Hayatını kaybetmiş birinin ardından tartışma yaratmanın, polemik yapmanın dini inançlarımız açısından da uygun olmadığını bilen bir insanım. Ozan Arif’le ilgili yapabileceğim tüm tespitleri toprağa verildiği gün uzun bir yazıyla yapmıştım. Geneli FETÖ, CHP, İP, HDP paylaşımı yapan sahte kimlikli sosyal medya hesapları dışında itiraz eden hiç kimse de olmadı. O yazıya aklı ve vicdanı olup da itiraz edebilecek kimse zaten yoktu. Ozan Arif’in artık sazı da yok, dili de yok, kalemi de yok. Konuşamaz, yazamaz, söyleyemez. Yakalandığı hastalık neticesinde bir gün herkesin gideceği ahirete gitti. Geçtiğimiz Cumartesi günü de toprağa verildi.

Geriye, onu sağlığında kullanan ve ölümünden sonra da kullanmaya çalışan ruh hastaları kaldı. Bunlar şimdi de Ülkücü sanatçıları sosyal medya üzerinden linç etmeye çalışıyorlar. “Niye cenazeye katılmadınız, niye taziye mesajı yayınlamadınız?” bahanesiyle hakaret, küfür edenler sosyal medya fosseptiği oluşturdular.

Ahmet Şafak’ı, Mustafa Yıldızdoğan’ı, Atilla Yılmaz’ı, Âşık Sefai’yi, Yıldırım Yıldızdoğan'ı, Osman Öztunç’u, Alperen Kekilli’yi, Zafer İşleyen’i, Fatih Kaya Kuzucu’yu, Ali Kınık’ı ve diğer tüm Ülkücü sanatçıları hedef alan her türlü kirli, seviyesiz ve aşağılık ifadelerle saldırdılar. Oysa Ozan Arif’in 20 yıldır Lidere ve kadrosuna ettiği küfür ve hakaretlerden dolayı, Ozan Arif’in cenazesine karşı MHP’nin, Ülkü Ocaklarının ve diğer kuruluşların kendiliğinden oluşan mesafesi vardı. Bu durum herkesi etkilediği gibi sanatçıları da etkiledi. Ozan Arif’in bu sanatçılarla zaten hiçbir diyalogu kalmamıştı. Ozan Arif, MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin yanında kim sadakatle duruyorsa onları düşman belliyor ve içinde Etrafında finoları dolaşır” cümlesi olan şiirler yazıyordu. Zaten konuşmalarında genelleme yaptığında da ettiği hakaret ve küfürlere onları da dahil ediyordu.

Bu sanatçılarımız kimseye hakaret, küfür etmeden yıllardır Türk milletinin duygu ve düşüncelerine tercüman olan kişilerdir. Hepsinin de Ülkücü Hareket üzerinde emeği vardır. Eserleri milyonların gönlünde taht kurmuş sanatçılardır. Ozan Arif’in hizmeti olduğu günleri de inkâr etmek elbette nankörlük olur.

Bu sanatçıları hedef alarak, aslında Ülkücü Hareketi hedef almaya devam ediyorlar. Hala yaşananlardan ders çıkarmıyorlar. Ozan Arif toprağa verilmeden, hakaret ve küfürlerle aklınca Ozan Arifçilik oynayan müptezelleri de gördük.

Ozan Arif, maalesef Ülkücü Hareket içinde tüm değer yargılarını yıkmış ve dağıtmış kişiydi. İster sev, ister sevme milyonlarca oyu olan bir hareketin liderine ve kadrosuna edilen hakaretlere kılıf bulmaya çalışan her kimse ruh sağlığı yerinde olmayan kişilerdir. Hem de bunu “Ülkücü” sıfatıyla yapacaksın… Yok, böyle bir şey! Sen ev içinden yaparsan, el dışarıdan ne yapmaz ki?

Bazı dangalaklar da “Recep Tayyip Erdoğan Ülkücülere, Bahçeli’ye dolu hakaret etti, şimdi berabersiniz” diyor. Erdoğan onları yaptığında hangi sözü ve kelimesi karşılıksız kaldı? Böyle bir meşrulaştırma mı olur? Son iki-üç yıldır Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ülkücülere, MHP’ye övgülerini nereye koyacaksınız? 15 Temmuz sonrası oluşan, milli konular etrafındaki birlikteliği göremeyecek kadar mı körsünüz?

Sanki Cumhurbaşkanı Erdoğan hala Ülkücülere kötü söz söylüyor, MHP de buna rağmen “N’olur beraber olalım” diyor. Bir kere rakip partilerin birbirine ağır eleştiride bulunması zaten siyasetin doğasında var. Ama kendi ailenden biri, aile büyüğüne küfür ve hakaret ediyorsa zaten orada bir DNA karışıklığı vardır.

AKP-MHP birlikteliğini sorgulayan, Ozan Arif’in ettiği küfür ve hakaretleri meşrulaştırmaya çalışanların şu an terör örgütü pkk’nın siyasi uzantısı HDP ile birçok ilde aynı adaya oy kullanacak İP isimli partinin mensubu olması da ayrı bir garabettir.

Ozan Arif konusunu dışarıdan değerlendiren bir göz olan Hürriyet yazarı Ahmet Hakan bile şunları yazdı:

MHP, bütün teşkilatlarıyla Ozan Arif’in cenazesinden uzak durdu.

Neden? Çünkü Ozan Arif, ömrünün son demlerinde MHP Lideri Devlet Bahçeli hakkında gerçekten yenilir yutulur olmayan, çok ama çok ağır hakaretler içeren şiirler yazmıştı.

Dikkat! “Siyaseten eleştirmişti” demiyorum, “Çok ağır hakaretler etmişti” diyorum.

Ozan Arif’in vefatıyla birlikte MHP’nin teşkilatlar olarak yapacağı iki şey vardı:

BİR: Ya o hakaretleri unutup cenazeye katılacaklardı.

İKİ: Ya da cenazeye katılmayacaklar, ancak olumsuz tek bir kelime bile etmeyeceklerdi.

Açıkçası zor bir karardı. MHP yönetimi, ikincisini yapmakta karar kıldı.

Biraz empatiyle bakınca insan, öyle çok da gönül rahatlığıyla “Ne olurdu sanki cenazeye katılsalardı” diyemiyor.

 

Ozan Arif eleştirmiyor küfür, hakaret ediyordu. MHP’ye yönelik sürekli kin ve nefret pompalıyordu. Kanser hastalığına yakalandığında, tedavisi sürerken dahi bu huyunu asla bırakmadı. Son nefesine kadar da bu durumunu devam ettirdi.

Ozan Arif öyleydi ama bir de onun MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye ve kadrosuna hakaretler ettiğinde bunun yayıcısı olan, mutluluktan uçan, adeta kendinden geçen ruh hastası olmasından asla şüphemiz olmayan geride bıraktığı tipleri vardı. Ozan Arif’in MHP’ye ettiği küfür ve hakaretler onlar için kafa yapan uyuşturucu gibiydi. Ozan Arif hayatını kaybedince kendilerini boşluğa düşmüş gibi hissedip, ağızlarının ayarını yine bozdular. Bu tiplere bakın, Ozan Arif hayatını kaybedince cenaze töreninin ve arkasından dua etmenin derdine değil, Ozan Arif’in MHP Lideri ve kadrosuna etmiş olduğu hakaretleri paylaşma derdine düştüler. İP’lisi, CHP’lisi, HDP’lisi, devrimcisi, komünisti, Fetöcü’sü ve bunların uzantıları, Ozan Arif’in MHP Liderine yönelik yazdığı ve ceza aldığı “Şerefsiz” şiirini paylaşmak için birbiriyle yarıştılar. Düşünsenize hainlik sıfatını kazanmış Can Dündar alçağı bile bu şiiri paylaştı.

Hayatında Ozan Arif’in bir eserini dinlememiş, yolda görse tanımayacak olanların en çok odaklandığı MHP Liderine ve kadrosuna etmiş olduğu küfür ve hakaretler idi.

“Aygır zaten bıktırmıştı canımdan

Bir de kısrak tepti zayıf yanımdan

İktidarı alır Tansu Hanımdan

Bir başörtü iki küpe verirdim”

Ozan Arif bu şiiri yazdığında DYP’de siyaset yapan ve “Ben Tansu Çillerin öğrencisiyim” diyen Meral Akşener de Ozan Arif üzerinden goygoyculuk yapan bu tiplerden biriydi.

