18 Eylül 2024
weather
24°
Twitter
Facebook
Instagram
Türkçe Düşün
İstanbul
KAPALI
24°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Türkgün Özel Haber 12 Eylül Darbesinin Gölgesinde: MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nın acı hatıraları

12 Eylül Darbesinin Gölgesinde: MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nın acı hatıraları

12 Eylül 1980, tarihin satır aralarına Türkiye'nin en karanlık ve en acı hatıralarının yaşandığı bir gün olarak işlendi. Darbenin ardından yaşanan "MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası" ise sadece hukuki bir süreç değil, aynı zamanda Türk milletinin derin acılar yaşadığı bir dönemi simgelemektedir. Bu dava, Türkiye'nin silüetine derin izler bırakan bir kederin öyküsü olarak anılmaktadır.

5 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
12 Eylül Darbesinin Gölgesinde: MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nın acı hatıraları
KAYNAK: TÜRKGÜN

Bilge GÜLER / TÜRKGÜN

12 Eylül 1980, Türkiye'nin tarihinde karanlık bir dönemin başlangıcı oldu. Kenan Evren’in "İç Hizmet Kanununun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur" sözleriyle duyurduğu askeri darbede demokrasi adına tarihi bir leke oluştu. Askeri darbenin ardından açılan “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası”, sadece bir hukuki süreç değil, aynı zamanda bir milletin derin acılar yaşadığı bir dönem olarak hafızalara kazındı. Bu dava, Türkiye'nin kalbinde derin izler bırakan bir dramın öyküsüdür.

DARBE SONRASI KARANLIK GÜNLER

12 Eylül 1980 darbesi, ülkede sadece siyasi yapıyı değil, aynı zamanda insanları da derinden etkiledi. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve ülkücü kuruluşlar, askeri yönetim tarafından hedef alındı ve bu hedef, yalnızca siyasi değil, insani bir trajediye dönüştü. MHP ve ülkücü hareketin temsilcileri, baskının ve zulmün simgeleri haline geldi.

“MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası” adı altında başlatılan yargı süreci, hayatlarını ülkü ve idealleri uğruna feda eden insanların yaşadığı derin acıları ve zorlukları gözler önüne serdi. Bu dava, sadece bir mahkeme süreci değil, aynı zamanda bir neslin yürek sızısıydı.

MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nın sonuçlanmasıyla birlikte yargılanan 389 kişiden 5'ine idam, 9'una müebbet hapis, geriye kalan 219 kişiye ise çeşitli yıllarda hapis cezası verildi. 

Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Başbuğ Alparslan Türkeş de bu dava sonucunda 9 yılı geçkin hapis cezasına çarptırıldı ve bilfiil 4,5 yıl cezaevinde kaldı.

Alparslan Türkeş, MHP’nin lideri, sadece bir siyasi figür değil, aynı zamanda milyonların umut ve inancını temsil eden bir isimdi. Darbe sonrası gözaltına alındığında, tüm ülkücü hareket büyük bir travma yaşadı. Türkeş’in uzun yıllar süren hapis hayatı ve karşılaştığı ağır koşullar, onun ve partililerin yaşadığı zorlukların simgesi oldu.

14 Ekim 81’de başlayan Dava’nın sorgulama bölümünde ilk olarak Genel Başkan Alparslan Türkeş konuştu.

Başbuğ Alparslan Türkeş'in savunması şöyle başladı: “Sayın hakimler, Cumhuriyet tarihimizin en önemli davasına bakıyorsunuz. Siz bizi yargılıyorsunuz, tarih ise bizi olduğu gibi sizi de, iddia makamını işgal eden bu zevatı da yargılayacak ve hüküm verecektir.“ dedikten sonra devamla :  “Türk milliyetçiliğini suçlama gayretkeşliğinin ciddiyetsiz belgesi olan bu iddianame, taleplerinin ağırlığı karşısında çok hafif kalmakta, peşin hükümlülüğünü, ideolojik taassup içinde hazırlandığını ortaya koymaktadır. Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı ve devletimizin temel felsefesi faşizmle suçlanmış, sanık sandalyesine oturtulmuş bulunmaktadır… Bu mahkeme başlamadan önce hiç konuşmamayı düşündüm; ama tarihi bir görevi yerine getirmek için konuşmak lazım geldiğine karar verdim. Hicranım çoktur… bu yalanların neticesinde Silahlı Kuvvetler camiasında yetişmiş, ondan sonra da siyasete atılmış, bu kadar yıl memlekete hizmet etmiş bir insan olarak bu yaşımda burada bunların savunmasını yapmak durumunda kalıyorum .”  Alparslan Türkeş iki gün boyunca iddianamedeki bütün suçlamalara tek tek cevap verdi; bunların doğru olmadığını, mesnetsiz iddialar ve iftiralar olduğunu ifade etti.

