Otoriteler tarafından sinema tarihinin en etkili yönetmenlerinden biri olarak kabul edilen Luis Buñuel’in "Sinema, duygular, düşler ve içgüdü dünyalarını anlatmak için en iyi araçtır." Sözü sinemanın etkisini ve alanını göstermesi açısından önemli bir sözdür. Sinemalarda izlediklerimiz elbette her yönüyle gerçeklerin yansıtıldığı bir ekran değildir. Her sinema filminin bin bir çeşit amacı ve hedefi vardır. Kimi filmler gerçeklerden, kimisi de hayallerden yola çıkarak üretiliyor. Eskiden sinema dendiği vakit ilk akla gelen Hollywood filmleri olurdu. Hollywood filmleri kültür emperyalizminin en büyük aracı olarak görülür ve ABD’nin bir ülkeyi işgal etmeden önce sinema filmiyle işgale hazırlık yaptığına dair yorumlar yapılırdı. Bunda da gerçeklik payı oldukça yüksektir. Fakat teknolojinin artmasıyla birlikte dünyanın birçok ülkesinde sinema filmleri çekmek daha iyi bir seviyeye gelmiştir. Eskiden “Sinema filmlerdeki bu sahneleri nasıl çekiyorlar?” diye çok düşünürdük, şimdi ise Türk sinemasında yükselen kaliteye bakınca umutlanıyoruz. Elbette ‘en yüksek kalite yakalandı’ demek abartı olur ama geçmişle kıyaslandığında iyi bir yolda olduğunu kabul edebiliriz. Bir sinema filmi amacına, hedefine göre toplumu her şeye özendirebilir. Bir Türk milliyetçisi olarak benim en büyük dileğim Türk çocuklarına, gençlerine milli tarihi, kültürü, sembolleri, kahramanları öğretecek sinema filmlerinin bol bol yapılmasıdır. Tarihini ve atasını bilen gençler, Türk milletini yüceltme, koruma ve yaşatma noktasında daha özgüven sahibi olacaktır.

Bu tür sinema filmi çeken yönetmen, senarist, film yapımcısı, oyuncu her türlü teşvik edilmeli ve sahip çıkılmalıdır. Bu manada oluşturulacak rekabette emin olun daha güzel eserler ortaya çıkacaktır. Geçmişte İstanbul’un fethi, Çanakkale destanı, Sarıkamış harekâtı, Atatürk hakkında ve buna benzer birçok sinema filmi sanat hayatına kazandırıldı. Ama gelişen teknolojiyle beraber bu manada daha kaliteli sinema filmleri çekilebilir. Sinema filmi yapılacak o kadar tarihi olay ve şahsiyetimiz var ki, hazine olarak hepsi sırasını bekliyor.

İzlediğim son film “Fatihin Fermanı- Deliler” isimli sinema filmi sonrası, böyle bir yazı yazma ihtiyacı duydum. Son dönemde milli mesaj veren sinema ve dizi filmler konusunda büyük bir artış oldu. Bu durum Türk milliyetçisi olarak bizleri elbette çok mutlu ediyor. Filmlerde milli marşlar birbiriyle yarışıyor, milli mücadele ruhu için şuur aşılanıyor, Bozkurt’un bir milli sembol olduğu bu filmlerde hafızalara kazınıyor.

 “Fatihin Fermanı- Deliler” isimli filmdeki görseli, diyalogları, mesajları izlerken mutlaka yeni filmler için bu gibi filmlere sahip çıkılması gerektiğini düşündüm.

“Fatihin Fermanı- Deliler” isimli bir film tarihi gerçeklerden yola çıkılarak kurgulanmış bir film… Film içinde şehidimiz Eren Bülbül’ün sözüne hatırlatma yapılarak “İyi ki varsın Eren” mesajıyla da tarihi günümüze bağlayıp, çok güzel duygusallık yakalanmış… Sahnelerde görülen Bozkurt ve Bozkurt sesleri de anlamlı olmuş…

Tarihteki “Deliler” hakkında, tarih bilgilerinde “Gerek kılık kıyafetleriyle gerekse de cesaretleriyle savaş meydanlarında korku salan(Dosta düşmana fark etmeden) “Deli” birliklerinin ortaya çıktığı ilk tarihe dair net bir bilgi mevcut değilse de 15. yüzyılın sonlarından itibaren ortaya çıktıkları ve esas itibariyle 16. yüzyılda devlet tarafından istihdam edildikleri bilinmektedir. Adlarına yaraşır şekilde savaşan bu savaşçı grubun Osmanlı tarihinde savaş yeteneklerini sergilediği ilk muharebe, 1444 yılında Papalık önderliğindeki Haçlılara karşı yapılan Varna Savaşıdır. Bu tarihten itibaren Osmanlı tarihinde iyice yer edinen “Deliller” birer bölük halinde beylerin çevresindeki muhafız birlikler olma sürecine evrildi, sonraları ise sayılarının artması üzerine korkunç bir savaş unsuru haline dönüştü. “ ifadeleri yer alıyor. İşte filmin çekilmesi bu gerçeklerden yola çıkarak hayata geçirilmiş…

“Deliler” filmini izlerken Başbuğumuz Türkeş’in "Bizim, kendi menfaatini düşünmeyen deliler olduğumuzu bilin, biz vatan için, millet için memleket için her fedakârlığı göze alan deliler topluluğuyuz ve bununla gurur duyuyoruz.” sözü de aklıma geldi.

“Deliler” savaşlarda sadakatin adı, “Deliler” mazlumları zalimlerden korumak için cesaretin adı olarak ekranlara taşınmış… Ben zevkle izledim ve gelecek adına Türk sineması için umutlandım. Bugün üretilene sahip çıkalım ki, yarın üretilecek olan tarihi olayları anlatan daha kaliteli filmlere yol açılsın.

Bu tür sinema filmlerine sahip çıkıldıkça, senaristler, yönetmenler, film yapımcıları milli kültüre katkı sunacak eserler için birbiriyle yarışacaktır. Kültür Bakanlığı da bu konuda teşvik eden destekleyici katkılar sunmalıdır. Mesela Kültür Bakanlığı bütçe ve propaganda konusunda katkı sağlayacağı gibi, tarihi olayları anlatan filmlere alanında uzman ve gerçeklerden taviz vermeyen tarihçilerden bir heyet kurarak danışmanlık hizmeti de verebilir. Böylelikle tarih olaylarının kişiye göre değişik bir şekilde yorumlanmasının önüne geçebilir. Bunu asla sinema üzerinde baskı aracı olarak değil, hizmet olarak görmek gerekir. Bu durum da siyasi iktidarın anlayışı ve ideolojisi üzerine değişmemelidir.

Milli sinema konusunda devletimizin vazifesi ve sorumlulukları da olmalı ve yerine getirilmelidir. Türk milletinin öz değerlerini yaşatmak ve o değerleri anlamlı kılacak şuur verebilmek adına milli sinema üzerinde yoğunluk kazandırılmalıdır.

Milli sinema hazinesi oluşturursa bu bir ordu kadar güç verecektir.

Milli kültür milletimizin en büyük silahıdır. Bu silahı artık kaliteli bir şekilde ayağa kaldırmanın zamanı gelmiştir.

Mail: [email protected]

Twitter: Yildiraycicek9

Instagram: yildiraycicek1944