1 Kasım 1938'deki Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 5. dönem 4. yasama yılının açılışına hastalığı yüzünden katılamadı. Atatürk' e on beş gün kadar son rahat günlerini yaşama olanağını veren hastalık, tekrar normal seyrinden çıkarak yeni bir krizle şiddetlendi. Ardından korkulan son, bütün acısıyla geldi.

10 Kasım 1938 Perşembe günü saat 09:05'te, Türk milletini karanlıktan aydınlığa, karışıklıktan düzene, bağımlılıktan özgürlüğe ulaştıran lidere veda günüydü. Ancak fikirlerine veda söz konusu olamazdı. “Büyük ölülere matem gerekmez,  fikirlerine sadakat gerekir.” ve “Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.” sözleri bizzat Atatürk’e  ait olup kendisini adadığı Türk milletine ve akabinde Türk gençlerine bu şekilde seslenmiş ve onları uyarmıştır.

Elbette ki O’nun eserleri, öğütleri ve fikirleri Türk milleti yaşadığı sürece var olacaktır ancak önemli bir husus da bu fikirlerin Türk gençliği tarafından araştırılması ve gençliğin yolunu aydınlatması için öğretilmesidir. Onun fikirleri, düşünceleri Türk Cumhuriyeti, Türk milleti, demokrasi, egemenlik, eğitim ve sayılmayacak kadar fazla olan konu üzerine idi. En büyük eserim dediği Türkiye Cumhuriyeti ve bu eserin kahramanı Türk milleti hakkındaki şu fikirleri günümüze ışık olmalıdır :

“Efendiler!…Yüzyıllardan beri Türkiye’yi idare edenler çok şeyler düşünmüşlerdir; fakat yalnız bir şeyi düşünmemişlerdir: Türkiye’yi bu düşüncesizlik yüzünden Türk vatanının, Türk milletinin uğradığı zararlara ancak bir tarzda telafi edebilirsin: O da artık Türkiye’de, Türkiye’den başka bir şey düşünmemek.” (Söylev ve Demeçler  C.II, s. 186)

“Büyük davamız, en medeni, en müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu yalnız kurumlarda değil, düşüncelerinde temelli bir inkılâp yapmış olan büyük Türk milletinin dinamik idealidir. Bu ideali en kısa zamanda başarmak için, fikir ve hareketi beraber yürütmek mecburiyetindeyiz. Bu teşebbüste başarı ancak, türeli bir planla ve rasyonel farzda çalışmakla mümkün olabilir.”(Söylev ve Demeçler, C.I, s. 419 )

“Aziz Atatürk umut olmuş milleti kavramış, ufuk olmuş geleceği kurgulamış, güç olmuş vatanı kurtarmış, ülkü olmuş cumhuriyeti kurmuştur. Harap olmuş bir ülkeyi, yorgun düşmüş bir milleti yeniden kuvvet haline getirmek onun marifeti, onun muzafferliği olmuştur. Önce vatan kurtarıp sonra devlet kuran milliyetçi bir mimar, milli bir mihverdir. Bu itibarla Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’dir.” Bu yüzdendir ki 10 Kasımlar, O’nun aramızdan ayrılışının yıl dönümleri olması dolayısıyla elbette ki milletimiz için üzüntülü günleridir. Ancak, bu günlerin yalnızca anma ve matem günleri olmaktan çıkarılarak, Atatürk’ün bize bıraktığı eserlerin zenginleştirilmesi ve yeni nesillere daha iyi anlatılmasına vesile kılınması daha büyük önem taşımaktadır.

10 Kasım'lar,Atatürk’ün 57 yıllık hayatını, mücadelesini, milletimize kazandırdıkları ve kazandırmak istediklerini doğru anlama bakımından önemlidir. Bu günler sadece siren sesleri ile, yıllardır okutulan aynı şiirler ile ve bir dakikalık saygı duruşları ile geçiştirilen günler olmamalıdır.

Adını Türk ve dünya tarihine altın harflerle yazdıran büyük şahsiyet!

Sen ve senin fikirlerin Türk milletinin kalbinde ebediyen yaşayacaktır. Bugünlerde, bizlere hediye ettiği ve iftiharla sahiplendiğimiz milli değer ve yeminler aşındırılmak, hırpalanmak ve tahrip edilmek isteniyorsa da, bilinsin ki bizler henüz ilkokul sıralarında iken “açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğimize ant içtik”, günümüzde yaptıkları her çırpınış nafiledir ve neticeye ulaşması mümkün değildir.

Aramızdan ayrılışının 80.yıl dönümünde saygı,rahmet ve özlemle anıyoruz.