Daha önce de defalarca yazdım ve yine söylüyorum: Türkiye’nin bir Suriyeliler meselesi vardır. Akılla, mantıkla düşünen herkes bu meselenin varlığını biliyor ve hükümet tarafından çözüm üretilmesini bekliyor. Bu mesele artık iktidara vurmak için bir bahane, muhalefeti “ırkçı” ilan etmek için vesile olmaktan çıkarılmalıdır.

Türkiye’de kayıtlı olarak gözüken 3 milyon 618 bin 624 Suriyeli vardır. Kayıtlara girmeyen Suriyeli sayısı tam olarak ne kadar onu bilmiyoruz. Suriye’de yaşanan savaş sırasında Türkiye’nin açılan sınırlarından düzensiz, plansız, programsız giriş yapan milyonlarca Suriyeli bugün Türkiye’nin birçok yerine dağılmış durumdadır.

Dağıldıkları birçok il ve ilçede de bu düzensiz plansız, programsız yerleşimden dolayı huzursuzluk yaratan birçok olaya da şahit olmaktayız. Suriyelilerin gettolar oluşturmaya başlaması ve bunu da baskı aracına dönüştürüp, bulundukları yerlerde özellikle kavgalarda toplu hakaret etmeleri halkın büyük tepkisini çekmektedir.

Türkiye’nin birçok yerinde ölümle, yaralanmayla sonuçlanan olaylar bunun için birer örnektir.  Mesela 2017 yılında memleketim Kayseri’de üç Suriyelinin “Ne bakıyorsun” diyerek 20 yaşındaki Mehmet Akkoyun isimli bir genci bıçaklayarak öldürmesi sonrası tüm mahalle halkının toplanıp, Suriyelilerin kaldığı evlere saldırması Suriyeli tepkisinin bütüne yayılması adına acı bir örnektir. Ailemin kaldığı mahallede yaşanan bu olayın olduğu günlerde Kayseri’ye gitmiştim. Bu olayların izlerine ve tepkinin dozajına bizzat şahit olmuştum.  Suriyelilerin başıboş hali yüzünden bu olaylar yaşandığı gibi, bu başıboşluk yüzünden Suriyeliler de buna benzer olayları yaşamaktadır. Sakarya'da Suriyeli kadın ve bebeğinin vahşice öldürülmesi de hala hafızalardadır.

Kültür uyumsuzluğu, ekonomik ve sosyal şartlardaki düzensizlik, bazı Suriyelilerin bulundukları yerlerde mazlum ve mağdurdan ziyade rahatsızlık vermek adına efelenen davranışları, Suriye’de kalanların vatanları için savaşırken Türkiye’ye gelenlerin sahillerde, kafelerde keyif çatması gibi durumlar tümüyle değerlendirildiğinde olayların sürekli tetiklenmesini bu ve benzeri sebeplerden dolayı daha rahat anlayabiliriz.

Suriyeliler bin-iki bin kişi değil ki, sebepleri bir alana hapsedip kısa zamanda çözüm bulunsun. Dört milyona yakın Suriyeliden bahsediyoruz. Ve çoğalan nüfus yapısı da buna eklenince ileri de bizi daha büyük sıkıntıların beklediğini söyleyebiliriz.

Öncelikle Türkiye’ye gelen 4 milyona yakın Suriyelinin kaçının mazlum, mağdur, kaçının ajan, kaçının terörist olduğu bilinmiyor. En tehlikeli olan durum da budur. Vatan toprağında aş, iş, nefes verdiğin normal bir Suriyeli bile huzursuzluk yaratıyorsa, bu dört milyonun içinde ajan ve terörist varsa gelecek yıllarda Türkiye’nin hali ne olur düşünebiliyor musunuz?

Bugün Türkiye’de “Suriyeliler gönderilsin mi?” diye bir referandum yapılsın emin olun %90’ı “gönderilsin” diye oy kullanır. Hiç Suriyelilerle muhatap olmamış biri bile emin olun gelecek kaygısı yüzünden psikolojik olarak rahatsız olmaktadır.

