Türkgün Sağlık Hemofili hastalarına uyarı: "Doktor kontrolleri aksatılmamalı"

Hemofili hastalarına uyarı: "Doktor kontrolleri aksatılmamalı"

Sivas Numune Hastanesi'nden Dr. Yüksel Aslı Öztürkmen, hemofili hastalığının tanı, belirtileri ve tedavi yöntemlerini açıkladı. Hemofilinin genetik bir kan hastalığı olduğunu belirten Öztürkmen, tedavi sürecinin ömür boyu sürdüğünü vurguladı.

KAYNAK: İHA

Sivas Numune Hastanesi Hematoloji Uzmanı Dr. Yüksel Aslı Öztürkmen, hemofili hastalığı ile ilgili tanı ve tedavi yöntemlerine dair bilgiler paylaştı.

Hemofilinin bir kan hastalığı olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Öztürkmen, "Hemofili kanın normal şekilde pıhtılaşamadığı nadir ve kanamaya meyil ile kendini gösteren nadir ve kalıtsal bir kan hastalığıdır. Kanımızda pıhtılaşmayı sağlayan ve kanamayı durduran pıhtılaşma faktörleri vardır. Bir yerimiz kesildiği zaman bu faktörler aktifleşir ve pıhtıyı oluştururlar. Bunlardan ikisi olan faktör 8 ve faktör 9 ‘un eksiklikleri hemofili adı verilen hastalığa sebep olur. Faktör 8 eksikliği Hemofili A, Faktör 9 eksikliği Hemofili B olarak adlandırılmaktadır" dedi.

Hastalığın nasıl oluştuğuna ve görülme sıklığına değinen Öztürkmen, "Pıhtılaşma faktör eksiklikleri genetik hastalıklardır. X kromozomu dediğimiz annede 2 tane, babada 1 tane olan kromozomumuz üzerindeki bir gen faktör 8 ve 9 yapımından sorumludur. Bu gende bir bozukluk (mutasyon) varsa aileden geçerek çocuğa aktarılabilir veya çocuğun kendi X kromozomunda bu bozukluk (mutasyon) gelişebilir, bu durumda aile öyküsü bulunmayabilir. Hastalık çoğunlukla taşıyıcı annelerden erkek çocuklarına geçmektedir. Çok nadir olmakla birlikte kız çocuklarda da görülebilmektedir. Bunun için hem annenin hem de babanın taşıyıcı olması gerekmektedir. Hemofili A yaklaşık 5 bin erkek doğumunda bir olarak görülürken, sıklığı hemofili B'ye göre 5-6 kat daha fazladır. Tüm hemofililerin yüzde 85'ini hemofili A, yüzde 15 kadarını ise hemofili B oluşturmaktadır" diye konuştu.

Hemofilinin belirtilerini sıralayan Uzm. Dr. Öztürkmen, "Özellikle erken çocukluk döneminde kolay morarma oluşumu, özellikle eklem içi ve kas içinde çarpma düşme olmadan kendiliğinden oluşan kanamalar, basit işlemler (kas içi enjeksiyon, aşı, diş çekimi, sünnet gibi) veya basit travma sonrası beklenenden uzun süren kanamalardır. Bu şikayetlerle başvuran hastalarda tanı için koagulasyon testleri denilen kanama eğilimini ortaya koyan tetkikler yapılır. Hemofilide APTT(aktive parsiyel trombin zamanı) sonucu normalden yüksek saptanır. Faktör düzeyi ölçümü ile tanı kesinleştirilir" dedi.

Hemofilinin tedavi ve takip yöntemlerini anlatan Uzm. Dr. Öztürkmen, sözlerini şöyle tamamladı:

