100 yılı tamamlarken bağımsız siyasi politikaları ile kendi üretim kapasitesine dayalı ekonomik gücünü oluşturan Türkiye, küresel çeteleri rahatsız etti. Terör odaklarıyla birlikte 14 Mayıs'taki seçimleri çıkış yolu olarak gören Batılı odaklar, açıkça muhalefete desteğini sunmaktan çekinmiyor. The Economist ile başlayan ve çok sayıda uluslararası yayın yapan medya kuruluşunun destek verdiği karalama kampanyası hız kazandı.
ANTİDEMOKRATİK VE OTORİTER HÜKÜMET
Kampanyaya karşı meydan okuyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Küresel güçlerin operasyon aygıtı olan dergilerin kapaklarıyla iç siyasetimizin yönlendirilmesine, millî iradeye parmak sallanmasına izin vermeyeceğiz." ifadelerini kullandı. Kuklacı The Economist son hamle olarak, 7'li koalisyonun ortak adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na kalemi verdi. İngilizlerden icazet alan Kılıçdaroğlu, Türkiye'ye demokrasi getireceklerini öne sürerken; Batı ile ilişkileri yeniden düzelteceklerinin teminatını verdi.
Kılıçdaroğlu The Economist'e yazdığı skandal makalenin ilk bölümünde kurdukları kaolisyona güzellemeler yaparak ,"Altı yıl önce, Strasbourg'daki küresel bir forumda[Dünya Demokrasi Forumu], dünyadaki demokratların bölgesel ve küresel zorlukları ele almaları için birleşmeye davet ettim. Yurt içinde de izlediğim politikaların temelinde aynı anlayış bulunuyor. Antidemokratik ve otoriter bir hükümete karşı Türkiye'deki demokratları bir araya getirmek için elimden gelenin en iyisini yaptım ve geniş bir demokrasi koalisyonu kurmayı başardık." ifadelerini kullandı.
LİBERAL DEMOKRASİNİN EVRENSEL İLKELERİ
Kılıçdaroğlu yazısında liberal demokrasi ilkeleri vurgusunda bulunarak, "Millet İttifakı partim Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) de dahil olmak üzere altı partiden oluşuyor. Her bir parti Türk siyasi tarihinde farklı bir geleneği temsil ediyor. Bu şekilde Millet İttifakı, liberal demokrasinin evrensel ilkeleri üzerinde ortak bir zeminde buluşarak, farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşama irademizi simgeliyor. Hiç şüphem yok ki 14 Mayıs'taki cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde güçlü bir başarı ortaya koyacağız ve de kazanacağız." dedi.
OTORİTER YÖNETİMLERE KARŞI MÜCADELEDE ROL MODEL
Yazıda hükümeti otoriterlikle suçlayan Kılıçdaroğlu, yaptıkları işbirliğini örnek teşkil edeceğini belirterek, "İktidar partisi muhalefeti susturmak için sürekli baskı uyguladığı, mevcut adaletsiz ve otoriter koşullarda dahi seçimlerle barışçıl bir yönetim değişikliğinin mümkünatını göstereceğiz. Bunun sonucunda Türkiye, başta Orta Doğu'da olmak üzere otoriter yönetimlere karşı mücadele eden diğer ülkelere rol model olacaktır.
Türkiye bu role daha önce soyundu. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün bölgedeki sömürgecilik karşıtlarına ve yenilikçilere nasıl ilham kaynağı olduğunu hatırlayın. Laiklik ve halk iradesi ilkeleri üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti, kendi ülkelerinde demokrasi mücadelesi veren pek çok kişiye model oldu." sözleriyle Batı'ya şirin gözükme çabasında bulundu.
DIŞ POLİTİKADA BİAT VURGUSU
Kılıçdaroğlu, "Bir asır sonra, hiçbir yurttaşın ayrımcılığa uğramadığı, temel hakların korunduğu, hukukun üstünlüğü, laiklik, şeffaflık ve hesap verebilirliğin devletin temel direkleri olduğu bir cumhuriyet ile rol model olarak Türkiye'nin yeniden inşa edilmesinde görev alma sırası bizim kuşağımızda. Bu cumhuriyette yolsuzluk ortadan kaldırılacak, gelir eşitsizliği en aza indirilecek; siyaset çatışma ve kutuplaşmayı körüklemek yerine toplumsal barışı destek olmak için kullanılacaktır. Dış politika, uluslararası hukuka bağlı akılcı karar alma süreciyle yönlendirilecektir. Bu başarım, bölgede ve ötesinde değişim rüzgarlarını körükleyecektir." ifadeleriyle dış politikada uluslararası karar mercilerinin üstünlüğünü kabul edeceğini duyurdu.
YÜZÜMÜZÜ BATI'YA DÖNECEĞİZ SÖZÜ
Yazıda en çarpıcı bölümlerden biri de Kılıçdaroğlu'nun Avrupa'yı önceleyen politikayı işaret ederek, "Türkiye'nin demokratik bir rol model olma vizyonu elbette ki sadece doğuya doğru uzanmıyor. Avrupa'daki anti-demokratik rejimler, yabancı düşmanlığı ve Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı, zorlukları düşünüldüğünde; Türkiye'deki seçimlerin Batı'daki komşularımız için de bir referans noktası olabileceği sonucu ortaya çıkıyor. Demokratik ittifakımızın Türkiye'de kazanacağı bir zafer, Avrupa açısından yeni bir başlangıcın müjdecisi olabilir.[Seçimlerdeki zafer]umarım ki, Avrupalı demokratlara rakipleriyle yüzleşmeleri için aynı saflarda birleşmenin ehemmiyetini gösterir." ifadelerini kullanması oldu.
ULUSLARARASI KOALİSYON VURGUSU
Kılıçdaroğlu'nun makalesindeki en skandal bölümlerden biri de Akdeniz'de yaşanan sorunlara ilişkin uluslararası komisyon çağrısında bulunarak, "İnsan haklarını[destekleyen], eşitsizliğin azaltılmasına ve uluslararası hukuka saygıya inanan Avrupa'daki tüm siyasi partilerin, küresel zorluklar karşısında birleşik cephe oluşturması mecburidir. Akdeniz havzasını ciddi şekilde etkileyen iklim değişikliği, uluslararası güvenlik sistemindeki başarısızlıkların sebep olduğu kontrolsüz göç ve küresel servet eşitsizlikleri, en büyük zorluklar listesinin başında geliyor. Söz konusu zorluklar ancak siyasi yelpazenin[her noktasını]kapsayan uluslararası bir koalisyon tarafından çözülebilir." ifadelerini kullandığı bölüm oldu.
ETNİK BÖLÜCÜLÜĞE YOL VERDİ
Bölgesel kimlik vurgusunda bulunan Kılıçdaroğlu, "14 Mayıs'ta[kazanacağımız]zafer, Türkiye'nin Batı'ya yönelimini de eski haline kavuşturacak. Bu yönelim bir idealin yansımadır. Türkiye açısından Batı, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları (özellikle de kadın hakları) ve eşitlik anlamına geliyor. Bizim liderliğimizde toplumumuzda "öteki" olmayacak. Siyasi, şahsi, dini veya bölgesel kimliğinden ve tercihlerinden ötürü hiç kimse ayrımcılığa uğramayacak. Millet İttifakı'nın Türkiye için temel vaadi özgürlüktür ve de bu vaadimizi yerine getirip getirmemekten sorumlu tutulmaya hazırız." dedi.
"BATI SAFLARINDA OLACAĞIZ" İTİRAFI
7'li koalisyonun ortak adayı Batı'ya biatını ise; "Türkiye'nin Batı'ya yönelimi hiçbir komşusunu hedef alması anlamına gelmiyor; daha ziyadesinde Türkiye'nin tüm komşularıyla barış içinde bir arada yaşama arzusunu yansıtıyor. Söz konusu ortak değerler üzerinden ilerlendiğinde, Türkiye her daim Batı'nın gururlu bir üyesi olacaktır. Tüm uluslararası kurumlarda Türkiye, Batı saflarının bir parçasıdır ve bu şekilde hareket etmeye devam edecektir." sözleriyle gösterdi.
AİHM MESAJI DİKKAT ÇEKİYOR
Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala'nın serbest bırakılması için sık sık AİHM'i işaret eden Kılıçdaroğlu, "Kuracağımız hükümet bizi siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak Batılı müttefiklerimize yaklaştıracaktır. Bu durumun diğer komşularımızla ilişkilerimizi baltalamasının lüzumu yok. Bilhassa Avrupa Birliği olmak üzere Batı ile Türkiye arasında çözülmesi gereken sorunlar olduğunun bilincindeyiz. Biliyoruz ki halka açık güç gösterileri, karşılıklı tehditler, şantaj veyahut sonu gelmeyen anlamsız müzakerelerle bu sorunlara çözüm bulunamaz.
Bizim açımızdan uluslararası ilişkilerin akılcı bir şekilde, onurlu bir diplomasi ile yürütülmesi hayati. Hükümet olarak, AB katılım sürecini yeniden başlatmak ve Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyma taahhüdünde bulunmasını sağlamak için yapıcı şekilde çalışacağız." sözleriyle gelecek planlarını paylaştı.
"MENFAATLER SINIRLARIMIZLA SINIRLI KALMAYACAK"
Kılıçdaroğlu yazısının son bölümünde seçimi kazanacaklarını belirterek şu ifadeleri kullandı: Bizler sadece seçimi kazanmak için değil, Türkiye'nin temel sorunlarını çözmek için bir araya geldik. Millet İttifakı Türk siyasetindeki fay kırıklarını düzeltecek, barışçıl bir şekilde Türkiye'nin yaralarını saracaktır. Kazanan sadece bize oy verenler değil, tüm Türkiye'deki yurttaşlar olacaktır.
Millet İttifakı'nın seçim kampanyasının sloganı, ünlü bir Türkçe pop şarkısına ait "Sana söz, yine bahar gelecek" sözleridir. Partilerimizin birlikteliği bu taahhüdü yerine getirecek. Ortaya çıkan menfaatler sınırlarımızla sınırlı kalmayacak; Türkiye'nin Avrupa, ABD, Orta Doğu, Rusya, Çin ve ötesiyle olan ilişkilerini de kapsayacaktır.