Türkgün Siyaset MHP’li Yalçın’dan 31 Mart mesajı: Politika kuşlarının kanadını bizzat millet yolacak

MHP’li Yalçın’dan 31 Mart mesajı: Politika kuşlarının kanadını bizzat millet yolacak

Yerel seçimlere üç gün kala MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, İstanbul ve Ankara'daki CHP'li belediye başkanlarına yönelik sert eleştirilerde bulunarak, 'Koltuklarını korumak için durmadan saf, kanat ve kanaat değiştiren politika kuşlarının kanadını 31 Mart'ta bizzat millet yolacaktır. İmamoğlu Ek-DEM ile Yavaş Mansur, boylarının ölçüsünü alacaktır.' dedi

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Prof. Dr. E. Semih Yalçın, yaklaşan yerel seçimlere dair önemli açıklamalarda bulundu. Yerel seçimlere doğru son viraj dönülürken, Yalçın, MHP teşkilatlarının sahada çalışmalarını sürdürdüğünü ifade etti.

SİYASİ YARIŞIN ÖTESİNDE BİR ATMOSFER

Yalçın, seçim atmosferinin sadece siyasi bir yarış olmadığını belirterek, bu sürecin aynı zamanda vatandaşlarla bir araya gelme, dertleşme ve paylaşma fırsatı sunduğunu dile getirdi. MHP'nin seçim sürecinde rekabeti kavgaya dönüştürmediğini, milletle omuz omuza ve doyasıya kutladığı bir toplumsal etkileşim süreci olarak gördüğünü vurguladı.

TÜRK DEMOKRASİSİNİN İNŞASI VE MİLLETİN AZMİ

Türk demokrasisinin Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren ciddi sınamalardan geçerek bugünlere ulaştığını belirten Yalçın, milletin egemenlik haklarını korumaktaki azminin büyük payı olduğunu ifade etti. MHP olarak milli iradeye her türlü müdahaleye karşı kararlı olduklarını ve Türk milletinin haklarını cesaretle müdafaa edeceklerini söyledi.

MEGA KENTLERDEKİ SEÇİM SÜRECİ

Yalçın, İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlerdeki seçim sürecine de değinerek, Cumhur İttifakı adaylarının halkın büyük teveccühüne mazhar olduğunu ve belediyecilikte gerçek hizmeti sunacaklarını belirtti.  

MUHALEFETİN BELEDİYECİLİK ANLAYIŞI RANT ODAKLI

MHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın, CHP'nin belediye başkanlarına da sert eleştirilerde bulundu. Özellikle, İstanbul ve Ankara'daki CHP'li belediye başkanlarının görev süreleri boyunca kentlerde ciddi sorunlar yarattığını ve halkın beklentilerine cevap veremediğini belirtti. CHP'li belediyelerin kentlerdeki sorunları çözmek yerine siyasi çıkarları için kullandığını değinen Yalçın, CHP'nin belediyecilik anlayışını "siyasi hesaplar ve rant odaklı" olarak nitelendirdi. Ayrıca, CHP'nin İstanbul ve Ankara'da yürüttüğü siyaseti eleştirerek, bölücü terör örgütünü desteklediğini belirtti. 

MİLLETİN UMUDU CUMHUR'UN ADAYLARINDA

Yalçın, seçmenin Cumhur İttifakı adaylarına büyük ilgi gösterdiğini ve milletin beka mücadelesinde MHP'nin daima yanında yer aldığını vurguladı. İstanbul ve Ankara gibi mega kentlerdeki seçmenin ekseriyetinin Cumhur İttifakı adaylarına yöneleceğini öne sürdü.

MHP'nin yerel seçim sürecinde sahadaki çalışmalarının sürdüğünü belirten Yalçın, milletin umudunun Cumhur İttifakı adaylarında ve göz dolduran projelerinde olduğunu söyledi. Yalçın, seçmenin, Türkiye genelinde ve yerelde oynanan siyasi oyunlara son vereceğine inandığını belirtti.

Ancak, CHP'nin bölücü örgütlerle işbirliği yaparak milletin iradesini yok saydığını ve halkın beklentilerine cevap veremediğini savundu. 

MHP’li Yalçın, açıklamasında şunları kaydetti:

"Yerel Seçimlere doğru son viraj dönülürken, MHP teşkilatları bütün mevcudiyetleri ve olanca güçleriyle sahada çalışmalarını sürdürmektedir.

Seçmenlerimiz ve vatandaşlarımızla el ele gönül gönüle seçime gitmekteyiz.

Her seçim atmosferi; bizim için bir siyasi yarış ortamı olduğu kadar, aynı zamanda vatandaşlarımızla halleşme, dertleşme, bilişme ve paylaşma vesilesidir.

Seçimler; MHP için siyasi rekabetin kavgaya dönüştüğü süreçler değil, aksine milletimizle omuz omuza, doyasıya kutladığımız toydur, bayramdır.

Seçimler; MHP kadroları için hem siyaset düğünü, hem de millî bilincin kamçılanıp beka azminin bilendiği toplumsal etkileşim süreçleridir.

Daha Yerel Seçim sathı mailine girilmeden yollara düşen MHP kadroları; kamu vicdanının sandığa eksiksiz yansıması, adalet ve hakkaniyetin kâmilen tecelli etmesi için çaba göstermiştir.

Bu gayretimiz, hâlen canla başla sürmektedir.

Bu çerçevede, toplumda ağır basan siyasi eğilimin demokratik tercihe hürriyet, barış ve meşruiyet içinde yansıması vazgeçilmez önceliğimizdir.

Hiçbir caydırıcı unsurun, hiçbir vesayetin, hiçbir baskı unsurunun, millî iradenin önüne çıkmasına tahammülümüz yoktur.

Hiçbir dinamik gücün millî iradeyi sınırlamasına veya ona etki etmesine rızamız yoktur.

Modern demokrasilerde olması gereken de budur.

Türk demokrasisi; Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren çok ciddi badirelerden, ağır sınamalardan, nice yaman imtihanlardan geçerek bugünlere erişmiştir.

Hâle ulaşılmasında en büyük pay, milletimizin egemenlik haklarını korumaktaki titizlik ve azminindir.

Türk milleti hiçbir ikincil güç odağının, hiçbir etnik yapı veya aykırı inanç sisteminin kendi iradesine ipotek koymasına izin vermemiştir.

Haklarını kıskançlıkla, cesaretle müdafaa edip korumuştur.

MHP olarak milletimize sözümüz vardır:

Egemenlik haklarımız ne dilde, ne yönetimde, ne de Anayasa’da ikincil veya üçüncül unsurlarla paylaşılacaktır.

Paylaşım ve bölücülük hedefleyen hiçbir kurum, kuruluş veya odağın Türk siyasetine hâkim olmasına müsaade edilmeyecektir.

Millî hâkimiyet; kanla, alın teriyle; başlar, şehitler verilerek kazanılmış ve kayıtsız şartsız Türk milletinin olmuştur.

Bu olgu, kıyamete kadar değişmeyecektir.

Milletimizin varlık ve beka mücadelesinde MHP, daima yanında yer almıştır.

“Önce ülkem ve milletim!” düsturuyla yola çıkan MHP kadroları, koltuk uğruna, iktidar uğruna, hasbelkader elde edilen mevkilerin muhafazası uğruna bölücülüğe, ayrılıkçılığa taviz verenlere asla sessiz kalmamıştır.

MHP, bu yoldaki kararlılığını da mensubu ve hizmetkârı olmakla şeref duyduğu milletinin binlerce yıllık birikim ve köklü geleneklerinden almıştır.

AK Parti ile MHP’yi Cumhur İttifakı bünyesindeki Türkiye Yüzyılı ortak hedefinde buluşturan da aynı millî mirastır.

Hâl böyle iken Yerel Seçimler dolayısıyla bazı siyasi parti ve mahfillerde bölücülerle “Al takke ver külah!”, “Al papazı ver kızı!” diyerek belediye başkanlıkları ve belediye meclis üyelikleri paylaşanları milletimizle birlikte ibretle seyretmekteyiz.

Genel Seçimlerden sonra masadan kalkıp farklı kulvarlara savrulan muhalefet bağlaşıklarının, proje ve hizmetleriyle halka kendilerini beğendirmek yerine, sürekli algı çalışması ve koltuk kapmaca hesapları peşinde olduğunu görmekteyiz.

