İşte Yalçın'ın o açıklaması:
CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun; Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay başkanlığında dün yapılan Türkiye Afet Müdahale Planı Toplantısına davet edilmesine rağmen katılmaması, İstanbullular tarafından hayretle karşılanmış ve kentte hayal kırıklığı yaratmıştır.
İmamoğlu toplantıya mazeret bildirerek katılmamış; buna karşılık CHP sözcüleri çirkin siyasetlerinin üzerini bir başka çirkinlikle, iğrenç ve aşağılık bir kampanyayla örtme ucuzluğuna tenezzül etmişlerdir.
İmamoğlu’nu Türkiye Afet Müdahale Planı Toplantısına davet edilmemiş gibi gösteren CHP sözcüleri, ”Bu ikiyüzlülüktür. Bu ne kin bu ne garez.” gibi ifadelerle ölçüsüz ve pişkin tepkiler vererek algı operasyonları ve yalanlara başvurmaktan çekinmemişlerdir.
İstanbul’da meydana gelen depremler sonrasında asıl ikiyüzlülük, CHP tarafından sergilenmiştir.
Mazeret bildirip toplantıya katılmayan Ekrem İmamoğlu, Genel Başkanı ve siyasi patronu Kemal Kılıçdaroğlu’yla birlikte “yeni mazeretler üretmek üzere” ayrı bir basın toplantısı
düzenlemiştir.
Basın toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu da deprem sonrasında milletçe dayanışma içinde atılması gereken adımlara ağırlık vermek yerine, herkesi eleştiri yağmuruna tutarak büyük bir siyasi skandala imza atmıştır.
Normal şartlar altında makul karşılanacak bir basın açıklaması, deprem dolayısıyla devletin yönetiminin tertiplediği üst düzey toplantıya katılmayıp ayrı baş çekerek yapılınca, ortaya asla hoş karşılanmayacak pis bir “politik kıvırma mizanseni” çıkmıştır.
CHP yönetiminin ne Allah’tan korkusu, ne de -başta İstanbul halkı olmak üzere- milletten utanması kalmıştır.
Kılıçdaroğlu’nun, depremin yarattığı endişe ve panikten partisine siyasi nema üretme çabası, ahlak dışı bir fırsatçılık ve kepazeliktir.
Bu ne çirkinliktir?
Bu ne çirkefliktir?
Bu ne ahlaksızlıktır?
CHP; doğal afetlere hazırlık çerçevesinde milletçe, devletin bütün imkân ve enstrümanları seferber edilerek topyekûn sergilenmesi gereken bir mücadelede bile ayrımcılık yaparak gerçek niyetini açık etmiştir.
CHP; çıkarcılık ve çirkeflikle siyasette fay hatları oluşturarak İstanbul halkının altyapı ve kentsel dönüşüm hizmetleri konusundaki beklentilerini savuşturmuş, buna karşılık
endişelerini katbekat arttırmıştır.
CHP; belediyecilik hizmetlerinde yan çizmenin, dayanışma ve ortak çalışma atmosferinden kaçmanın yolunu “korku simsarlığı”nda bulmuştur.
CHP’nin çirkin siyaseti elbette sadece korku simsarlığıyla açıklanamaz.
Burada ucuz bir “mazeret ve bahane avcılığı” da söz konusudur.
Bundan sonra İstanbul’da yaşanabileceklerle ilgili muhtemel senaryolardan korkuya kapılan CHP’liler, halka verilmesi gereken belediye hizmetlerinin üstesinden gelemeyip altında kalacaklarını hissetmişlerdir.
CHP yönetimi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, müstakbel başarısızlıklarına şimdiden bahane ve gerekçe hazırlama kaygısıyla hareket etmektedir.
İstanbul depremleri; CHP’yi sallamış, CHP’yi vurmuştur.
İstanbul depremleri, CHP’nin yetersizliğini açığa çıkarmıştır.
