Türkgün Siyaset Adalet Bakanı Tunç: Yargı gereken adımları atacak

Adalet Bakanı Tunç: Yargı gereken adımları atacak

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, şiddetin suç olduğunu ve terör destekçilerine karşı yargının gereken adımları attığını belirtti. Tunç, yargı mensuplarının eleştirilmesini ve tehdit edilmesini kınadı. Şiddeti teşvik edenlerin ve terör örgütleri ile ilişkisi bulunanların yargılanacağını vurguladı. Tunç, demokratik ülkelerde bu tür suçların ciddiye alındığını sözlerine ekledi.

KAYNAK: Demirören Haber Ajansı

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Bartın Üniversitesi 7. Uluslararası Ar-Ge proje pazarının kapanış etkinliğine katılmak için Bartın’a geldi. Kampüste üniversite öğrencilerinin hazırladığı projeleri inceleyen Bakan Tunç, bilgiler aldı.

Bartın Üniversitesi Ar-Ge proje pazarı kapanış etkinliğine, Bakan Tunç’un yanısıra TAİ Genel Müdürü Prof. Dr. Mahmut Faruk Akşit, AK Parti Bartın Milletvekili Yusuf Ziya Aldatmaz, Bartın Valisi Nurtaç Arslan, Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun, protokol üyeleri ve öğrenciler katıldı.

‘DÜNYANIN GENÇ BEYİNLERE İHTİYACI VAR’

Kapanış etkinliğinde konuşma yapan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Dördüncü sanayi devrimiyle birlikte dijital teknolojiler, üretim süreçlerinden günlük yaşamımıza kadar neredeyse hayatın her alanında büyük bir dönüşüme sebep olmuştur. Bu dönüşüm, ülkelerin milli güvenliklerini doğrudan etkileyen bir unsur olarak hükümetleri yeni stratejiler geliştirmeye mecbur bırakmıştır. Ülkelerin bağımsızlık ve milli güvenliklerini korumaya yönelik geliştirdikleri bu stratejilerin temelinde savunma sanayi yer almaktadır. Savunma sanayi, bir ülkenin bağımsız hareket etme kabiliyetini ve ulusal çıkarlarını koruması için hayati öneme sahiptir. Dışa bağımlılığı azaltan en önemli etkendir. Günümüzde güçlü ve donanımlı bir savunma sanayi envanterine ve endüstrisine sahip olmayan bir ülkenin küresel arenada söz sahibi olması mümkün değildir. 

Bölgemizde ve dünyada yaşanan son gelişmeler de bize bu gerçeği çok net bir şekilde göstermektedir. Türkiye bugün savunma sanayinde hepimizin gurur duyduğu, iftihar ettiği bir noktaya ulaşmıştır. Bu noktaya ulaşmamız, dünden bugüne kolay olmadı. Ülkemiz bu konuda geçmişte dezavantajlı bir konumdaydı. Bu dezavantaj hem terörle mücadelede hem de ulusal çıkarlarımızın gerektirdiği önemli adımları atma noktasında elimizi, ayağımızı bağlayan bir faktör olarak hep karşımıza çıkmıştır. Ülkemizi savunma sanayinde dışa bağımlı bir ülke olmaktan çıkardık. Kendi savunma sanayi teknolojisini üreten ve ihraç eden bir ülke konumuna yükselttik. 

Bugün Türkiye, sahip olduğu savunma sanayi kabiliyetleriyle, küresel güç dengesinde aktif rol oynayan, söz sahibi bir ülkedir. Bu bir anda gerçekleşmedi, bu bir süreçti ve bu süreçte ASELSAN, TUSAŞ, HAVELSAN ve ROKETSAN gibi önemli savunma sanayi kuruluşları kuruldu ve desteklendi. 2004 yılında Savunma Sanayii İcra Komitesi Toplantısıyla belirlenen yerlilik ve millilik politikası bu sürece çok önemli katkılar sağladı. Tüm bu gelişmeler sayesinde ülkemizin savunma sanayinde sahip olduğu yerlilik oranı yüzde 20'lerden yüzde 80'lere yükseldi. Türkiye bugün kendi savaş gemisini tasarlayıp inşa edebilen 10 ülke arasında yer alıyor. İHA / SİHA üretiminde dünya çapında aranan ülke konumunda, Ülkemizin bu konuma sahip olması elbette bir kararlılığın, bir azmin, bir iradenin eseridir. Bu kararlılığı, bu azmi, bu iradeyi gösteren, ülkemizi “Tam Bağımsız, Güçlü Türkiye” hedefine her geçen gün daha da yaklaştıran lider Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ülkemizi teknolojik atılım ve kalkınma hedeflerine ulaştırmak için 22 yılda çığır açan adımlar attık. 

