Türkgün Siyaset Mehmet Uçum'dan 'olağan seçim günü ve erken seçim' yorumu

Mehmet Uçum'dan 'olağan seçim günü ve erken seçim' yorumu

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, son paylaştığı yazısında erken seçim iddialarına yer verdi. Uçum, X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda erken seçim hakkındaki gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

KAYNAK: Haber Merkezi

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, "Pazar yazısı" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Uçum yazısında, olağan seçim günü ve erken seçim kararının alınmasına ilişkin senaryoları değerlendirdi.

İşte Mehmet Uçum'un yazısı:

✔️PAZAR YAZISI

Geçen hafta Cumhurbaşkanı seçiminde istisnai adaylığı ele almıştık.

Elbette gündemde bir ‘erken seçim’ veya ‘seçimlerin yenilenmesi’ konusu yok.

Sayın Bahçeli’nin bir süre önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir kez daha aday olmasına vurgu yapması ve Sayın Özel’in zamanlama  hariç prensip olarak bunu kabul etmesi üzerine kamuoyunda bu konu tartışıldı.

Bazıları ise sanki Cumhurbaşkanı Erdoğan’a  imtiyaz isteniyormuş gibi asılsız bir iddia ileri sürdü.

Biz de konunun imtiyazla ilgili olmadığını, istisnai adaylık olduğunu, Anayasa gereği ve aynı durumdaki her Cumhurbaşkanı için geçerli olacağını açıkladık ve somut durum için 2027’nin ikinci yarısını örnek olarak verdik.

Bu örneğin seçim tarihi belirlemekle ilgisi yoktur. Bunu yanlış anlayıp gerçeğe aykırı eleştiri yapanların konunun tamamen anayasal norm olan istisnai adaylık ve onun uygulama esaslarına ilişkin olduğunu fark etmeleri gerekir.

Seçimlerin ne zaman yenileneceğine TBMM karar verir. Bu kararı verme iradesi TBMM’de oluşursa, o zaman pozitif hukuk açısından hangi sorunların tartışılabileceğini önceden hukuk gündemine getirmek faydalı olur.

GENEL SEÇİMLERİN YENİLENMESİNE İLİŞKİN POZİTİF HUKUK SORULARI

Seçimlerin yenilenmesi kararının en son alınabileceği tarihe ilişkin hukuki boşluk var mıdır?

Anayasanın 116. maddesi seçimlerin yenilenmesini düzenlemiş ama bu kararın olağan seçim gününden ne kadar önce alınabileceği veya en geç ne zamana kadar alınabileceği şeklinde bir hükme yer vermemiştir. Bu konuda seçim kanunlarında da bir hüküm yoktur. Buna göre aşağıdaki sorular gündeme gelebilir.

1-Olağan seçim günüyle aynı tarihte olacak şekilde seçimlerin yenilenmesine karar verilebilir mi?

2-Olağan seçim gününe ilişkin seçim takvimi başladıktan sonra seçimlerin yenilenmesine karar verilebilir mi?

3-Olağan seçim gününden sonraki bir pazar günü yapılacak şekilde seçimlerin yenilenmesine karar verilebilir mi?

4-Seçimlerin yenilenmesi kararıyla TBMM’nin ve Cumhurbaşkanının 5 yıllık görev süresi kısa müddet olsa bile ( azami 67 gün olabilir) uzatılabilir mi?

5-Seçimlerin yenilenmesi kararı olağan seçim gününden bir gün önce alınabilir mi?

Tüm bu sorulara TBMM ve Cumhurbaşkanının görev süresinin 5 yıl olduğuna ilişkin anayasal hüküm ile olağan seçim gününe ilişkin takvimin seçim günü esas alınarak en az altmış gün öncesinden başladığına ilişkin kurala göre cevap verilmelidir.