MİLLİYETÇİ HASMI NURETTİN SOYER

Nurettin Soyer’in nasıl bir fanatik solcu ve milliyetçi hasmı olduğu önceki yıllarda bir çok karar ve uygulamalarına yansımış, bazı MHP milletvekilleri reddi hakim talebiyle şikayetçi olmuşlardı. Nurettin Soyer'in 12 Eylül 1980 darbesi döneminde Ankara Sıkıyönetim başsavcısı olduğu ve o dönemde ülkücülere yönelik skandal uygulamalara imza attığı ortaya çıktı.

ÜLKÜCÜLER HEP BİR AĞIZDAN TEPKİLERİNİ BÖYLE GÖSTERMİŞTİ

MHP'nin kurucu Genel Başkan'ı Alparslan Türkeş'in 1981 yılında mahkemeye girdiği anda salondaki ülkücüler tek bir ağızdan Nurettin Soyer'e tepki için İstiklal Marşı okumuştu.

Nurettin Soyer daha darbe resmen açıklanmadan saat 24 sularında özel ekibini yanına alarak parti genel merkezini resmen bastı. Nihat Özer Bolu’dan gelen özel komando taburunu ve bir tankı emrine tahsis etmişti. Tank arama başlarken bir elektrik direğine çarpıp deviriyor. Böylece gün ağarıncaya kadar süren arama karanlıkta yapılıyor. Zabıt tutmak gibi hukuki kurallar umursanmıyor. Soyer yapılanları bizzat yönetiyordu. Oysa darbe saat 4’e doğru Evren tarafından ilan edildi ve diğer bütün siyasi parti genel merkezlerinin aranması saatler dokuza gelirken başlatıldı. 

Soyer’in oluşturduğu C-5 işkence merkezi, burada yaşananlar ve sadist bir karakter olduğunu herkesin gördüğü Raci Tetik’in tutuklulara uyguladığı ahlak ve insanlık dışı eziyetler, Soyer’in isim isim belirleyip ülkücülere işkence yapma görevi verdiği 12 kişilik Pol-Der'li ekibin ülkücü gençlere yaptıkları tarihimizde bir benzeri daha bulunmayan ağır bir insanlık suçu, hukuk faciasıdır. Soyer ve arkadaşları MHP ve ülkücü kuruluşların birer suç örgütü olduklarına kesinlikle inanmışlardı. Ağır şekilde cezalandırılmaları hatta asılmaları gerektiğini düşünüyorlardı. Bu nedenle ceza yasalarının temel kuralı olan belgeden, kesin olgulardan hareket ederek suçlama yapmak yerine tam tersini yaptılar. Soruşturma ve kovuşturmayı “önce hükmü verip“ nasılsa işkenceye dayanamayıp çözülürler mantığıyla yürüttüler.

GÜNÜMÜZDE ANMA VE HATIRLAMA

MHP, 12 Eylül ve “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası”nın yıldönümlerinde şehitlerini ve mağdurlarını anarak, bu dönemin derin izlerini yaşatmaya devam ediyor. Genel Başkan Devlet Bahçeli, bu dönemin yaşanan acılarının ve şehitlerin hatıralarının, partinin mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olduğunu belirtti. Bahçeli, “Bu dava, sadece siyasi bir mücadele değil, bir insanlık dramıdır. Şehitlerimizin anısını yaşatmak, bizler için bir vatan borcudur. Onların anıları, bize yol göstermeye devam ediyor” şeklinde duygularını ifade etti.

12 Eylül darbesinin ve davanın acı hatıraları, MHP camiasının kalbinde derin bir iz bırakmaya devam ediyor. Her yıl yapılan anma törenleri ve etkinlikler, geçmişin yaralarını sarma ve şehitlerin hatıralarını yaşatma çabası olarak görülüyor. Bu etkinlikler, yalnızca kaybedilenleri anmak değil, aynı zamanda yaşanan acıların toplumun hafızasında yer etmesini sağlamak için büyük bir anlam taşıyor.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Çalışmalara hız verildi! Gelişmiş ekonomilerle rekabet için ilk adım atıldı!

Çalışmalara hız verildi! Gelişmiş ekonomilerle rekabet için ilk adım atıldı!