Gerçekten bu konularda çok hassas gibi “Dinimiz ölmüşlerimizi hayırla yâd etmeyi emreder. Bugün için konser değil, Kuran’ı Kerim tilaveti gerekir. Yakışan budur” diye Ülkücü sanatçıları hedef gösteriyordu. Kendisi de Ozan Arif’in cenaze töreninden sonra gittiği Samsun’un Canik ilçesinde partisinin seçim koordinasyon merkezinin açılışını yaptı. Meral Akşener Muğla'nın Dalaman ilçesine bağlı Şerefler köyünde taziye için gittiği evde tabut başında siyaset yaptığı günü de unutuyor galiba… Hem de evin ortada yerinde, tabut hemen önündeyken…

“Vallahi dostu özledim, vallahi Apo’yu özledim” diye şarkı söyleyen PKK’lı Ahmet Kaya’yı mezarında ziyaret eden Kemal Kılıçdaroğlu bile Ozan Arif üzerinden ikiyüzlülük, riyakârlık yapıyor. Cenazesine CHP’li belediyelerin otobüs göndermesi ayrı bir mesele. Gerçi Ozan Arif’in CHP’nin televizyonu Halk Tv’ye bağlanıp, CHP’nin HDP ile beraber yürüdüğü, adına “Adalet Yürüyüşü” dedikleri program için “Adalet adına bir yürüyüş var. Adalet kelimesi kutsal bir kelime, herkesin bu kelimenin yanında yürüdüğünü düşünüyorum” demesini biz unutamadığımız gibi, CHP’de unutmamış!

Bir de Rahmi Turan var. Şu an götürüp fotoğrafını gösterseniz dahi Ozan Arif’i tanımaz ama ölümünden sonra şunları yazdı:

“Yıllarca halkın dertlerini dert edindi. Fakat aynı saflarda mücadele ettiği Bahçeli Bey ve MHP tarafından mahkemeye verildi. Çünkü doğruları söylüyor, MHP yönetimini eleştiriyordu.”

Doğruları söyledi, mahkemeye verildi öyle mi Rahmi Turan?

O zaman sana ve senin gibilere Ozan Arif’in diliyle hitap edelim o zaman. Nasıl olur?

Adam değilsin

Şerefsiz

Köpek

İt

Puşt

Kahpe

Kıç yalayıcı

Lağım faresi

Çakal

Kıçı tutkallı

Fino

B*k

Ozan Arif’ten seçebildiğimiz küfür ve hakaretlerden bazıları bunlar… Daha neler var neler…

Meral Akşener’in yanından Ozan Arif üzerinden ahkâm kesen ahmaklar, Meral Akşener’e bu küfür ve hakaretlerle seslensek nasıl olacak?

Riyakâr Kemal Kılıçdaroğlu ya sana?

Ozan Arif’in sağlığında MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye ve kadrosuna yönelik ettiği seviyesiz küfür ve hakaretleri karşısında “Edep yahu, sen ne yapıyorsun Ozan Arif?” diye tepki göstermiş olan varsa buyursun bugün konuşsun. Ona deriz ki, hem tutarlı, hem ölçülü…

Ben cenaze töreninde bu şekilde olan bir kişiye rastlamadım.

Ozan Arif küfür ettikçe en çok yayan onlardı.

Ozan Arif küfür ettikçe yılışan, sırıtan bunlardı.

Belki de bunlar zamanında tepki gösterse Ozan Arif bu hatalara düşmez, cenazesi binlerle değil, MHP ve Ülkü Ocaklarının katılımıyla yüzbinlerle uğurlanırdı.

Bizden biri ölse meydanlarda davul çaldıracak olan şeytan kılıklılar, Ozan Arif’in cenazesine karşı sessiz ama seviyeli bir duruş sergilemiş, MHP’ye, Ülkü Ocaklarına ve diğer milliyetçi kuruluşlara ders verecek en son kişilerdir.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, ameliyat masasında iken yazılan ve söylenenleri hatırlayınca tiksintiden başka bir şey oluşmuyor bende. O tiksintiyi veren kişiler, bir de şimdi utanmadan insanlık dersi vermeye kalkıyor.

O yüzden artık bırakın bu işleri… Ozan Arif günahları ve sevaplarıyla öteki dünyaya gitti. Sağlığında onun küfür ve hakaretlerine alkış tutarak yolundan çıkardınız, ölüsünü de bunun için istismar etmeyin.

Zaten arada bu gaz verenler ve istismarcılar olmasa biz bu dil yarasını çoktan tedavi etmiş olurduk. Bunu aslında en iyi merhum Ozan Arif biliyordu. MHP ve Devlet Bahçeli düşmanlığı için onu istismar edenler iki gün sonra Ozan Arif’in adını bile anmayacak ama bizler yine “Ölmez Bu Hareket, Ölmez Bu Dava” eserindeki anıları hatırlayacağız.

Söylenecek çok söz var ama herkesin yaşananlardan ders çıkarmasını ifade ederek artık bu konuyu uzatmıyorum.