Bu futbolun gerçekten adaleti yok…

Öyle bir futbol ortaya koyacaksın ki, belki de ilk yarıda maçı koparıp gideceksin…

Sahaya mükemmel yayılacaksın, rakibin pas yapmasını önleyeceksin, sağlı sollu ataklarla bunaltacaksın, şutlar çekeceksin, pozisyonlar yaratacaksın, topun direkten dönecek, hatta penaltı kazanacaksın, onu da kullanamayacaksın…

Farklı kazanacağın maçı zar zor 2-1 kapatacaksın…

Ha, üç puan tamam ama, böyle güzel oyunda bu skor olur mu?

80. dakikaya kadar olağanüstü mücadele eden bir Trabzonspor izledik, dün sahada. Özellikle Abdülkadir ve Yusuf Yazıcı. Her ikisi de futbolun güzelliklerinden örnekler verdiler. Abdülkadir rakip eksiltti, orta yaptı, pas verdi, pozisyona girdi. Yusuf Yazıcı’ya ne demeli. Sanki futbol oynamak için yaratılmış genç futbolcu. Hele ki, şutları, gol arayışları, ara pasları, topsuz oyunu. Dünkü maça damgasını vurdu Yusuf Yazıcı, tek eksiği gol oldu.

Tabi diğerlerinin de hakkını teslim etmek lazım. Rakiplerine nefes aldırmadılar, baskı üstüne baskı kurdular, oyundan hiç kopmadılar. 80. Dakikaya kadar kelimenin tam anlamı ile Fenerbahçe’yi sahasına hapsettiler.

Peki Fenerbahçe ne yaptı?

Koskoca bir ‘hiç’...

Çıkamadılar, pas yapamadılar, pozisyon yaratamadılar, sahada kayıpları oynadılar.

Bir tek Harun vardı sahada…

Penaltı kurtardı, sayısız gol pozisyonunda rakiplerine gol şansı vermedi.

İki gol yedi ama ‘maçın adamı’ olmayı hak etti.

Diğerleri ‘sudan çıkmış balık’ gibiydi. Neler olduğunu anlayamadılar. Şaşkın şaşkın Trabzonspor’un baskısına teslim oldular ve maçı izlemekle yetindiler. Ne son haftaların parlayan yıldızı Valbuena, ne genç Elif Elmas, ne Ayew, ne Frey, ne de Slimani… Düşünün Sarı Laciverli takımda sağ ve solda oynayan Hasan Ali ve İsla topla doğru dürüst atağa bile katılamadı. Sakatlıktan dönen Mehmet Topal da defansın içerisine gömüldü, hiçbir varlık gösteremedi. Ne zaman ki, Trabzonspor yoruldu, ne zaman ki, Trabzonspor ‘nasıl olsa yendim’ havasına girdi, işte o zaman biraz etkili göründüler, gol buldular. Fazlasına da süre yetmedi.

Skora bakıp da aldanmayın…

Fenerbahçe yatsın kalksın, önce Trabzonspor’un kaçırdıklarına dua etsin, sonra da Harun’a…

Yoksa, tarihi fark olurdu dersek, yanlış olmaz.