İstanbul depremleri; CHP’nin vizyonsuzluğunu, hazırlıksızlığını gözler önüne sermiştir.
Allah korusun, İstanbul’da daha büyük bir deprem vukuunda CHP’nin halka hizmet yerine hangi mazeretleri üreteceğinin, faturayı kimlere nasıl çıkaracağının senaryosu şimdiden yazılmaya başlanmıştır.
CHP’nin başı İstanbulluları teskin edecek yerde yangına körükle, ateşe benzinle gitmektedir.
CHP’nin başı; muhtemel afet senaryolarını dikkate alırken İstanbul halkını değil, yeni Belediye Başkanının prestijini ve henüz öteye beriye laf yetiştirmekten ısıtamadığı koltuğunu kurtarmayı düşünmektedir.
Zaman dayanışma ve devletin yönetim kademesiyle birlikte hareket ederek doğal afetlere karşı alınacak hayati tedbirleri birlikte hayata geçirme zamanıyken; İstanbul halkının haklı korkularını çıkar lokmasına katık etmek, ahlaksızlık ve fırsatçılıktır.
CHP yöneticilerinin, devlet yönetimiyle birlikte çalışmaktan kaçarak kendi başına hareket etmeye niyetlenmesi; sorumsuzluktur, akılsızlıktır.
Deprem gibi yıkıcı bir doğal afetle mücadelenin siyaset karıştırılmadan, particilik ve ayrımcılık yapılmadan, milletçe verildiğini hesaba katmayan CHP’nin bu menfaatçi politikaları; devlet hizmetlerini sekteye uğratmaktan, İstanbul’a zaman kaybettirmekten başka işe yaramayacaktır.
CHP’nin mevcut mahzurlu ve tehlikeli tutumu; muhtemel büyük İstanbul depremine hazırlık mahiyetinde yürütülen çalışmaların, hayata geçirilecek yatırım ve dönüşüm projelerinin akim kalmasına yol açabilecektir.
Oysa bilimsel araştırma ve çalışmaların ışığında İstanbul’da alınacak tedbirler ve kentsel dönüşüm çabalarının; icra erkinin öncülüğünde, devlet kurumları ve belediyelerin koordineli çalışmalarıyla yürütülmesi elzemdir.
Artık çıplak gözle görülmektedir ki CHP, devletin ayağına çelme takmaya, halka ayak bağı olmaya memur edilmiş bir partidir.
CHP’nin siyasette oluşturduğu derin faylardan pis kokular yayılmaktadır.
Bu kötü kokuların son somut örneklerinden biri, CHP ve yancısı konumundaki İP’in IMF temsilcileriyle kapalı kapılar ardında yaptıkları toplantıların ortaya çıkmasıyla burunlara gelmiştir.
Türkiye IMF defterini çoktan kapatmış ve kendi yağıyla kavrulmayı öğrenmişken; IMF ile bu gayrimeşru ilişki, bu ahlaksız flört neyin nesidir?
CHP ve suç ortağı İP, IMF temsilcilerinin kulağına Türkiye aleyhine hangi bilgileri fısıldamışlardır?
CHP; küresel sermayenin baskı ve tahakküm silahı olan “düyunuumumiyeci” bir örgütle temas kurarak kimlerin, hangi ülkelerin lehine muhbirlik yapmaktadır?
CHP, kapalı kapılar ardında Batı'ya Türkiye'nin hangi sırlarını ifşa etmektedir?
Anlaşılan o ki ayıyla yatağa girmeye pek hevesli olan CHP, aşkı uğruna millete ihanet etmeyi göze almıştır.
IMF ile ilişkisinden bir iktidar çocuğu doğacağını sanan CHP’ye tavsiyemiz şudur:
CHP; duçar olduğu ümitsiz ve çaresiz romantizmden derhâl sıyrılmalı, kendisini kötü yola düşürecek bu sevdadan vazgeçmelidir.