Bu mücadelemiz bugün de aynı kararlılıkla devam etmektedir. Bu mücadelede en çok genç beyinlerimize güveniyoruz. Gençlerimizin, üretici akıllarıyla, yenilikçi fikir ve projeleriyle bu mücadeleyi çok daha ileri noktalara taşıyacaklarına inanıyoruz. Eğitimden sağlığa, enerjiden ulaşıma kadar çok geniş bir yelpazede ülkemizin geleceği de teknoloji yolculuğu da gençlerimize emanettir. Gençlerimizin geleceğe dair hayalleri, ufukları, fikirleri ülkemizin teknolojik bağımsızlığının garantisidir. Bugün kod yazan gençlerimiz yarın o kodlarla tarih yazacaklar. Bugün roket tasarımı yapan gençlerimiz, yarın o roketlerle istikbalimizi güvence altına alacaklar, dünyaya yeniden barış getirecekler, acılara son verip, mazlum coğrafyalarda akan gözyaşlarını dindirecekler. Bugün geliştirdikleri yapay zekâ ile gelecekte ülkemizi teknoloji alanında söz sahibi yapacaklar. Teknolojiyi insanlığın huzur ve refahı için kullanacaklar. Dünyamızın, insanlığın, teknolojiyi erdemle, ahlakla, adaletle buluşturacak genç beyinlere ihtiyacı var, işte o beyinler sizlersiniz” dedi.

‘YARGIYI TEHDİT ETMEK HİÇ KİMSEYE YAKIŞMAZ’

TUSAŞ saldırısına değinen Bakan Tunç, Türkiye’nin teknolojide tam bağımsız bir ülke olma idealine savunma sanayi alanındaki yükselişine engel olunamayacağının altını çizerek, “Terörle mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Terörün insanımızın huzuruna güvenliğine kastetmesine kimse göz yummamalı, hangi gerekçe olursa olsun, hiç kimse şiddeti teşvik eden unsurlara uzantılarına kesinlikle sıcak bakmamalıdır. Dünyanın hiçbir hukuk devletinde terör, şiddet, şiddete teşvik olması asla kabul edilmez, sineye çekilmez, görmezden gelinemez. Bu bizim Anayasamızda da İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nde de, Birleşmiş Milletler Medeni Haklar Siyasi Haklar Sözleşmesi'nde de böyledir. Terörü hukuk devleti kabul etmez, terörü destekleyeni hukuk devleti kabul etmez. 

Demokratik bir hukuk devletinde şiddeti teşvik, şiddeti savunma, şiddet yoluyla bir yere gelmeyi demokratik hukuk devleti kabul etmez. Şiddet suçtur, şiddeti teşvik suçtur, terör uzantılarına destek vermek suçtur ve bu bütün dünyadaki demokratik ülkelerde böyledir. Şiddeti destekleyeni yargı önüne çıkarırlar ve yargı onlardan hesap sorar. Bugün de yargımızın şiddeti teşvik edenlerle teröre bulaşanlarla ilgili yaptığı soruşturmaları eleştirmek ve bu konuda yetkili olan yargı mensuplarımızı, Cumhuriyet savcılarımızı adeta tehdit eder vaziyette birtakım konuşmalar yapmak hiç kimseye yakışmaz. Eğer demokratik, hukuk devletine tarafsız ve bağımsız yargıya inanıyoruz derseniz, bunu yapmayacaksınız, o soruşturmaların sonucunu bekleyeceksiniz. O nedenle terörle mücadeledeki kararlılığımızı topyekün birlik ve beraberliğimizi koruyarak, savunmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Daha sonra Bartın Üniversitesi 7. Uluslararası Ar-Ge proje pazarında derece elde eden projelere ödülleri verildi. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Başyazı Saldırının perdesi aralanmalı

Saldırının perdesi aralanmalı

Kaynak: Yıldıray Çiçek

Özgür Özel, sicili oldukça bozuk bir kişi tarafından saldırıya uğrayarak büyük bir tehlike atlattı. Kendi öz evlatlarını öldürmüş ve daha pek çok suça karışmış birinin böyle bir eylemi gerçekleştirmesi, olayın ciddiyetini daha da artırmaktadır. Bu nedenle, saldırının hangi saiklerle yapıldığı ve arkasında başka kişi ya da grupların olup olmadığı en ince ayrıntısına kadar aydınlatılmalıdır. Saldırgan, ilk ifadesinde, “Daha önce yemek kartı için Cumhuriyet Halk Partisi’ne başvurdum, ancak partili olmadığım için bana yardım edilmedi. Bu nedenle uzun zamandır öfkeliydim,” şeklinde bir açıklama yaptı. Ancak, İstanbul’da geceliği 1500 TL olan bir otelde dört aydır konakladığı ortaya çıktı.

Saldırı anından hemen sonra, CHP’li Sezgin Tanrıkulu’nun saldırgana “Sen kimsin oğlum?” diye sorduğu, saldırganın ise “Osmanlı çocuğuyum,” yanıtını verdiği basına yansıdı. Ancak, saldırganın öz abisi ve Zafer Partili olan Davut Tengioğlu, Halk TV’ye yaptığı açıklamada, “Kardeşim koyu bir Atatürkçüdür ve Osmanlı düşüncesine yakın değildir,” diyerek bu iddiayı yalanladı.

Bu kadar kirli bir sicile sahip bir kişiyi bile “Osmanlı çocuğu” ya da “Atatürkçü” etiketleriyle pazarlayarak halkı kamplaştırmaya çalışıyorlar ve bunda hızla başarılı oldular. Saldırganın “Osmanlı çocuğuyum” dediğini duyan bazı kesimler, sosyal medyada hemen kin ve nefret kusmaya başladı. Ardından, saldırganın abisinin “Kardeşim koyu bir Atatürkçüdür” açıklamasından sonra bu öfke diğer tarafa yöneldi. Oysa iki öz evladını öldürmüş bir katilin “Osmanlı çocuğu” ya da “Atatürkçü” olup olmaması bir yana, böyle bir suçlunun toplum tarafından nasıl kabul görebileceği sorgulanmalıdır. Böylesine ağır suçlar işleyen birinin öldüğünde toprak tarafından bile kabul edilmeyeceği düşünülmelidir.

Sırrı Süreyya Önder’in cenaze programında gerçekleşen bu saldırı, ilk anda, saldırganın görünümünden yola çıkarak, CHP içindeki kongre sonrası parti içi hesaplaşmaların bir sonucu olabileceği izlenimi uyandırdı. Zira kongreyi kaybeden bazı CHP’liler, olaya “sırtımızdan hançerlendik” gözüyle bakıyor. 

 

Şu an için saldırının hangi gerekçeyle gerçekleştiğine dair somut bir bilgi ortaya çıkmadığından, herkes sebep-sonuç ilişkisine dair spekülasyonlar üretiyor. CHP’nin temel bir sıkıntısı var. O da toplumsal dinamikleri anlayamaması ve gelişen olayları kavrayamamasıdır. Ekrem İmamoğlu’nun emanetçisi görüntüsünden bir türlü çıkamayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kalabalıkları görüp, onları kavgaya, yakmaya, yıkmaya davet edercesine konuşmalar yapması, aynı zamanda kendine yönelecek provokasyonlara da zemin hazırlamaktadır. Özgür Özel’in Saraçhane önünde topladığı kalabalıkların İBB binasına saldırması ve oraya toplanan kalabalık içindekilerle Özgür Özel’in ağız dalaşına girmesi buna bir örnektir. Polislerimize asitli, baltalı saldırılar ise olayın en vahim halidir. Ne demişler : Kontrol edemediğin güç güç değildir.

Özgür Özel’de ne kalabalıkları kontrol edecek bir tecrübe ne de onlara yön verecek ideolojik bir vizyon bulunuyor. Böyle birinin mikrofon tutkusuna kapılarak “asmalı-kesmeli” konuşmalar yapması, yalnızca provokatörleri harekete geçirmektedir. Yarattığı bu atmosfer, görüldüğü gibi dönüp kendisini vurmaktadır.
Kemal Kılıçdaroğlu da benzer bir hataya düşmüştü. “YPG terör örgütü değil, vatanını koruyan bir oluşum” dedikten sonra,  terör örgütü YPG’nin şehit ettiği askerimizin cenaze törenine katılması, doğal olarak her türlü provokasyona davetiye çıkarmıştı. Ya ilkini ya sonuncusunu yapmayacaksın. CHP Genel Başkanlarının öğrenemediği maalesef budur. Siyasi menfaat ve gizli ajandalar için ülkede provokasyonlara davetiye çıkarmamak lazımdır. Birileri gündem değiştirmek için bu tür tezgâhlar mı deniyor? Kuklalar, figüranlar üzerinden oynanan oyunlara dikkat etmek lazımdır. Ne de olsa CHP’nin hali kendi mahallesinden sanatçının dediği gibi değil mi: Ne yapsın işte böyle
Oyna demiş birileri
Bir ileri iki geri
Birilerinin elinde ipleri 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *