Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, 10 Kasım Atatürk'ü Anma Günü'nde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında, 9 yıl aradan sonra Çankaya Köşkü'nde toplandı. Toplantının gündeminde, son dönemde yaşanan önemli gelişmelerin yanı sıra, özellikle belediyelere kayyum atanması meselesi de yer aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuya dair önemli açıklamalarda bulunarak, 4 belediyeye kayyum atanmasının gerekçelerini anlattı ve "Dünyanın her yerinde bu ilişki suçtur" ifadelerini kullandı. Erdoğan, kayyum atamalarının, yerel yönetimlerin düzgün işleyişi için bir zorunluluk haline geldiğini ve demokrasinin sağlıklı işlemesi için gerektiğinde alınması gereken bir adım olduğunu vurguladı.
"Göz yummamız mümkün değildir"
Terör örgütünün belediye gücünü kullanarak haraç mekanizmaları kurmasına göz yummamız mümkün değildir. Belediyelerin mahzenlerinde terör örgütü komiserlerinin başkanlara şiddet uygulaması, belediye araçlarının hizmet için değil de çukur kazmak için kullanılması gibi bir durumu, ülkemize ve şehirlerimize asla yaşatmayacağız. Hiç kimse, akıl ve vicdan sahibi olan hiç kimse, böyle bir tabloya rıza gösteremez, kayıtsız kalamaz. Bu, tasvip edilebilecek bir şey değildir. Aziz milletim, görevden alınan belediyelerde yaşanan olaylar tam olarak budur. Esenyurt Belediye Başkanı'nın kağıt üzerinde başka bir partinin üyesi olması, bu gerçeği değiştirmez. Asıl üzücü olan, devletin terörle mücadelede attığı meşru adımlara karşı çıkanların, polisimize ve jandarmamıza atılan taşlar ve bombalar karşısında bir ses bile çıkarmamalarıdır. Bunlar, korkaklık ve iki yüzlülüktür. Teröre boyun eğmek, sadece kendi çıkarları için bir milletin geleceğini tehlikeye atmak demektir.
İzlediğimiz diğer bir tablo ise, savcıları, kaymakamları ve valileri tehdit edenlerin, terör örgütünün şehirdeki uzantılarının estirdiği dehşet karşısında tek kelime bile edememeleridir. Bu, korkaklık ve ikiyüzlülüktür. Bu kişiler teröre teslim olmuşlardır. Ülkenin ikinci büyük partisinin sürekli olarak sağa sola savrulması ise ayrı bir sorun. Bir gün bu parti lideri Ankara'da vatan, millet, bayrak edebiyatı yaparken, ertesi gün Türkiye'yi tehdit edenlerle, terör eylemlerini övenlerle ve şehir eşkıyalarıyla aynı otobüste korsan mitingler düzenliyor. Bütün bu yaşananlar, aslında şunu gösteriyor: Ülkenin en eski partisinin, kişisel çıkarlar uğruna kurduğu ittifakın müttefikleri, Türkiye'yi eleştirmek yerine kendi ana muhalefetini zehirliyor ve kurucu değerlerinden sapmasına neden oluyor.
"Üzüm üzüme bakarak kararır"
Görüyoruz ki artık ana muhalefet yok, sadece muhalefet var. Bu parti gittikçe ittifak ortaklarının rengini alıyor. Bu değişim, sadece siyaset diline değil, üslubuna da yansımış durumda. Yani, atalarımızın dediği gibi, üzüm üzüme bakarak kararır. Bu dejenerasyona, partinin kendi içinden de tepkiler yükseliyor. Tekrar belirtmek isterim, hangi siyasi partiye mensup olursa olsun, milletten aldığı yetkiyi millet için kullananlarla hiçbir sorunumuz olamaz. Teröre ve teröristlere boyun eğmeyenlere, devlet olarak gereken desteği sağlamaktan imtina etmeyiz. Bu noktada, iradesini terör baronlarına teslim etmeyen belediye başkanlarına, seçildikleri yerler ne olursa olsun devletimiz tüm imkanlarıyla sahip çıkmaktadır. Milletin emanetinin terör örgütlerine peşkeş çekilmesine de, partisine bakmaksızın, asla göz yumamayız.
Bugüne kadar attığımız tüm adımlar, hukukun ve demokrasinin sınırları içinde olmuştur. Yargı ve mahkeme kararlarına dayanarak hareket ettik. Bundan sonra da, hukukun üstünlüğü ve milli iradenin egemenliği ilkesine göre yolumuza devam edeceğiz.