Bu yüzden Suriye’de güvenli bölgeler oluşturularak bu Suriyelilerin yavaş yavaş o bölgelere yerleştirilmesi sağlanmalıdır. Bu konuda da uluslararası mutabakat oluşturulmalı ve Türkiye’nin sosyal dokusuna, ekonomik yapısına zarar veren bu meseleden kurtarılması sağlanmalıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2014 yılında söylediği “Şu anda da zor şartlarda bulunan Suriyeli kardeşlerimize kucak açtık. Bu kalıcı bir durum değil, bu ilelebet devam edecek bir durum değil. İnşallah Suriye'de şartlar düzeldiğinde, Suriye'de o eli kanlı rejim gittiğinde buradaki kardeşlerimiz de şehirlerine, köylerine, evlerine geri dönecekler.”  şeklindeki sözleri…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yine 2015 yılında söylediği ''Bizler için ikmal bölgesi dediğimiz bölgenin tehditten arındırılması ve güvenli bölge oluşturulması takdir edersiniz ki bizdeki 1 milyon 700 bin Suriyeli vatandaşların artık ülkelerine dönme beklentisi içinde olmaları bakımından zemin oluşturacaktır. 'İlk etapta buraların arındırılması ve temizlenmesi ve güvenli hale getirilmesinden sonra güvenli bölge tanımı yapılmasının adımı atılmış olacaktır.'' şeklindeki sözleri…

Ve geçtiğimiz yıl söylediği “Önce teröristlerin kökünü kurutacağız, sonra da oraya yaşanabilir hale getireceğiz. 3,5 milyon benim ülkemde misafir ettiğimiz Suriyeliler için. Tekrar onları topraklarına geri göndereceğiz. Sürekli olarak çadırda, konteynerlarda herhalde iskân edecek halimiz yok" sözleri ortada iken bu meselenin görmezlikten gelinemeyeceğini herkesin anlaması lazımdır. En önce anlaması gerekenler de bazı AKP’li yönetici, yazar ve yorumculardır.

Bazı muhalefet mensupları bu meseleyi AKP’ye vurma malzemesi olarak kullanırken, AKP’nin bazı yöneticileri ve yazarları da bu meseleyi dile getirenleri “ırkçılıkla” suçlama yarışına girmektedir. İkisi de yanlış tutumdur. Ortada Türkiye’nin başını ağrıtan ve ileri de daha çok ağrıtacak olan bir mesele vardır. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunun farkında olduğu için çeşitli zamanlarda Suriyelilerin “misafir” olduğunu vurgulamış, güvenli bölgeler oluşturulunca gönderileceklerini ifade etmiştir.

Bugüne kadar her uyarısında haklı çıkmış olan MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin 2018 yılının Eylül ayında söylediği “Bilhassa ifade etmeliyim ki, Türkiye’nin yeni bir sığınmacı dalgasına katlanması, hazmetmesi, hatta kabul etmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. Bu gerçeğin herkesçe bilinmesi şarttır. Halen Suriyeli sığınmacılardan kaynaklanan pek çok sorunumuz varken, bunun üstüne yeni bedellerin ve telafisi çok zor olacak yeni yüklerin ilavesi asla tasvip etmeyeceğimiz bir hata olacaktır. Parti olarak ülkemizde misafir edilen Suriyelilerin aşama aşama ülkelerine dönmelerini milli beka ve demografik istikbalimiz açısından mecburiyet gördüğümüz de bir gerçektir.” sözleri dikkate alınmalıdır.

Suriyeliler meselesinde, sosyal gerçeklere uygun bir çözüm için AKP hükümeti elini çabuk tutmalıdır. Bu meseleyi yok saymak, meseleyi daha da büyütmekten başka bir şeye yaramayacaktır.