Yerel Seçimlere doğru Cumhur İttifakının karşısında yer alan muhalefet cephesinin üyeleri; pejmürde, perişan ve dağınık bir fotoğraf vermekte ise de sanal hizmet sunumlarında, hükümetle önceki belediyelerin yatırım ve projelerine çökme cambazlıklarında yarışmaktadır.

Özellikle bu Kırk Haramiler güruhunun başını çeken CHP, bir yandan Cumhur İttifakının sözcülerine ve temsilcilerine laf yetiştirip açığa düşmeme telaşındadır. Diğer yandan da mukadderatını bağladığı bölücü terör örgütünün siyasi kanadına çıtını çıkaran partililerle belediye başkanı adaylarına ayar vermekle meşguldür.

Bunlar, Mübarek Ramazan ayına rağmen iştiha ve ihtiraslarına gem vurmamıştır.

Elbette bütün kentlerimiz çok değerli, bütün bölgelerimizin seçmenleri bizim için azizdir.

Ancak Yerel Seçimler vesilesiyle İstanbul ve Ankara başta olmak üzere mega kentler üzerinden deveran eden siyasi atışma ve tartışmaların daha çok öne çıktığı da bir hakikattir.

Mesela İstanbul’da kazanması için tavşan adaylarla halkın aldatılmaya çalışıldığı ve bölücü terör örgütünün açıkça destek verdiği Ekrem İmamoğlu, AK Partili belediyenin başlatıp hükümetin destek verdiği bütün projeleri sahiplenmiş durumdadır.

İmamoğlu, bu arada PKK’nın siyasi kanadının tam desteğini almak için çırpınmakta, bu yüzden Dem Parti’yi eleştirmeye kalkan CHP’lileri tehdit edip onlara hışımla parmak sallamaktadır.

Ekrem İmamoğlu; CHP’den çok Kandil'in, PKK’nın siyasi acentesinin adayı konumundadır.

CHP Dem'le eklemlenip artık CH(P)KK adını almış, Ekrem İmamoğlu da Ek-DEM İmamoğlu olmuştur.

CHP'li Ekrem İmamoğlu'nun belediyecilikte parmak ısırtan inşa ve kentsel dönüşüm hizmetlerinin(!) son merhalesi ise BALYA BALYA PARA KULESİ’dir.

PKK yalnızca terör örgütünün kısaltması değildir.

Bu baş harflerin CHP zaviyesinden bir başka açılımı da PARA KULESİ KEPAZELİĞİ’dir.

Artık istikametini yitirmiş olan CHP'nin yeni siyasi kıblesi de Kandil’dir.

CHP, güneşi zapt etme(!) iddiasından vazgeçip Kandil'in kör ışığına fit olmuştur.

İstanbul gibi bir mega kentte gerçekleştirilmesi icap eden dönüşümün yerine, tebeddül eden CHP olmuştur.

Bu, çıkarcı bir zihniyet ve siyasi muhit dönüşümüdür.

Ankara’da ise sanal hizmet cambazlığıyla ve halkın gözü boyanmaya çalışılarak her alanda ŞARLATAN BELEDİYECİLİK örneği sergilenmektedir.

Başkentin beş yılını çalan mevcut Belediye Başkanı Mansur Yavaş, görevde kaldığı sürede yavaş yavaş sadece Ankara’nın bulvarlarını süsletip gübreletmiş, çiçek tarhlarını elden geçirtmiştir. 

Ana arterlere çektirilen belediye kamyonları ve otobüslerine, “Büyükşehir İşbaşında!” yazıları astırılarak Ankara halkına hizmet ediliyormuş süsü verilmeye çalışılmıştır.

Geçen beş yılda başkentte özgün projelerle bir santimetre bile metro inşa edilmemiş, hiçbir büyük altyapı sorunu çözülmemiştir.

Ancak önceki dönemde başlayıp sürdürülen projelere çullanılmıştır.

Kaç kişiye götürüldüğü meçhul, sözde iane ve iaşe yardımlarıyla, el çabukluğuna özenilen hokus pokus hamleleriyle Ankaralıların gözleri boyanmaya çalışılmıştır.

Hasılı, son beş yılda İstanbul’un ve Ankara’nın sorunları dağlar gibi yığılmıştır.

İstanbul halkı, beş yıldır gaip olan ve vaktini kent dışında POLİTİKA TURİZMİ’ne hasreden bir belediye başkanı istememektedir.