"Hemofili hastalığı kandaki faktör düzeyine göre sınıflandırılır. Normal şartlarda 100 mililitre kanda yaklaşık yüzde 50-150 ünite faktör VIII ve faktör IX bulunur. Eğer faktör düzeyi normalin yüzde 1'inin altında ise buna ağır hemofili, yüzde 1-5 ise orta hemofili ve yüzde 5-40 düzeyinde ise hafif hemofili olarak değerlendirilir. Tedavi faktör konsantrelerinin hastalığın şiddetine, kanama varlığı ve sıklığına göre doktorun belirleyeceği dozlarda toplardamar içinden uygulanmasıdır. Hastanın bu tedavi süreci ömür boyu sürmektedir. Bu sebeple hastalar tedaviyi çocukluk çağında hastanede veya aileleri yardımı ile alırken ilerleyen yaşlarda uygulama yöntemi öğretilir ve kendileri uygularlar.
Hemofili hastalığı geçmişte eksik faktörün ilaç olarak bulunmadığı ve yerine konamadığı dönemlerde zor bir hastalıktı. Hastaların eklem bölgelerinde kanama olur, zamanla bu kanamalar eklemlerine hasar verir ve onları yürüyemez hale getirirdi. Ancak günümüzde faktör tedavisinin düzenli uygulanması ile hastaların yaşıtları olan diğer çocuklar gibi sağlıklı ve aktif bir hayat sürmesi mümkündür. Hastalar doktor kontrollerini aksatmamalı, travma sebebi olabilecek iş ve günlük yaşam aktivitelerinden kaçınmalıdır."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Ekonomi 2024’te rüzgar ve güneşte tarihi kapasite artışı! Bakan Bayraktar duyurdu

2024’te rüzgar ve güneşte tarihi kapasite artışı! Bakan Bayraktar duyurdu

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, "Bununla bir rekor kırıyoruz. Bu yıl inşallah bu rakamın üzerine çıkacak, yeni bir 'rekor kurulu gücü' devreye alacağız." dedi.

KAYNAK: AA

Bayraktar, "2024 Yılı Yenilenebilir Enerji Yatırımları Toplu Açılış Töreni"ndeki konuşmasında, Türkiye Yüzyılı'nda, enerji arz güvenliği sağlanırken dışa bağımlılığı da azaltacak adımlar attıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından iklim değişikliği ile ilgili ortaya konulan Türkiye'nin 2053 net sıfır emisyon hedefine yönelik birçok iddialı projenin hayata geçirildiğini belirten Bayraktar, yenilenebilir enerji alanında önemli adımlar atıldığını bildirdi.

Bayraktar, Türkiye'nin başta güneş ve rüzgar olmak üzere yenilenebilir enerjide büyük bir potansiyele sahip olduğunu anımsatarak, "Rüzgar ve güneş kurulu gücümüzü son 23 yılda sıfırdan 35 bin megavatın üzerine çıkarttık. Rüzgar ve güneş enerjisi üretimimizle ülkemizdeki tüm hanelerin yıllık elektrik ihtiyacını karşılar hale geldik. Yenilenebilir enerji, artık sistemimizin istisnai bir kaynağı değil temel taşlarından biri oldu." diye konuştu.

Bakan Bayraktar, Milli Enerji ve Maden Politikası ile bir taraftan yakıt anlamında dışa bağımlılığın azaltıldığını bir taraftan da bu santrallerin kurulumunda kullanılan ekipmanların Türkiye'de üretilmesinin sağlandığını anlattı.

"Güneş ve rüzgarda hedef 120 bin megavat"

Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) modeliyle güneş ve rüzgarda yatırımcılara kapasite tahsisi ile birlikte yerli ekipman, yerli panel ve türbin kullanma zarureti getirdiklerini anımsatan Bayraktar, "Böylelikle rüzgar santrallerindeki türbinleri, kuleleri, kanatları, güneş santrallerindeki panelleri yerlileştirerek bu alandaki cari açığı da düşürmeye gayret ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanım, geçtiğimiz yıl Bakü'de düzenlenen Birleşmiş Milletler 29. Taraflar Konferansı'nda rüzgar ve güneş kurulu gücümüzü 2035 yılında 120 bin megavata çıkarma hedefimizi tüm dünyaya ilan ettiniz. Bizler de ortaya koyduğunuz bu hedef doğrultusunda çalışmalarımıza hız verdik." değerlendirmesinde bulundu.

Bayraktar, geçen yıl rüzgar ve güneş enerjisinde rekor seviyede kurulu gücün devreye alındığını belirterek, "Açılışını gerçekleştireceğimiz, rüzgar ve güneş santrallerinin, toplam kurulu gücü olan 6 bin 818 megavat ile bir rekor kırıyoruz. Bu yıl inşallah bu rakamın üzerine çıkacak, yeni bir 'rekor kurulu gücü' devreye alacağız. 2035 yılına kadar, her yıl en az 2 bin megavatlık YEKA yarışmalarıyla özellikle sanayicilerimiz, ticarethaneler, turizm tesislerinin kendi ihtiyaçları için kuracağı santrallerle, depolamalı güneş, rüzgar ve çatı GES uygulamaları ve deniz üstü offshore rüzgar projeleri ile 120 bin megavatlık kurulu güç hedefine ulaşacağız." ifadelerini kullandı.

YEKA ile 3 yıl içinde 2 milyar dolarlık yatırım yapılacak

Bayraktar, bu yıl yeniden tasarlanan YEKA modeliyle ocak ve şubat aylarında 11 bölgede toplam 2 bin megavatlık kurulu güce sahip proje için yarışma düzenlediklerini vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Bu yarışmalara, yerli yatırımcılarımızın yanı sıra Uzak Doğu'dan, Orta Doğu'dan ve Avrupa'dan şirketler yoğun bir ilgi gösterdi ve bu sayede, büyük bir rekabet içinde geçen yarışmalarda teklifler, taban fiyata indikten sonra, lisans bedeli olarak 2 bin megavat için 220 milyon dolarlık katkı bedeli, kazanan firmalar tarafından peşin olarak ödendi. Bu projeler için önümüzdeki 3 yıl içinde, 2 milyar dolarlık bir yatırım yapılacak. Böylece yaklaşık 2 milyon 300 bin hanenin elektrik ihtiyacını bu santrallerden karşılamış ve yıllık 540 milyon dolarlık doğal gaz ithalatını önlemiş olacağız. Bu yıl bitmeden ekimde güneş, kasımda da rüzgar projelerinden oluşan toplamda 2 bin megavatlık yeni bir YEKA yarışması düzenlemeyi hedefliyoruz."

"Komşularla yeşil enerji koridoru oluşturulacak"

Kıta Avrupası'nda geçen hafta yaşanan ve yaklaşık 60 milyon insanı etkileyen elektrik kesintilerinin dengeli bir üretim portföyünün önemini bir kez daha ortaya koyduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

"Kesintili yenilenebilir enerji kaynaklarını, mutlaka, kömür, doğal gaz, özellikle nükleer ve hidrolikten oluşan, baz yük santralleri ile desteklemeliyiz. Ayrıca komşu ülkelerle iletim bağlantı kapasitesi yüksek, siber saldırılara hazırlıklı, dirençli ve dinamik bir elektrik şebekesi, ekonomimiz ve günlük hayatın olağan akışı için çok kritik bir öneme sahip. Bu doğrultuda ülkemizi doğudan batıya, güneyden kuzeye kuşatacak, bir yeşil enerji koridoru oluşturacak ve böylece elektrik şebekemizi, çok daha güçlü hale getireceğiz."

Bayraktar, gelecek 10 yılda, 28 milyar dolarlık yatırımla, 14 bin 700 kilometre uzunluğunda, 40 gigavat kapasiteli HVDC hat, 15 bin kilometre ilave AC iletim şebekesi inşa edileceği bilgisini paylaştı.

75 bin kilometrelik elektrik otobanının 10 yıl içinde 105 bin kilometreye çıkarılacağına işaret eden Bayraktar, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu sayede ülkemizin dört bir yanında büyük bir inşa ve istihdam hamlesi başlatmış olacağız. Elbette bugüne kadar tahsis ettiğimiz yaklaşık 70 bin megavatlık kapasiteyi hızlı bir şekilde devreye almamız gerekiyor. Yatırımcılarımızın, ağırlıklı öz tüketim amaçlı ve depolamalı projeleri hayata geçirerek kurulu gücümüze katkı sağlaması büyük önem taşıyor. Sayın Cumhurbaşkanım, sizlerin liderliğinde Türkiye Yüzyılı'nı temiz enerjide yatırım yüzyılı yapmakta kararlıyız."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *