde çalışmaya başlamasıyla öğretmenlikten istifa etti. Nurettin Topçu'nun önderliğinde bir sanat ve fikir çevresinin görüşlerini yansıtan Fikir ve Sanatta Hareket, Kutlu için bir mektep oldu fikri zeminini burada inşa etti.
Mart 1976'dan itibaren fasiküller halinde yayınlanan Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi'nin yayın müdürlüğünü 3. ciltten itibaren üstlendi ve sekizinci cilt ile tamamlandığı 1998 yılına kadar bununla uğraştı.
1979-1982 yılında Hareket dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 1979'da Dergâh Yayınları'ndan çıkan Yokuşa Akan Sular isimli ilk hikâye kitabıyla kendini bulma serüvenini başlatmış oldu. Ardından Yoksulluk İçimizde ve Ya Tahammül Ya Sefer kitapları geldi.
Sonrasında gelen Bu Böyledir (1987) ve Sır (1990) isimli hikâyeleri ile köyden şehre göçen, doğu-batı çatışması yaşayan insanların ıstırapları gündemine girdi ve 80 sonrası Türk hikâyeciliğine 'tasavvufi yaklaşım' yeniliğini ve hareketini getirdi.
1990 yılında Türk edebiyatında önemli izler bırakacak ve bir çok ismin yetişmesine katkı sağlayacak Dergâh Dergisi'ni İsmet Özel, İsmail Kara, Beşir Ayvazoğlu, Hüsrev Hatemi, Nihat Hayri Azamat ve Mustafa Özel ile birlikte çıkardı. 22 yıl yazı işleri müdürlüğünü yürüteceği dergide "Mürit" isimli hikâyesini yayınlayarak şark kültüründe var olan sözü aza indirmek suretiyle yoğun bir anlatımı benimsedi. Kesretten vahdete uzanan bu dil, çağdaş bir mesnevi gibiydi ve kendi deyimiyle "kendi hikâyesini geç bulmuş bir yazar"ın bundan sonraki serüvenine işaret etmekteydi.
1986 yılında dönemin Müslüman aydınları tarafından kurulan Zaman Gazetesi'nde "Bir Demet İstanbul" başlığı ile şehir yazıları yazdı on yıl boyunca İstanbul'u gezdi. Bir fotoğraf makinesi olana kadar gördüğü yerleri karakalemle çizerek gazetede yayınladı. Bu yazıları 1999 yılında Şehir Mektupları, 1990'da Akasya ve Mandolin isimleriyle kitaplaştı.
Fenerbahçeli olan Mustafa Kutlu, 1995 yılından itibaren Yeni Şafak Gazetesi'nde kültür sanat yazıları ve spor yazıları yazdı. Kültür sanat yazılarını hala aynı gazetede sürdürmektedir.
Sinema ve televizyonla da ilgilenen Kutlu aynı zamanda Kanal 7 Televizyonu'nda Ekrem Işın'la birlikte "İstanbul Tekkeleri" isimli bir program yaparak tekkeleri dolaştı. Metin Erksan ile birlikte Medine Müdafaası projesinde çalıştı, TRT için Selim İleri'ye Pazartesi Hikâyeleri yazdı. Orhan Kemal'in Uyku, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur isimli eserlerini senaryolaştırdı.
Yeni bir hikâye dili ve kurgusunun başlangıcı sayılan Uzun Hikâye (2000) isimli kitabı Osman Sınav tarafından senaryolaştırılıp çekilerek Eylül 2012'de vizyona girdi ve film çok beğenildi. Kutlu 1970'li yılların başında Halit Refiğ, Metin Erksan gibi yönetmenlerle birlikte başlatılan "Ulusal Sinema' akımının içinde de yer aldı. Birçok senaryo kaleme aldı. Mavi Kuş isimli kitabı TRT için film olarak çekildi, Kapıları Açmak isimli kitabı ise Osman Sınav tarafından senaryolaştırıldı ve Kanal D'de (2005) yayınlandı.
Mustafa Kutlu 2016 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne ve Necip Fazıl Saygı Ödülü'ne layık görüldü.
Hikâyeleriyle Anadolu insanını ve taşrayı samimi bir dille anlatan ve modern hayat içindeki çatışmasını son derece sade ve çarpıcı bir dille ele alan Kutlu, adalet, merhamet ve yoksulluk kavramlarını da kitaplarında sıkça işler. İnsanımızın irfanını ve toprağımızın kokusunu hikâyelerinde kendine mahsus dili ile güçlü bir şekilde anlatan Kutlu, bu coğrafyanın yaşayan en büyük hikayecilerindendir. Kendi insanına ve toprağına sırt dönen aydınların aksine yıllardır Anadolu insanının umut, sorumluluk ve iyilik duygularıyla kurduğu yaşamlarını onların içinden bir gözle kalemine döken yazar, hikmetli ve sahici diliyle okurları tarafından her kitabı merakla beklenen bir isimdir. Bilincini modernlikle kirletmeden yazan Kutlu'nun her cümlesi ruhundan çıkar. Beylik cümlelerden, edebiyat aforizmalarından uzakta nasıl yaşıyorsa öyle yazar.
Cumhuriyet dönemi Türk öykücülüğüne yerli bir soluk ve renk getiren Kutlu hikmet ve ahenk olarak belirlediği hikâyelerinde hikmeti tema, ahengi de biçim olarak ele almış; gelenekle bağ geçmişle bugün arasında yaşanan kırılmanın önüne geçmeyi amaçlamıştır. Kıssa geleneğine sıkı sıkıya bağlı bir yazar olan Mustafa Kutlu, her kitabında davasını ve mücedelesini kitaplarında işlemeyi seçmiştir. Bu görüş ve tezlerinin arka planında Nurettin Topçu'nun fikirleri vardır desek yanlış olmaz.
Yaşadığı ömrü gibi sade, iyilik, güzellik, merhamet peşinde olan ve bunları da kitapların aktaran Mustafa Kutlu, hakikati en duru, en yalın, en sade hâliyle yazdıklarına geçirmiş ve herkesi iyilik ve merhamete davet etmiştir. Yazdıklarıyla halka sözcülük eder. Yayınladığı kırkı aşkın kitapla Türk öykücülüğünde temel bir yapı oluşturmuştur.
Mustafa Kutlu dünyayı güzelleştirmek için iyilikleri çoğaltan ve bu konuda ısrar eden derviş bir hikâyecidir. Kalbimizin sesidir.
ESERLERİ
HİKAYELERİ
Ortadaki Adam (1970)
Gönül İşi (1974)
Yokuşa Akan Sular (1979)
Yoksulluk İçimizde (1981)
Ya Tahammül Ya Sefer (1983)
Bu Böyledir (1987)
Sır (1990)
Arkakapak Yazıları (1995)
Hüzün ve Tesadüf (1995)
Uzun Hikaye (2000)
Beyhude Ömrüm (2001)
Mavi Kuş (2002)
Tufandan Önce (2003)
Rüzgarlı Pazar (2004)
Chef (2005)
Menekşeli Mektup (2006)
Kapıları Açmak (2007)
Huzursuz Bacak (2008)
Tahir Sami Bey'in Özel Hayatı (2009)
Zafer yahut Hiç (2010)
Hayat Güzeldir (2011)
Anadolu Yakası (2012)
DENEME
Şehir Mektupları (1995)
Akasya ve Mandolin (1999)
Yoksulluk Kitabı (2004)
İNCELEME
Sait Faik'in Hikaye Dünyası (1968)