Sözlük anlamı tam böyle olmasa da, ‘geleceği şekillendirmek’ diyebileceğimiz ‘vizyon’ (sağgörü, gelecek, ileri görüş) ile ‘bugünki adımlar’ anlamına gelen ‘misyon’ (görev, amaç) ikileme olarak kullanılır. Çoğunlukla da karıştırılır. Bu tartışmayı, dil bilimcilerin kendi aralarında yapacağı bir tartışmaya bırakalım, biz spora uyarlayalım. Kulüpler şu anda kafalarını kaldıramayacak kadar ağır borç yükü altındalar. Çünkü, vizyon sahibi yöneticileri olamadı. Yarın daha da büyük borç batağında olacaklar. Çünkü, misyonu doğru belirleyecek yöneticileri yok.

Bu sözlerimizin net anlaşılması için 4 büyük kulübün durumunu örnekleyelim. 2011-2012 döneminde Finansal Fair Play takibine alınan büyüklere dendi ki, “Ekonomik anlamda kötü yönetiliyorsunuz. Ayağınızı denk alın”… Hatta, Avrupa’dan men, transfer yasağı gibi cezalar bile verildi. Peki, bu süreçte ne oldu, dersiniz? Dört kulübün o dönem, 2 milyar 62 milyon lira olan borç yükü, yüzde 380 artarak, 9 milyar 896 milyon liraya çıktı. Yani, düzeleceğine tersine gitti. Bundan sonra değişir mi, hemen, fazla düşünmeden yanıt verelim, hep birlikte: “Değişmez”…

Şimdilerde yeni moda, kulüplerin borç kaynağı olarak futbolcular gösteriliyor. Onlara verilen, verilecek paralar, maliyetleri, bindikleri arabaların markaları, kulüplerin batakta olma nedeni olarak anlatılıyor. Geçiniz beyler… Bu işte en az suçlu olan futbolculardır. Onlar, arenaya çıkan gladyatörler gibi gösterinin en önemli parçasını temsil ediyorlar. Futbolcunun misyonu belli, ‘oynamak’, vizyonu belli, ‘yarınlarını garanti altına almak’... Profesyonel sözleşmeyi imzalarken, kendi koşullarını ortaya koyuyorlar. Kimseyi kandırmıyorlar. İsteklerini söylüyorlar. Dönemin yönetenleri de törenle imzalıyorlar. Bu dakikadan sonra, hiç kimsenin futbolcunun alacaklarını batak kaynağı gösterme, eleştirme, dışlama, horlama, taraftara şikayet etme hakkı yoktur.

Sözleşme bağlayıcıdır, kesindir, haktır. En basitinden, bakınız, ‘Rakama göre değil, milli duygularla’ imzalanan sözleşme gereği, Milli Takımdan gönderilen Fatih Terim’in kazandığı tazminat! Son olarak soralım, çoğu iş insanı, üstelik başarılı iş insanı olan yöneticiler, kendi iş yerlerinde 5 liraya görev yapacak bir çalışana, 15 lira verip, bilmem kaç yıl bağlayıcı sözleşme yapar mı? Peki, bunu neden kulüplerde yapıyorlar?