Sıkıntılı, kendini bulmaya çalışan, geçmişten gelen gerginliği unutmanın yollarını arayan iki takımının mücadelesine tanıklık etti, Şenol Güneş Stadı…

Bir yanda atanını ve tutanını kadro dışı bırakan Trabzonspor, diğer yanda ligin dibinden çıkmak için galibiyet serisinin peşine düşen Fenerbahçe.

Fenerbahçe, forveti ikileyerek, gole daha yakın olmak istediğini gösterdi. Orta alandan Valbuena denetiminde atılacak ara paslar, kanatlardan Hasan Ali, Isla, Ayew gibi oyuncularının yapacağı ortalarla hedefe gitmeyi planlamıştı. Orta alanda kapılacak topları hızla karşı kaleye taşımak da eldeki bir diğer gol taktiğiydi.

Trabzonspor’un elinde forvet ya da golcü kimlikli yalnızca Rodallega vardı. Ki, o da hakemin pozisyonu güzel süzerek verdiği penaltıyı gole çeviremeyerek, kimliğinin gereğini yerine getiremedi. Ev sahibi, golcüsü tek olunca, onun yerine, işi orta alandan, ayağına hakim oyuncularının uzaktan attığı şutlarla çözmeye çalıştı. Özellikle Yusuf Yazıcı her bulduğu şansta kaleyi yokladı.

Maçın ilk yarısı Kolombiyalı'nın penaltısını kurtaran kaleci Harun ile birbiri ardına attığı şutlarla kaleyi yoklayan Yusuf Yazıcı arasında geçerek golsüz sona erdi.

İkinci yarının hemen başında gelen golle ev sahibi öne geçti. Bu golden sonra biraz hareketlenir gibi olduysa da, Fenerbahçe’de yine Harun öne çıktı. Harun, bu kez Abdülkadir ve golün sahibi Novak’ın girdiği pozisyonlarda direnmeye çabaladı.

Trabzonspor rakip kaleyi bombardımana tuttu. Fenerbahçe, orta alanı teslim etmek zorunda kaldığı maçta ‘şansına’ sığındı.