Osmanoğlu Hanedanına  muhalif olup da  Osmanlı devletini yönetmek mümkün değildi.

Nitekim Mithat Paşa,bu gerçekle yüzleşmiş ve soluğu Taif’e sürgünde almıştı.

Osmanlı Devletinin son dirayetli padişahı Sultan İkinci Abdülhamit,Mithat Paşa’yı iyi tanır.Evvela anlaşır,Anayasa’yı ilan edeceğini söyler,meclisi söz verdiği gibi açar ama bir yıl sonra kapatır.

Gerekçe bellidir : Meclis milli değildir,her bir üye bir tarafa çeker.Boşo Efendi açıkça “Yunanperestlik “ yapar ve bunu da ilan eder : Osmanlı Bankası kadar Osmanlıyım,diye.Zira Osmanlı Bankası aslında Fransız sermayeli bir kuruluştur ve sadece adı Osmanlıdır.

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti yönetmek de Atatürk’ün milli duruşunu,tarih şuurunu, Türk merkezli bakışını tanımakla mümkündür.

Atatürk’ün kurduğu partiyi yönetmek için de aynı gereklilik söz konusudur.Kurucu lideri her yönüyle ele alıp doktriner milliyetçi kimliğini gözardı etmeden siyaset üretmek olmazsa olmaz bir durumdur.

Nitekim andımız meselesinde CHP gerekli tavrı göstermemiştir.Çünkü CHP,Türkçü görünmekten rahatsızdır.Çünkü CHP,kendisini ortanın solu ile tanımladığı andan itibaren Atatürk’ün ideolojik duruşundan uzaklaşmıştır.

Atatürk,tam anlamıyla Türk Milliyetçisidir.CHP,ikinci dünya savaşından sonra Türk Milliyetçiliği noktasından savrulmuş ve kozmopolit-hümanizme evrilmiştir.Ziya Gökalp’in,1922’de parti programının temeline yazdığı ”kültürde Türkçü,siyasette halkçı” kimlik, Atatürk sonrasında devreden çıkmıştır.

Atatürk’ün partisi yıllar sonra “Sosyalist Enternasyolizme “ bile üye olmuştur.

Sosyalist enternasyonal ve Atatürk!

Cumhuriyetin ilan edildiği ilk günlerde ;Sovyetler Birliğinin kuruluş yıldönümünde,enternasyonal marş çalınırken ayağa kalkan bürokratına,” milli bir devletin mensubu,enternasyonal marş çalınırken nasıl ayağa kalkar?!” diyerek fırça üstüne fırça atan Büyük Türk’ün partisi kendisini milletlerarası alanda sosyalist çizgide tanımlıyor.

Olacak iş değil!

Siyaset kamuoyumuz yıllardır erken dönem Cumhuriyet tartışmalarıyla meşgul.Bu süreci bir türlü aşamıyoruz.

Çünkü meseleye temelden yaklaşılmıyor.Temelden yani Türk Milletinin tarihsel varlığından.

Oysa Türkiye,1923’e tarihin milletler mücadelesi seyrinde gelmiştir.Milliyetçilikler çağı Türk Milletine bir görev sunmuştur.İmparatorluk dağılırken tarih bu topraklarda Selçuklu’yu,Osmanlı’yı kuran millete ,”şimdi kendi adınla kendi iradenle devletini kur artık,” demiştir.

Tarih,bu iradeyi Türk milletinin kurtuluş savaşında yedi düvelle vuruşması sonucunda göstermiştir.”Keşke yunan kazansaydı,hilafet de şeriat de ayakta kalırdı” diyenler bu gerçeği hatırlamak bile istemezler.Bunların fikirleri milletin başında Atatürk değil,başka biri de olsa  değişmeyecektir.Mesele Türk Milletine olan inanç meselesidir.

Tarih meydanında, milli benliğini içinden çıkardığı devletlere emanet etmiş olan Türk Milleti, cumhuriyet formunda yürüyüşünü kararlılıkla sürdürmektedir.

Bu yürüyüş durdurulamaz.

Ama birileri konuşup dururlar.

Halbuki toplumsal barışa,itidale,aklıselim düşünmeye ihtiyacımız var.

Tarihi kavga ettirerek günü kurtaramayız.

Geçmişten ders almak ve geleceğe yürümek..

Temel formül bu.

Bunu herkes başarabilir.

Yeter ki Türk Milletinin tarihi ve siyasi varlığını tanıma gayreti içinde olunsun.

Gerisi kolay.