Anayasal sisteme ve normlara göre yorum yapıldığında şu sonuçlara ulaşmak mümkündür:

1-Seçimlerin yenilenmesi yoluyla kısa müddetli de olsa TBMM ve Cumhurbaşkanının görev süresi uzatılamaz. Emredici bir Anayasa hükmü TBMM’nin veya Cumhurbaşkanının kararıyla fiilen değiştirilemez.

Fakat seçimlerin yenilenmesine ilişkin Anayasa madde 116’da yenileme kararından sonra mevcut TBMM ve Cumhurbaşkanının görevlerinin yenileri seçilenceye kadar devam edeceği hükmü karşısında uzatmanın anayasa gereği olduğu da savunulabilir.

2-Olağan seçim gününe ilişkin seçim takvimi başladıktan sonra seçimlerin yenilenmesi kararı verilemez.

3-Asıl olarak sistemin öngördüğü, seçimlerin yenileneceği tarihin olağan seçim gününden önce olmasıdır. En az bir hafta önce olması gerekliliği karşısında seçimlerin yenilenmesi kararı en geç olağan seçimden önceki 68inci gün verilebilir.

4-Ancak toplumsal, siyasi ve/veya hukuki bir yarar varsa olağan seçim günüyle aynı tarihte olacak şekilde seçimlerin yenilenmesine karar verilebilir (Örneğin görevdeki Cumhurbaşkanına istisnai adaylık yolu açmak için Meclisin seçimlerin yenilenmesine karar vermesi). Bu durumda da yani olağan seçim gününde yapılacak şekilde seçimlerin yenilenmesi kararı en geç olağan seçimden önceki 61inci gün verilebilir.

Tüm bu tartışmalara sebebiyet vermemek için;

Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Seçim Kanunları’na seçimlerin yenilenmesi kararının en son ne zaman alınabileceği tarihe ilişkin hüküm koymak isabetli olabilir.

Ya da Yüksek Seçim Kurulu’nun mevcut normlara göre belirtilen sorulara cevap olabilecek ilke kararları alması gerekir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Gündem Bakan Yerlikaya: Asayiş, terörle mücadele ve siber güvenlik ayrılmaz bütündür

Bakan Yerlikaya: Asayiş, terörle mücadele ve siber güvenlik ayrılmaz bütündür

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, "İçişleri Bakanlığı olarak biz dezenformasyonla mücadeleyi asayişin, terörle mücadelenin ve siber güvenliğin ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz" dedi.

KAYNAK: Haber Merkezi, TRT

İçişleri Bakanı Yerlikaya, İletişim Başkanlığı'nda Sentetik Medya ve Enformasyon Güvenlik Çalıştayı programına katıldı.

Dijital çağın getirdiği imkanların büyük kolaylıklar sunduğunu ve bunun son örneğinin yapay zeka ve sentetik medya uygulamaları olduğunu belirterek konuşmasına başlayan Yerlikaya, "Sentetik medyanın potansiyelinden, gücünden faydalanırken karşılaşılabilecek riskleri öngörmek, imkan ile tehdit arasındaki ince çizgiyi gözetmek elzemdir." ifadelerini kullandı.

Yapay zeka ve sentetik medyanın sunduğu imkanların kötü niyetli ellerde toplumları manipüle eden, bireylerin haklarını ihlal eden ve kamu düzenini tehdit eden bir silaha dönüşebildiğini vurgulayan Yerlikaya, "Manipülasyon ve dezenformasyon riskini artırabiliyor. Özellikle deep fake teknolojileri yani yapay zeka ile oluşturulan sahte videolar, ses kayıtları ve görseller bugün artık yalnızca bir dijital kurgu değil, gerçek dünyada çok somut sonuçlar doğurabilecek bir tehdittir. Bu yöntemle insan yaratıcılığına benzer şekilde, hatta daha da ötesinde özgün içerikler oluşturulabilmektedir." diye konuştu.

Bakan Yerlikaya, şöyle devam etti;

2023 yılında Science dergisinde yayınlanan bir araştırmada, sahte haberlerin sosyal medyada gerçek haberlerden 6 kat daha hızlı yayıldığını ortaya koydu. Yine aynı yıl Stanford Üniversitesi tarafından yürütülen bir başka çalışmada gösteriyor ki katılımcıların yüzde 68'i deep fake videolarının hangisi gerçek, hangisi doğru şekilde ayırt edemiyor. Bu sonuçlar yalnızca teknik bir problemle değil, aynı zamanda bir algı ve güvenlik riskiyle, kriziyle de karşı karşıya olduğumuzu açıkça gösteriyor. Bu teknolojilerle oluşturulan içerikler yalnızca bireylerin değil, devlet yöneticilerinin, kurumların, hatta ulusların itibarlarına zarar veriyor.

"Bunlar artık teorik tehditler değil"

Seçim dönemlerinde kurgulanmış ses kayıtlarıyla seçmeni yanıltmak, toplumsal olayları tahrik eden sahte videolarla kamuoyunu provoke etmek veya güvenlik güçlerimizi hedef gösteren manipülasyonlar. Bunlar artık teorik tehditler değil. Pratikte karşılaştığımız ve karşılaşabileceğimiz gerçek vakalardır. İçişleri Bakanlığı olarak Emniyet Genel Müdürlüğümüz ve Jandarma Genel Komutanlığımız bünyesindeki siber suçlarla mücadele birimlerimizle birlikte sentetik içeriklerin tespiti ve yayılımının önlenmesi için 7/24 çalışan güçlü bir yapıya sahibiz. Dijital platformlarda yapılan ihbarları titizlikle değerlendiriyor, özellikle kamu düzenini bozmaya ve halkımızı galeyana getirmeye yönelik içeriklere karşı hızla işlem yapıyoruz. Bunları da hem konvansiyonel hem de sosyal medya üzerinden kamuoyuyla paylaşıyoruz.

"Dijital dünyada maruz kaldığınız her içeriği doğru kabul etmeyin"

Ancak şunu da açıkça ifade etmek isterim. Bu mücadele sadece güvenlik güçlerinin çabasıyla yeterli olmamaktadır. Hukuki altyapı güçlendirilmeli, toplumsal farkındalık artırılmalı ve uluslararası iş birliği sağlanmalıdır. Bakın, Avrupa Komisyonu'nun 2024 yılında yayınladığı "Yapay Zeka ve Dezenformasyon" başlıklı raporunda devletlerin sentetik medya konusunda ortak ilkeler, denetim mekanizmaları ve teknolojik dengeleyiciler geliştirmesi gerektiğini bu raporda vurgulanmaktadır. Türkiye olarak biz de bu doğrultuda hem yasal düzenlemeleri hem de kurumsal kapasitemizi güçlendirmeye kararlıyız. Özellikle gençlerimize bir çağrı yapmak istiyorum. Dijital dünyada maruz kaldığınız her içeriği lütfen doğru kabul etmeyin. Sorgulayın, kaynağını mutlaka araştırın. Unutmayın ki dijital okuryazarlık artık çağımızın en önemli vatandaşlık sorumluluklarından biridir.

"Filistinli kardeşlerimizin sesi dijital dünyanın karanlık dehlizlerinde susturulmaya çalışılmıştı"
Sentetik medya yaratıcılık alanında çığır açmaktadır. İçerik üretiminde pek çok inovasyona ivme kazandırmaktadır. Ancak sentetik medyanın bunları yaparken ifade özgürlüğü açısından nasıl bir tehdit oluşturduğunu Gazze'de yaşanan olaylar açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Filistinli kardeşlerimizin sesi dijital dünyanın karanlık dehlizlerinde susturulmaya çalışılmıştır. Gazze'nin hikayesi, Gazze'nin hakikati, insanlık onuruna ve vicdanına set çekilerek bastırılmaya çalışılmıştır. İletişim Başkanlığımız tarafından yayınlanan raporlarda da görüleceği üzere, Gazze'de yaşanan insanlık dramı sırasında Filistin yanlısı gönderilen görünürlüğü, kısmen ya da tamamen maalesef kaldırılmıştır. Instagram, YouTube ve TikTok, Gazze'deki soykırımın görüntülerini ve yardım çağrılarını içerik politikasının ihlal edildiğini ileri sürerek sıklıkla sansürlenmiştir. Filistin'in gözyaşlarını ve mazlumların feryadını haykıran paylaşımlar algoritmanın prangalarına vurulmuş, dijital zindanlara hapsedilmiştir.

Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü yaptığı açıklamalarda ve paylaştığı raporlarda Filistinlilerin haklarını savunan sosyal medya paylaşımlarına sansür getirildiğine ve Filistin'i destekleyen seslerin susturulduğuna dikkat çekmiştir. Nitekim benzer durum 2017'de Myanmar ordusunun Rohingya Müslümanlarına yönelik soykırımı sırasında da yaşanmıştır. Birleşmiş Milletler nezdinde kurulan Myanmar Bağımsız Soruşturma Mekanizması, sosyal medya platformu Facebook'un Arakanlı Müslümanlara yönelik insan hakları ihlallerini paylaşmadığını belirtmiştir. Birleşmiş Milletler, Facebook'un nefret söylemine karşı yetersiz önlem alarak soykırımı körüklemede önemli bir rol oynadığını ifade etmiştir. Bu örnekler açıkça göstermektedir ki sentetik medya, küresel ölçekte hegomanya kurma çabası içindeki sosyal medya platformlarının enformasyon üzerindeki tahakkümünü pekiştiren maalesef yeni bir araç haline gelmiştir.

"Bu gelişmeler güvenlik anlayışını dönüştürmüştür"

Güvenlik tarihsel süreçte büyük bir dönüşüm yaşadı. Örneğin orta çağda düzenli ordular, kaleler, surlar güvenliğin simgesiydi. Modern devletin inşasında ise güvenliği devletin varlık sebeplerinden biri olarak kurumsal ve sistematik bir yapıya kavuşturdu. Zamanla küreselleşmenin hızla yayılması, sınırların belirsizleşmesi, dünyayı çok sayıda güvenlik tehdidi, risk ve suç türleriyle karşı karşıya bırakmıştır. Bu gelişmeler de güvenlik anlayışını dönüştürmüştür.

Bilhassa bilgi teknolojilerinde yaşanan küresel büyüme ve iletişim imkanlarının artması, çevrim dışı ortamda yürütülen birçok faaliyeti çevrim içi ortama taşımıştır ve siber güvenlik artık hayati bir zorunluluk haline gelmiştir. Siber güvenlik hem iç güvenliği hem dış güvenliğin artık vazgeçilmez unsurlarından birisi oldu. Teknolojik ilerlemeler ve dijitalleşme bizleri cam ekranların ardına mahkum edip yalnızlaştırırken, sanal dolandırıcılık, yasa dışı bahis, çevrim içi çocuk istismarı, siber zorbalık gibi yeni suç türlerine kapı aralamıştır. Dijital bağımlılığı da körüklemiştir. Organize suçların dijital biçimlerini üreterek güvenlik tehditlerini küresel bir boyuta taşıdı.

"Siber alanda ülkemizin yüksek menfaatlerini koruyoruz"

İçişleri Bakanlığı olarak biz işte tam da bu noktada terörle, zehir tacirleriyle, halkımızın huzuruna kastedenlerle nasıl mücadele ediyorsak aynı kararlılıkla siber suçlarla mücadelede de bu kararlılığımızı gösteriyoruz. Modern dünyanın en belirleyici güvenlik unsuru haline gelen siber alanda ülkemizin yüksek menfaatlerini koruyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın "Ülkemizi siber güvenlikte bir marka haline dönüştüreceğiz" sözleri bizim bu yoldaki hedefimizi belirlemektedir. Bu hedef doğrultusunda siber suçlarla etkin bir mücadele yürütüyoruz. Asayiş suçlarıyla mücadelede olduğu gibi siber suçlarla mücadelede de önleyiciliği artırıyoruz. Siber alandaki mücadelemizin bir örneği olarak kabine dönemimizde 237 bin 753 suç unsuru oluşturan hesap tespit ettik. 21 bin 214 URL hesabı engellendi. 112 bin 854 sosyal medya hesabı erişime kapatıldı. Bu yılın ilk dört ayında ise 6 bin 765 URL hesabı ile 27 bin 304 sosyal medya hesabının erişimi engellendi.

Kamu yönetiminin stratejik öncelikleri arasında yer alan meselelerden birisi de enformasyon güvenliğidir. Kamu kurumlarının işleyişi, karar alma süreci, yönetsel meşruiyeti ve vatandaşla devlet arasındaki güven ilişkisinin idamesinde enformasyon güvenliği kritik bir rol oynamaktadır. Bugün de aramızda bakanlığımıza bağlı Eğitim Daire Başkanlığımız tarafından düzenlenen hizmet içi eğitim seminerlerimize katılmak üzere Ankara'da bulunan 81 il valimizin Basın ve Halkla İlişkiler müdürlerimiz bulunuyor. Hizmet içi eğitim seminerlerimizde gerek kurumsal iletişim gerekse enformasyon güvenliği önemli birer başlık yer alıyor.

"Modern tehditler artık yalnızca sınırlarımızda değil"

Enformasyon güvenliğinin tesisi, doğru bilginin korunması ve yanlış bilginin yayılmasının önlenmesidir. Bir güven inşası meselesidir bu. Enformasyon güvenliği sadece teknik bir mesele değil. Doğrudan kamu düzenini, toplumsal huzuru ve milli güvenliği ilgilendiren stratejik bir alandır.

Çünkü modern tehditler artık yalnızca sınırlarımızda değil, cep telefonlarımızda, sosyal medya akışlarında ve dijital ekranlarımızdadır. Yanlış bilgiyle yönlendirilen bir toplum, doğru karar alma yeteneğini kaybeder. Bu da sadece bireyleri değil, demokrasiyi ve devletin meşruiyetini hedef alır.
İçişleri Bakanlığı olarak biz dezenformasyonla mücadeleyi asayişin, terörle mücadelenin ve siber güvenliğin ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz. Bu alandaki görevimizi sadece dijital suçları takip etmek değil, aynı zamanda kamuoyunu doğru bilgiyle buluşturmak, algı operasyonlarına karşı toplumun direncini artırmak olarak tanımlıyoruz.

Biliyoruz ki bilgi çağımızın en güçlü silahıdır. Bu silahın güvenliğini sağlamak da kamu otoriterlerinin, medya kuruluşlarının, akademinin ve bireylerin ortak sorumluluğudur. Bilgi kirliliğine karşı verilecek en etkili yanıt, güçlü bir hukuk düzeni, dijital okuryazarlık ve toplumsal bilinçtir. Kıymetli katılımcılar. İletişim teknolojilerinde tarihi nitelikte dönüşümlerin yaşandığı bu zaman diliminde İletişim Başkanlığımızın ortaya koyduğu çalışmalar Türkiye Yüzyılı'nın iletişimin yüzyılı olmasının bir gayreti ve yansımasıdır. Devlet iletişiminin koordinasyonu, söylem birliğinin tesisi, devletle millet arasında iletişim bağının güçlendirilmesi için atılan adımlar büyük önem taşıyor. Yalanın, çarpıtmanın ve manipülasyonun idrakleri kuşattığı, zihinleri bulandırdığı bir dönemde Fahrettin Altun hocamızın ve ekibinin verdiği hakikat savaşı, şeffaf ve vicdanlı yeni bir medya ekosisteminin oluşmasına öncülük etmektedir. Bu kapsamda İçişleri Bakanlığımıza bağlı kurum ve kuruluşlarımızla İletişim Başkanlığımızın koordinasyonunda atılacak olan iletişim adımlarının ve çalışmalarının yanındayız.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *