Bir zamanlar Anadoluculuk diye bir görüş vardı.

Millet dediğimiz sosyolojik varlığı Anadolu toprağının meydana getirdiğini savunuyorlardı.

Mükrimin Halil Yinanç,Remzi Oğuz Arık,Nurettin Topçu gibi fikir ve ilim adamlarının oluşturduğu simalar daha çok muhafazakar Anadoluculuk içinde yer almışlardı.Bir de Mavi Anadolucular vardı : Edebiyat dünyasında Halikarnas Balıkçısı olarak da bilinen Cevat Şakir ve Bedri Rahmi Eyüboğlu,Azra Erhat gibi yazarlar,şairler bu akımın önde gelen isimleriydi.

Mavi Anadoluculuk, batılı değerlerin Anadoludan yayıldığını savunuyor,kimlik inşasında Türk-İslam değerleri yerine İyon temelli Anadolu sembollerini koyuyorlardı.

Muhafazakar Anadoluculuk ise milletin miladını 1071 Malazgirt Savaşı ile başlatıyor,bu tarihten sonraki olayların ve etkilenişlerin farklı bir Türk Milleti meydana getirdiğini iddia ediyor,bu millete Anadolu Türk milleti denilmesi gerektiğini savunuyordu.

Bilinen gerçektir,Nihal Atsız gibi Türkçüler her iki akımla da anlaşamamıştır.Büyük Türk Milliyetçisi Atsız, Anadoluculuğun,Türklük fikrini anadoluyla sabitleyen tutumunu tenkid etmiş özellikle Nureddin Topçu’nun,” milli hakikatler karşısında Turancılığın müflis fikir olduğu,” iddiasını eleştirmiştir.

Mükremin Halil Yinanç gibi değerli bir tarihçinin,vatan fikrinin en önemli özelliğinin tarihsel kader birliği olduğunu belirterek Turan anlayışının bu açıdan geçersiz olduğunu nitelemesi elbette izaha muhtaçtır.Zira vatan dediğimiz aziz toprak, üzerinde yaşayan milleti dağıyla,ovasıyla,deresiyle çerçevelese de milli kültürün, sınırları aşan bir enerji ile coğrafyayı biçimlediğini göz ardı edemeyiz.

Dede Korkud’u Anadolu’ya hapsedebilir miyiz? Türkmenistan,Azerbaycan Türklüğü bize ne der?

Evliya Çelebi,Seyahatnamesi’nde,Ahmet Yesevi Hazretlerinin Anadolu coğrafyasına yayılan etkisinden söz ederken hayır,Yesevi Kazakistan’a aittir mi diyeceğiz?!

Her iki akım da Türklüğü dar Anadoluculuğa hapsederek Türk Milliyetçiliğinin dünyevi kudretini anlamakta zorlanmıştır.Ama kabul edilmelidir ki Anadoluculuk,siyaset kültürümüzde etkili bir konuma sahiptir.”Yerlilik “ kavramı her halde Anadolucu fikrin etrafında şekillenmiştir.Dışardan bakıldığında kolaylıkla anlaşılamayan bu durum merkez sağ ya da sol iktidarların politikalarında kendisini göstermiştir.

Türk Dünyasını siyasi bir gerçeklik olarak nitelemekten kaçınan her iki akım,merkez solu ve merkez sağı etkilemeyi başarmıştır.

Fikri planda meydana getirdiği enerjiyi siyasi zemine de yansıtmayı başaran Anadoluculuk,Türk Dünyasının gerçekliğini öngörememiştir.Nitekim Demirperde yıkılıp Türk Dünyası bütün gerçekliği ile ortaya çıkınca Asya Türklüğüne sırtını dönenler geç kalmanın pişmanlığını itiraf etmek durumunda kalmışlardır.

Yüzyıl önce Gaspıralı İsmail’i Kırım’dan,Ali Bey Hüseyinzade’yi Azerbaycan’dan,Yusuf Akçura’yı Kazan’dan Anadoluya getiren şuur Türklüktü,Anadoluculuk değildi.Bunu yüzyıl önce Ziya Gökalp görmüştü ;Atatürk inanmıştı,Atsız kavgasını vermişti;Alparslan Türkeş ,Dokuz Işık’la doktriner hale getirmişti.

Türk milliyetçiliği tarih yazmaya devam ediyor.