MHP Tokat Milletvekili Yücel Bulut, sulama birliklerinin yaşadığı sıkıntılara değindi. Kısa süre önce devletin kontrolü altına alınan birliklerin geriye dönük SGK borçlarının bulunduğunu, 223 milyon lirayı bulan bu borcun birliklerde daha önce görev yapan insanlardan tahsil edilmek istendiğini bildirdi.
Bulut, "Bir enkaz günden güne büyüyerek Anadolu’yu sarmış vaziyettedir. Sulama birliklerinde daha önce görev almış insanların şu an mal varlıklarına 223 milyon lira SGK borcu nedeniyle haciz konulmuş durumda. Bu SGK borçları bir yasa ile silinmelidir. Çünkü insanların bunu ödeme gücü yoktur. Köylerde yaşamak isteyen vatandaşlar üretim yapmak istiyor ancak bu borçlar yüzünden üretim yapamıyor." diye konuştu.
“SULAMA BİRLİKLERİNİN BORÇLARI AFFEDİLMELİ”
2020 Yılı bütçesi hakkındaki son konuşmasını çiftçi ve köylünün içindeki duruma ayıran Milliyetçi Hareket Partisi Tokat Milletvekili Yücel Bulut, çiftçinin kredi faizi yükünden, sulama birliklerinin de borçlardan kurtarılmasını gerektiğini söyledi.
Köylünün tekrar milletin efendisi olması gerektiğini ifade eden Yücel Bulut, “Bugüne kadar yüce Meclisin gündemine birkaç kez gelmiş bulunan başka bir Türkiye fotoğrafını bugün bir kere daha yüce Meclisin dikkatine sunmak istiyorum. Nedir o fotoğraf? Daha yakın bir zamana kadar milletin efendisi olarak kabul ettiğimiz ama bugün küresel faiz sisteminin, acımasız şehir hayatının âdeta bir kölesi hâline dönüştürülen köylünün içinde bulunduğu hâl ve şartların fotoğrafıdır. Gerçekten bugün bu acı gerçeğin altını çizmek durumundayız. Köylümüz, çiftçimiz ve tarımla iştigal eden bütün kesimlerimiz hâlinden memnun değil ve tabiri caizse perişan hâldedir. Buna ortak akılla, ortak iradeyle ve hep birlikte bir çözüm bulmak, çözüm üretmek bu Meclisin görevidir. O yüzden de Türk köylüsünün içinde bulunduğu hâl ve şartların her yönüyle bu Meclis gündeminde iyi niyetli ve nezaketli bir şekilde sık sık dile getirilmesi gerçeğinden yanayız” dedi.
KÖYLÜ ARTIK BULUNDUĞU YERDE ÜRETEMİYOR
Köylerin sıkıntılarını dile getiren Yücel Bulut, “Şimdi, köylünün içinde bulunduğu hâl ve şartları anlamak için Türkiye’nin bu yıl içinde bulunduğu nüfus yapısının gözden geçirilmesi gerekiyor. Geçen sene bu zamanlarda bu istatistiki bu kürsüden paylaşmış ve Türkiye’de köylerde yaşayan nüfusun toplam nüfusun yüzde 7’sine gerilediğini söylemiştik, bu yıl itibarıyla bu oran yüzde 6’ya geriledi. Bu şu anlama geliyor: Türkiye’deki toplam nüfusun yüzde 94’ü şehirlere sıkışmış durumda. Daha düne kadar, çok yakın bir tarihe kadar, Türkiye’nin nüfusunun yüzde 40’ından fazla bir oran köylerde yaşıyor, köylerde ikamet ediyor; üretime katkıda bulunuyor, millî ekonomiye kaynak teşkil ediyordu. Bugün bu yüzde 40’lık oranı yüzde 6’ya kadar geriletmiş durumdayız. Elbette ki bu gerilemenin birtakım sebepleri var. Nedir bu sebepler? Köylü artık bulunduğu yerde üretemiyor, üretse kazanamıyor, geçim sıkıntısı içerisinde. Tarımla uğraşsa ayrı bir dert, hayvancılıkla uğraşsa ayrı bir dert ve en nihayetinde göçünü toplamak suretiyle yüz yıllardır ikamet ettiği köy toprağından ayrılıp büyük şehirlerin bir parçası hâline geliyor” diye konuştu. Yücel Bulut konuşmasını şöyle sürdürdü:
TARIMIN CAN DAMARI SULAMA MESELESİDİR
“Şimdi, geçen yıl tam da bu zamanlar, bütçe görüşmeleri esnasında çiftçinin içinde bulunduğu hâl ve şartlara belki bir nebze katkımız olabilir inancıyla bir konuşma gerçekleştirmiştik. Ve hemen akabinde de AK PARTİ sıralarından milletvekili arkadaşlarımız bizimle temas kurdular, sadece onlar temas kurmadılar, bu konuyla ilgili olan bürokratlar da bizzat şahsımı arayarak bu konuda bir çözüm üretilmesi gerektiğini söylemişlerdi. Bu sorun neydi ve bizim çözüm önerimiz neydi? Daha sonra da bunu kanun teklifi hâline getirmiştik hatta. Bu sorun, sulama birlikleriyle ilgili sorundu.