Gerek parti içinde, gerekse muhalefette; durmaksızın gıllıgışlı iş çeviren bir belediye başkanı istememektedir.

İstanbul halkı, sırtını Kandil’e yaslayan, gözünü Ankara’ya diken bir belediye başkanı istememektedir.

Sevgili Ankaralılara gelince…

Başkent ahalisi; bahçıvan veya bohçacı değil, gerçek belediye başkanı istemektedir.

Ankaralılar; belediyecilikte kağnı süratinde veya kaplumbağa adımında yetersiz hizmet değil, kentin sorunlarına hızlı ve etkin çözümler beklemektedir.

Biz şundan eminiz:

İki mega kentimizdeki seçmenlerin ekseriyeti; İstanbul’da bölücü, sanal ve şarlatan belediyeciliğe, Ankara’da da bohçacı ve bahçıvan belediyeciliğe bir son vermek üzere sandığa gedecektir.

Teşkilatlarımızın çalışmaları sırasında sahadan aldıkları bilgi; başta İstanbul ve Ankara olmak üzere mega kentlerde Cumhur İttifakı adaylarının kazanmaya çok yakın oldukları yönündedir.

Milletin umudu, Cumhur İttifakının adaylarında ve göz dolduran projelerindedir.

İstanbul’da devasa projeler ve muhteşem dönüşüm planlarıyla halkın karşısına çıkan Murat Kurum ile Ankara’da başkente yakışır çok sayıda projeyle parlayan Turgut Altınok, AK Partinin ve Cumhur İttifakının adayları olarak iki büyük ilimizdeki seçmen çoğunluğunun radarındadır.

Her iki aday da milletimizden büyük teveccüh ve ilgi görmektedir.

Tafsil ettiğimiz bütün bu gerçekler karşısında, sadık ve vatansever CHP'li seçmenin de elbette sandıkta temayülü değişecektir.

Kararsızlar da neticede oylarını Cumhur İttifakı adaylarından yana kullanacaklardır.

Milletimiz, bütün Türkiye’de ve yerelde de İstanbullularla Ankaralıların gözleri önünde oynanan ortaoyununa bir son verecektir.

Yerel seçimlere üç gün kala şu gerçekliğin hatırlanması Cumhurun zaferini sağlayacak; koltuklarını korumak için durmadan saf, kanat ve kanaat değiştiren politika kuşlarının kanadını 31 Mart'ta bizzat millet yolacaktır.

İmamoğlu Ek-DEM ile Yavaş Mansur, boylarının ölçüsünü alacaktır."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Ekonomi Bakan Uraloğlu: Hedefimiz denizcilik sektörümüzü dünya liderleri arasına sokmak

Bakan Uraloğlu: Hedefimiz denizcilik sektörümüzü dünya liderleri arasına sokmak

Bakan Uraloğlu, Türkiye'nin bugün dış ticaret taşımalarının yüzde 86’sının deniz yolu ile gerçekleştirildiğini belirterek, "2002 yılından bu yana limanlarımızda elleçlenen yük miktarı yüzde 180, konteyner miktarı ise yüzde 443 artmıştır" açıklamasını yaptı.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Türkiye-İtalya Arasında 10 bininci Ro-Ro Seferi Töreni'nde yaptığı konuşmada, tarih boyunca Türkiye'nin hem coğrafi hem de kültürel olarak Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının, kadim medeniyetlerin ve ulaşım koridorlarının kesişme noktasında yer aldığını söyledi.

Türkiye'nin tarihte her zaman önemini sürdürmüş olan İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü elinde tuttuğunu ifade eden Uraloğlu, "Ülkemiz, Akdeniz havzası ve Karadeniz havzasındaki ülkelerin deniz ulaşımı ve uluslararası ticaret faaliyetleri açısından kilit bir geçiş noktası olarak ekonomik ve politik dengeleri belirleyici bir rol oynamaktadır." diye konuştu.

Uraloğlu, geçen yıl dünya yük taşımacılığının yüzde 88’inin deniz yollarıyla gerçekleştiğine işaret ederek, "Küresel deniz yolu yük trafiği yüzde 2,4’lük bir artışla 12 milyar 643 milyon tona ulaştı. Bu rakamlar, denizciliğin küresel ticaretin omurgası olduğunu bir kez daha kanıtlıyor." dedi.

