MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın Bütçe Görüşmelerinde Konuştu
MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz, TBMM'de yapılan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın bütçe görüşmelerinde önemli açıklamalarda bulundu. Durmaz, Türk milletinin şehircilik serüveninin, M.Ö. 5 binli yıllara dayanan bir geçmişe sahip olduğunu belirterek, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" ilkesinin şehircilik anlayışlarının temelini oluşturduğunu vurguladı. Ayrıca, şehirlerin sadece ekonomik faaliyetler değil, medeniyetin merkezleri olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade etti.
Durmaz, iklim krizinin Türkiye'yi doğrudan etkileyen bir sorun haline geldiğini belirterek, kuraklık, su kıtlığı ve ormansızlaşma gibi meselelerin çevresel, ekonomik ve sosyal sorunları beraberinde getirdiğini söyledi. İklim değişikliğiyle mücadele konusunda Türkiye'nin attığı adımlara ve yapılan projelere değinen Durmaz, özellikle "Sıfır Atık" projesinin küresel bir çevre hareketine dönüştüğünü ve bu tür projelere olan desteklerini yineledi.
Çevre ve şehircilik konusundaki hassasiyetlerinin, ülkenin refahı için temel bir ilke olduğunu belirten Durmaz, Milliyetçi Hareket Partisi'nin çevreyi vatanın bir parçası olarak gördüğünü ifade etti. Kentsel dönüşüm ve afetlere karşı dayanıklı şehirler inşa etmenin önemine değinen Durmaz, Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası şehirlerin güvenli hale getirilmesi için alınacak önlemlerin hayati olduğunu vurguladı.
Durmaz, konuşmasını tam metni:
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarımızın bütçesi üzerine, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım, bu vesileyle Gazi Meclis’imizi ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
İnsanlık tarihi kadar köklü bir maziye sahip olan Türk Milleti’nin şehircilik serüveni, Türkistan bozkırlarında neşet eden ve M.Ö. 5 binli yıllara kadar uzanan bir tecrübeye sahiptir.
Mirasçısı olduğumuz bu kadim devlet geleneğinin ve şehircilik anlayışının merkezinde, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” ilkesi yer alır.
Peki, nedir insanı yaşatmak?
Öncelikle, insanımızın yaşadığı yeri mamur, hayatını müreffeh kılmaktır.
Bununla birlikte, sorunlarını çözmek, dertleriyle dertlenmek ve onun anılarına sahip olduğu hayat alanı olan şehirlerini bayındır hale getirmektir.
Şehirleşme, sadece “ekonomik” bir faaliyet alanı olmayıp, her şeyden önce bir medeniyet tahayyülüdür.
Biz, şehirlerimizi, toplumu dünden yarına bağlayan ve millet olma bilincinin yeşerip gelişeceği mekânlar olarak değerlendiriyoruz.
Bize göre şehirler insanların aynasıdır ve şehir ve insan birbirinin aynısıdır.
Bir şehir, ne kadar bayındır, mamur ve refah içerisindeyse, o şehirde yaşayan insanlar da, o kadar huzur, mutluluk ve güven içerisindedir.
Türk dilinin ustalarından Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir adlı eserinde;
"Bir medeniyetin esas varlık sebebi olan şehri bir makine gibi değil, bir organizma gibi düşünmek gerekir. Onu besleyen hayat damarları, toprağın altına sinmiş hatıralar, göğe yükselen minareler, insanın ruhunu büyüten hikâyelerdir." ifadeleriyle şehircilik anlayışımızın nasıl olması gerektiğine dair ışık tutmaktadır.
Bizler; emaneti sahibi olan Allah’a teslim edeceğine iman etmiş Müslüman Türk Milleti olarak, cennet vatanımızı ve şehirlerimizi gelecek nesillerin bir emaneti olarak görüyoruz.
Tüm çabamız, tüm gayemiz Türk milletini layık olduğu şehirlerde yaşatmak içindir.
Kısaca özetlemeye çalıştığımız kadim çevre ve şehircilik anlayışımız, Milliyetçi Hareket Partisi’nin çevre ve şehircilik politikalarının da ilham kaynağıdır.
Bu anlayıştan hareketle şehirlerimizi yarınlara, sağlıklı bir şekilde taşımak için, Üretken Belediyecilik vizyonumuzla hareket ediyor, çalışmalarımızı bu yönde sürdürüyoruz.
Değerli Milletvekilleri,
İklim krizi, dünya çapında ekosistemleri, toplumları ve ekonomileri etkileyen küresel bir sorun haline gelmiş ve Türkiye de maalesef bu krizden doğrudan etkilenen ülkeler arasında yerini almıştır.
Coğrafi konumu, farklı iklim kuşaklarının kesişiminde yer alması ve hassas ekosistemlere sahip olması nedeniyle, Türkiye, iklim krizinin etkilerini derinden ve yoğun bir şekilde hissetmektedir.
İklim Krizinin tetiklediği, çölleşme, ormansızlaşma, su kıtlığı gibi meseleler; Tarım ve Gıda Güvenliğimizi, Biyoçeşitliliğimizin kaybolmasını, deniz seviyesinin yükselme ihtimaliyle uzun kıyı şeritlerimizin risk altına girmesini, aşırı hava olaylarına maruz kalmamızı ve kuraklık gibi çevresel, ekonomik ve sosyal sorunları beraberinde getirmektedir.
Dolayısıyla, İklim Krizi’nin neden olduğu etkiler ve sorunlar birçok alanı, doğrudan ve dolaylı olarak etkilemekte, adeta domino etkisi yaratmaktadır.
Örneğin, kuraklık su kıtlığına sebep olurken, aynı zamanda tarım sektörünü olumsuz etkileyerek gıda güvenliğimizi tehlikeye atmakta ve dahası tarım sektöründe yer alan insanların göç etmesine sebep olmaktadır.
İklim krizi nedeniyle meydana gelen afetler ve olumsuzluklar, aynı zamanda milli güvenliğimize de etki edecek sonuçları doğurmaktadır.
Bu sebeple, geleceği her anlamda korumak için doğal kaynakların sürdürülebilir şekilde kullanılması, yenilikçi çözümlerin benimsenmesi ve toplumun her kesiminin bu sürece dahil edilmesi hedeflerimize ulaşmada hayati önem taşımaktadır.
Bu konuda, Sayın Emine Erdoğan Hanımefendinin öncülüğünde başlatılan ve uluslararası birçok ödül alıp küresel bir çevre hareketine dönüşmüş olan “Sıfır Atık” projesiyle geri dönüşümü sağlanan atık oranı gün geçtikçe artmaktadır.
Aynı doğrultuda, Mavi Vatan’ımızda başlatılan “Sıfır Atık Mavi Projemizi” sonuna kadar destekliyoruz ve tüm kurum ve kuruluşlarımızın, vatandaşlarımızın çevre konusunu siyaset üstü değerlendirmesini diliyoruz.
Değerli Milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti, hem kendisini hem de tüm dünyayı ilgilendiren iklim krizi ile mücadelede, aldığı önlemler ve geliştirdiği çevre politikalarıyla üzerine düşeni fazlasıyla yapmaktadır.
2021 yılında Paris İklim Anlaşması'nı onaylayarak iklim kriziyle mücadelede uluslararası sorumluluk almayı kabul etmiş,
2030 yılına kadar karbon emisyonunu %21 azaltmayı hedefleyen ulusal katkı beyanı ve 2053 yılına kadar “net sıfır emisyon” hedefi doğrultusunda, yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artırılması, orman alanlarının genişletilmesi, su yönetiminin geliştirilmesi, toplumsal bilinçlendirme gibi politikalar benimseyerek mücadelesini sürdürmektedir.
Meclis Çevre Komisyonu üyesi milletvekili arkadaşlarımızla katıldığımız COP29’da, Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Bakanımız, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesinde, bugüne kadar attığı adımları, bundan sonrası için de yol haritasını açıkladılar.
Ülkemizin, küresel kirlilikte düşük pay sahibi olmasına rağmen, çevreyi koruma ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etme konularında üstelendiği aktif rolü, detaylarıyla paylaşan ve söz konusu politikalarda büyük emekleri bulunan Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Sayın Bakanımıza yürekten teşekkür ediyoruz.
İklim krizine karşı harekete geçmek, yalnızca çevreyi korumak değil, aynı zamanda gelecek nesillerin yaşamını güvence altına almak anlamına gelmektedir.
Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin ifade ettikleri gibi; “Çevreyi ve insanı birbirlerine üstünlük kurmadan, her birini kendi gerçekliğinde ele almak, kalıcı ve kuşatıcı bir çevre bilinci yerleştirmek hepimizin sorumluluğudur.”
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, çevre ve şehircilik alanındaki hassasiyetlerimiz, milletimizin ve ülkemizin refahı için temel bir ilkedir.
Parti programımızda, temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını, her insanın temel haklarından birisi olarak gördüğümüzü ifade ediyoruz ve Ekolojik dengenin sürdürülebilirliğinin altını kalın çizgilerle çiziyoruz.
Bize göre çevre demek aynı zamanda vatan demektir ve milliyetçilik anlayışımızın ana eksenlerinden birisidir.
Bu noktada, kentsel dönüşüm çalışmaları, deprem ve diğer afetlere karşı dayanıklı ve dirençli şehirlerin inşası büyük önem arz etmektedir.
Şehirlerimizi, geçmişin bilgelik dolu tecrübesinden aldığımız ilhamla, geleceğin bilim ve teknolojisini buluşturarak yeniden şekillendirmeliyiz.
Türkiye, coğrafi konumu itibarıyla bir deprem kuşağında yer almaktadır ve bu gerçeklikten hareketle, şehirlerimizi daha güvenli hale getirmek için atılacak adımlar hayati önem taşımaktadır.
6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremler, bu gerçeği bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Bu nedenle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, deprem ülkesi olduğumuzun bilinciyle, şehirlerimizin yeniden inşasında, afete hazırlıklı, dirençli, çevre dostu ve sürdürülebilir yapıların öncelikli olmasını, sadece bugünün değil, gelecek nesillerin güvenliği için atılacak en önemli adım olarak görüyoruz.
Ecdadımızın mirası, evlatlarımızın emaneti olan aziz vatanımızın, Türk ve Türkiye Yüzyılına yakışır, medeniyet değerlerimizden beslenen anlayışla imarı ve ihyası için çalışmaya devam edeceğiz.
Bu düşüncelerle konuşmama son verirken, Gazi meclisimizi, muhterem heyetinizi ve bizleri izleyen aziz milletimizi saygılarımla selamlıyor, bütçemizin devletimize ve milletimize hayırlara vesile olmasını diliyorum.