Demiştik ki: Anadolu’nun can damarı, tarımın can damarı sulama meselesidir.
SULAMA BİRLİKLERİ YENİ BİR YAPIYA KAVUŞMALI
Evet, gerçekten de öyledir ve sulama meselesinin temelinde de yıllardır sulama birlikleri vardır. Gerçekten de Türkiye’de, Anadolu’da çiftçinin yıllardır bütün sulama meselesiyle bizzat iştigal eden kuruluşun adı sulama birlikleridir. Bu sulama birliklerinin yönetimleri geçmişte muhtarlarımızdan, çiftçilerimizden ve köylülerimizden teşekkül etmekteydi.
Uzun süre de Anadolu’nun su problemini, sulama problemini bu birlikler yönettiler.
Ancak denetim dışı kalmış olmalarından dolayı, kör noktada kalmış olmalarından dolayı sulama birlikleri iyi idare edilmedi ve trilyonlarca borç yükünün altında kaldılar. Geçen sene de “Allah razı olsun.” demiştik, bu sene de diyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız müdahale ettiler, dediler ki: “Sulama birliklerinin yeni bir yapıya ve hüviyete kavuşması gerekiyor, acilen kanuni düzenleme yapılacak.” Yapıldı bu düzenleme, sulama birliklerinin bütün meclisleri feshedildi, yönetimleri feshedildi, yerinde bir düzenlemeyle sulama birlikleri profesyonel Devlet Su İşleri mühendislerine teslim edildi. Tabii, Sayın Cumhurbaşkanımızın gecesi gündüzü sulama birlikleri olmadığı için, düzenleme o hâliyle kaldı, Devlet Su İşleri mühendislerine teslim ettik ve arkasını getiremedik.”
TRAKTÖRLERE TARLALARA HACİZ KONULDU
Sulama Birliklerinin durumu gözler önüne seren Yücel Bulut, “Gerisinden gelen problemler Anadolu’da yeni bir kangreni tetikledi. Nedir bu yeni kangren? Ben size izah edeyim, bu yeni kangren şudur: Sulama birliklerinin o güne kadar oluşmuş olan tüm borçlarını Sosyal Güvenlik Kurumu tuttu, sulama birliklerinde bir gün görevde kalmış köylüden bile tahsil etmeye kalktı. Ortaya şöyle bir tablo çıkardı: 223 trilyon geçen seneki borç rakamıydı -eski parayla söylüyorum- herhâlde bir senede bir o kadar da faiz almış başını yürümüş, 250 milyona yanaşmıştır. Bakınız, burada, herkesin kayıtsız kaldığı bu konu Anadolu’nun gerçeği. 250 milyonluk ve tahsil edilmesi mümkün olmayan bu borçtan dolayı binlerce köylünün banka hesabına haciz koydu Sosyal Güvenlik Kurumu; traktöre haciz koydu, tarlaya haciz koydu, hak edişine haciz koydu, mahsulüne haciz koydu ve bu parayı tahsil etmeye çalışıyor” şeklinde konuştu.
KANGREN BÜYÜDÜ
Köylünün boğazının her gün sıkmaya devam edildiğini belirten Yücel Bulut, “Sosyal Güvenlik Kurumu bürokratlarına isteyen arkadaşımız teyit ettirebilir. Ben, teyit ettirdim, bu paranın bir kuruşunun tahsil edilmesi de mümkün değil, onu da söyleyeyim. Buna rağmen, köylünün boğazını her gün sıkmaya devam ediyoruz. Sadece bu mu? Değil.
Yeni gelen sulama birliği yöneticileri altında çalıştırmış olduğu emekçinin, sulama birliğindeki personelin maaşını sosyal güvenlik borcu, elektrik borcu vesaire gibi gerekçeleri ileri sürmek suretiyle ödemiyor. Aylardır sulama birliklerinde çalışan ve maaşını alamayan insanlarımız var. Bu kadar mı? Değil. Kangren daha da büyüdü. Nasıl büyüdü? Sulama birliklerinin profesyonel başkanları, haklı olarak ve sorumlulukları gereğince bu ödenekleri çıkarabilmek için bu defa da köylüye verdiği suyun fiyatıyla oynamaya başladı, tahsil edemediği ay köylünün tepesine çöreklenmeye başladı, derken bu sorun doğrudan köylüyü vurmaya başladı” dedi.
HAYVANCILIK AYRI BİR DERT OLMUŞ
Borçların tasfiye edilmemiş olmasının köylüleri yerinden ettiğini kaydeden Bulut, “Şimdi, 250 milyonluk bir tutarın bu devleti batırmayacağını hepimiz biliyoruz. Onlarca borcu affetmişken, onlarca borcu yapılandırmışken, onlarca borcu tarihin çöplüğüne göndermişken, binlerce Anadolu köylüsünü yerinden yurdundan eden, kahru perişan eden, açmaza sürükleyen bu borçların hâlâ tasfiye edilmemiş oluşu, bu konuda bir arpa boyu yol alamamış oluşumuz maalesef ki hepimizin bir kabahati ve vebalidir. Bu anlatmış olduğum her şey hasbelkader suyu gören köylerin problemi, bir de otuz yıldır su bekleyen köylerin problemi var. Otuz yıldır, bakın, otuz yıldır kuru toprakta tarım yapmaya çalışan, suyun kendisine, köyüne geleceği günü bekleyen binlerce Anadolu köylüsü var. Şimdi, bu sorunları çözemiyoruz; bunlar bir vaka. Bunları çözemediğimiz gibi, şunu da çözemiyoruz: Adam diyor ki “Bari hayvancılık yapayım.” Hayvancılık ayrı bir dert olmuş, tarım yapsa girdi maliyetlerinin altından kalkamıyor, su problemini aşamıyor” ifadelerini kullandı. Bulut konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
VARINI YOĞUNU SATIP ŞEHİRLERE AKIN EDİYORLAR
“Bakın, şimdi, tarımla uğraşan, tercihen tarımla uğraşan vatandaşımıza bu sefer de ne yapıyoruz? Buzağı almış, buzağının teşviki var, 2019 yılında ödenmesi gerekirken 2018 yılının beşinci ayından sonraki hiçbir buzağının teşvik paralarını maalesef ödeyemedik.
Dolayısıyla ortaya şöyle bir tablo çıkıyor: Bununla uğraşmaktansa varını yoğunu satıp insanlar büyük şehirlere akın ediyorlar.
15 Kasım 2019 tarihinde Süt Konseyi fiyat açıkladı, 2,30 kuruş soğutulmuş süt için taban fiyatı açıkladı. 15 Kasım 2019’dan bugüne kadar yem fiyatlarına 4 defa zam geldi.
Şimdi, açıklanmış olan bu süt fiyatının artık bu yem, girdi maliyetleri karşısında hiçbir anlam ifade etmemesine rağmen Ulusal Süt Konseyi sessizliğini korumaya devam ediyor. Olan neye oluyor? Hayvancılıkla uğraşan herkes ahırında ne varsa, çiftliğinde ne varsa satıp İstanbul’a taşınmaya başladı. Bu, çok ağır bir sosyolojik travma olarak Türk milletine geri dönüyor. Neden? Yüzde 94’ümüzü şehirlere sıkıştırmışız ve bu yüzde 94’e istihdam alanı oluşturmaya çalışıyoruz.
ALTI AYDA BİR İŞTE UZMANLAŞMA MÜMKÜN DEĞİL
Şimdi, siyasi iktidar hayırlı bir iş yaptı, hayır bir niyetle yaptı -Allah razı olsun- uzun yıllardır işlevsiz bir hâlde bekleyen İŞKUR’u harekete geçirdi fakat hayır niyetle başlanan bu iş şu anda Anadolu’da yeni bir sancıyı beraberinde getirdi. Şehirlere yığılan bu nüfusa bir nebze olsun katkı sağlayabilmek için hayata geçirilen İŞKUR, maalesef, şu anda, milletimizin, İŞKUR alımlarının hakkaniyete uygun yapılmadığına dönük pekişen inancı nedeniyle bir anlam ifade etmiyor. İnsanları, geçici işlerde altı ay ya da dokuz ay istihdam ediyoruz; dokuz ay sonrası belli değil, bir muamma. Ama bu dokuz ayın ya da altı ayın içerisinde kişinin bir işte uzmanlaşması da mümkün değil.”
KİTLELER ŞEHİRLERE YIĞILMAYA BAŞLADI
İŞKUR çalışmalarına da dikkat çeken MHP Tokat Milletvekili Yücel Bulut, “İŞKUR için harcamış olduğumuz kaynakları… Eğer bu almış olduğumuz, İŞKUR’dan yerleştirdiğimiz personelin içinde hak eden ve liyakatle görevine devam edecek olanlar ihtiyaç dâhilindeyse, sürekli kadro verelim, sürekli çalışsınlar. Ama ihtiyaç fazlasına sadece ama sadece geçici çözüm üretmek için maaş bağlamak demek, maalesef, milyarlarca doları, milyarlarca lirayı har vurup harman savurmak demek. Aynı kaynağın aynı bölgelerde yatırıma dönüştürülmesi demek, aynı sayıda insanın düzenli bir şekilde istihdamı anlamına geliyor. Şimdi, maalesef, içinden çıkılmaz bir hâle sürükledik ve bu kitleler, şehirlerde yığılmaya başladı” dedi.
Yücel Bulut konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Şimdi “köy kültürü” dediğiniz kültür, yüzyıllar ötesinden Türk kültürünü alıp 21’inci yüzyıla taşıyan ana dinamiktir. Bu yanlışlarda ısrar edersek, yirmi yıla kadar “köy” kavramıyla tamamen vedalaşmak üzereyiz. 11 nüfuslu köyler var, 7 nüfuslu köyler var, 40 nüfuslu köyler var; köylerde insan kalmamış. Ve köy hayatıyla vedalaşmamız demek şu anlama geliyor: En fazla yarım yüzyıl içerisinde, atalarımızdan bize miras bırakılan örf, âdet, gelenek, lisan, dil, kız isteme ritüeli de dâhil olmak üzere hepsiyle gelecek nesillerin yavaş yavaş vedalaşması… Çünkü emperyal bir kültürün altında evrensel bir insan modeli hâline dönüşmeleri demek. Dolayısıyla, tedbirimizi almak durumundayız, net bir duruş sergilemek durumundayız.
Köy hayatını yeniden canlandıracak, köylüye destek verecek ve özellikle her hatibin bu kürsüye gelip söylediği hakikati artık duyacak bir tedbir almak zorundayız. Nedir? Faiz yükü altında ezilen ve hepimizin kökü, kaynağı ve meşrebi olan Anadolu köylüsünü yeniden ayağa kaldıracak, köy hayatını şehir hayatının güçlü bir alternatifi hâline getirecek bütün tedbirleri el birliğiyle hayata geçirecek bir formülü bu Meclis, ortak akılla oluşturmak zorundadır.”