Denizciliğin küresel ticaretin yalnızca kalbi olmadığını, aynı zamanda en stratejik limanı olduğunu aktaran Uraloğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Çünkü deniz yolu yüklerin tek seferde büyük miktarlarda en ucuz, en çevre dostu ve en emniyetli şekilde taşınması imkanını sağlamaktadır. 2002 yılında 8,9 milyon DWT kapasiteyle dünyada 17'nci sırada yer alan Türk sahipli filomuz, 2024 yılı sonu itibarıyla 52,9 milyon detveyt tona ulaşarak dünyada 11'inci sıraya yükseldi. 2 bin 154 gemiden oluşan filomuz, bir önceki yıla göre yüzde 6,2’lik bir artışla büyümeye devam etmektedir. İlk 10’daki yerimizi almak için de durmaksızın çalışıyoruz."

"Ocak-nisan döneminde, limanlarımızda elleçlenen yük miktarı yaklaşık 182 milyon tona çıktı"

Bakan Uraloğlu, Türkiye'nin bugün dış ticaret taşımalarının yüzde 86’sının deniz yolu ile gerçekleştirilmekte olduğunu belirterek, 2002 yılından bu yana limanlarımızda elleçlenen yük miktarının yüzde 180, konteyner miktarının ise yüzde 443 arttığını söyledi.

Geçen yıl limanlarda elleçlenen yük miktarının yüzde 2 artarak 531 milyon 737 bin 358 tona, konteyner miktarının ise yüzde 7,8 artarak 13 milyon 529 bin 729 TEU’ya ulaştığını anımsatan Uraloğlu, "Tekirdağ, Ambarlı, Kocaeli ve Mersin’deki konteyner limanlarımız, dünyada ilk 100 liman arasında yer alarak ülkemizin denizcilik gücünü küresel arenada tescil etmiştir. Ocak-nisan döneminde, limanlarımızda elleçlenen yük miktarı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,4 artarak 181 milyon 904 bin 970 tona çıkmıştır. Elleçlenen konteyner miktarı ise 4 milyon 451 bin 227 TEU olarak gerçekleşmiştir." değerlendirmesinde bulundu.

Uraloğlu, Ro-Ro taşımacılığının kombine taşımacılığın en işlevsel türlerinden biri olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

"Ülkemizin coğrafi konumu, bu taşımacılık türünü kara yoluyla yapılan uluslararası eşya taşımacılığına yeni çıkış yolları ve güzergâhlar sunan bir avantaja dönüştürmüştür. Avrupa, Ege, Karadeniz ve Marmara denizlerinin coğrafi yapısının elverişli olması, Ro-Ro taşımacılığını hem ülkemizde hem de Avrupa coğrafyasında daha cazip hale getirmiştir. AB’nin Marco Polo I-II programları, kısa mesafeli deniz yolu taşımacılığına verdiği önem ve finansman desteği, Ro-Ro sektörünü Avrupa ve yakın coğrafyasında güçlendirmiştir."

"Türkiye olarak, kombine taşımacılığın sunduğu fırsatları en etkin şekilde kullanıyoruz"

Türkiye olarak teşviklerden azami ölçüde faydalanarak Ro-Ro hatlarını genişlettiklerini dile getiren Bakan Uraloğlu, kombine taşımacılığın sunduğu fırsatları en etkin şekilde kullandıklarının altını çizdi.

Uraloğlu, Ro-Ro taşımacılığının geliştirilmesi için başka önemli adımlar da attıklarını vurgulayarak, "Bu kapsamda 2022 yılı ağustos ayında Karayoluyla Taşınan Yüklerin Denizyoluna Aktarılmasının Desteklenmesi Hakkındaki Yönetmeliğimizi yürürlüğe koyduk. Bu yönetmelik ile limanlarımız ve diğer ülke limanları arasında Ro-Ro, Ro-Pax gemileriyle düzenli sefer yapmak amacıyla açılacak yeni hatlarda veya kapasitesi yüzde 50 artırılan mevcut hatlarda kullanılacak gemilere destek sağlıyoruz." açıklamasını yaptı.

Sefer mesafesi 20 deniz milinin altında olan Türk bayraklı gemilerin donatanlarına ise yük birimi başına 20 dolar destek verdiklerini anımsatan Uraloğlu, "Ayrıca, bayrak ayrımı gözetmeksizin teşvikten faydalanan Ro-Ro ve Ro-Pax gemilerinin kılavuzluk ve römorkaj ücretleri de bakanlığımız tarafından karşılanıyor." diye konuştu.

"Ro-Ro hatları, kara yolu taşımacılığına alternatif güzergahlar sunuyor"

Uraloğlu, Avrupa, Akdeniz ve Karadeniz bağlantılı Ro-Ro hatlarının, kara yolu taşımacılığına alternatif güzergahlar sunarak hem maliyetleri düşürdüğünü hem de çevre dostu bir taşımacılık anlayışını güçlendirdiğini söyledi.

Türkiye’den Avrupa’ya, Tuzla, Yalova, Mersin, Çeşme, Ambarlı, Tekirdağ, Gemlik ve Kocaeli kalkışlı olmak üzere toplam 18 Ro-Ro hattının olduğunu ifade eden Uraloğlu, "Bu hatlar ile Trieste, Patras, Bari, Sete, Lavrio, Sakız adası, Marsilya, Valensiya, Anvers gibi Avrupa’nın 9 önemli limanlarına ulaşıyoruz.


Karadeniz’de, Samsun, Karasu ve İstanbul kalkışlı 5 hat ile Tuapse, Novorossisk ve Köstence’ye, Akdeniz’de ise Mersin ve Taşucu kalkışlı yine 5 hat ile Gazimağusa, Girne, Trablusşam’a varıyoruz. Yani toplamda 28 Ro-Ro hattı güzergahımız var ve 2024 yılında yurt dışı bağlantılı düzenli Ro-Ro hatlarımızda 706 bin 387 araç taşıdık. Bu araçların yüzde 69’u Avrupa bağlantılı hatlarda, yüzde 15,5’i Akdeniz’de, yüzde 15,2’si Karadeniz’de taşınmıştır." ifadelerini kullandı.

"Avrupa taşımalarının yüzde 68’i İtalya hattında gerçekleşiyor"

Bakan Uraloğlu, Avrupa taşımalarının yüzde 68’inin İtalya hattında gerçekleştiğini hatırlatarak, bu yılın ilk dört ayında ise yurt dışı bağlantılı Ro-Ro hatlarında taşınan araç sayısının geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 8 artarak 246 bin 816’ya ulaştığına dikkati çekti.

Geçen yıl DFDS Denizcilik ve Taşımacılık AŞ'nin acenteliğini yaptığı 22 farklı geminin limanlarda 7 milyon 914 bin 394 ton yük elleçlediğini kaydeden Uraloğlu, bu miktarın toplam yükün yüzde 1,49’unu oluşturduğunu bildirdi.

Uraloğlu, Ro-Ro hatlarında taşınan 706 bin 387 aracın yüzde 58’ine tekabül eden 409 bin 529 adedin de yine DFDS tarafından taşındığını aktararak, şu ifadeleri kullandı:

"Bu gemiler, Pendik Limanı, Yalova, Mersin, Marmara Ereğlisi, Alsancak ve Haydarpaşa Limanı gibi stratejik noktalarda faaliyet göstermiştir. Bugün burada DFDS’nin gemisiyle gerçekleşecek Türkiye-İtalya arasındaki 10 bininci Ro-Ro seferi, bu hattın gücünü ve ülkelerimiz arasındaki ticaret köprüsünün sağlamlığını bir kez daha ortaya koymaktadır."

Bakan Uraloğlu, etkinliğin ardından basın mensuplarına yaptığı değerlendirmede, Türkiye'nin coğrafyasının hareketli olduğunu belirterek, "Malum Rusya-Ukrayna Savaşı var. Elbette oradaki savaş ile ilgili yarın önemli görüşmeler olacak. Aşama katedilmesini bekliyoruz işin açıkçası. Oradaki o savaş bittiği takdirde oralarda da yeni destinasyonların olması söz konusu. Akdeniz'de de yine farklı ülkelerle görüşmelerimiz var. Oradaki görüşmelerimizi de yürütüyoruz. Önümüzdeki günlerde mutlaka yeni destinasyonlar olacak." diye konuştu.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *