ABD Başkanı Trump Amerikan askerlerinin Irak ve Suriye’de bulunması hakkında bazı açıklamalarda bulundu. “Irak’ta harika bir üssümüz var ve orada olacağız ve açıkçası Suriye’den yavaşça çekilirken DEAŞ’ı Irak’tan vuruyoruz. Suriye’de 2 bin askerimiz var, çekilmeye başladılar. DEAŞ’ın elindeki son bölgeyi de alınca Irak’taki üsse gidecekler ve sonra eve (ABD) dönecekler ama orada olacağız ve kalacağız.” diyen Trump’a Irak Cumhurbaşkanından cevap gecikmedi.

Trump’ın açıklamalarını değerlendiren Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih, Donald Trump'ın güçlerini Irak'ta bırakabilmesinin Irak hükümetinin kararıyla mümkün olabileceğini belirtti. Irak Cumhurbaşkanı ilaveten, Irak’ta hâlihazırdaki ABD askerî varlığının “terörle mücadelede iş birliği amacıyla ve hükümetin kararı ve talebi üzerine” gerçekleştiğini hatırlattı ve bundan sonrası için de bunun ancak bu şartlarda mümkün olacağını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Salih’in açıklaması uluslararası hukukun ve egemenlik ilkesinin hatırlatılması anlamına geliyordu. Gerçekten de bir yabancı ülkenin topraklarında binlerce ABD askerinin konuşlandırılması hususunda evsahipliği yapacak ülkenin buna izin verip vermeme hakkı egemenlik ilkesinin bir gereği. Cumhurbaşkanı Salih, “ABD her istediği zaman, herhangi bir gerekçeyle gelip burada asker bulunduramaz” derken uluslararası hukuk çerçevesinde bir uyarıda bulunmuş oldu.

Berhem Salih kendi ülkesi ve uluslararası hukuk açısından haklı bir noktaya işaret etti. Ancak bunun yanı sıra ABD Başkanı’nın hatırlaması gereken başka bir husus var. ABD Kongresi, Başkan’ın tek taraflı kararıyla Vietnam’a yüzbinlerce asker göndermesine rağmen bir türlü başarıya ulaşılamaması üzerine bir iç siyasî kriz haline dönüşen Vietnam Savaşı’na tepkinin zirve yaptığı bir dönemde, çok önemli bir yasa kabul etti. Kasım 1973 tarihli Savaş Yetkileri Yasası (War Powers Act) adını taşıyan ve hâlen yürürlükte olan yasa, ABD askerlerinin yurtdışında bulunmasının ancak ve ancak Kongre kararıyla mümkün olabileceğini hüküm altına aldı.

Yasa, Kongre’nin onayı olmadan ABD askerlerinin çatışma alanlarına sevk edilmesini yasaklıyordu. Ayrıca yasa, Kongre’nin onayı alındıktan sonra yurt dışına asker gönderildiğinde 48 saat içinde Başkan’ın Kongre’yi bilgilendirmesi mecburiyetini ihdas ediyordu. Yine yasaya göre, görevlendirmenin başlangıcından sonraki 60 gün içinde Kongre tarafından bir savaş ilânında bulunulmamış ya da Kongre askerî birliklerin görev süresinin uzatılmasına izin veren yeni bir karar almamışsa, ABD Başkanı’nın yurtdışındaki askerleri geri çekmesi gerektiğini öngörüyordu.

Kısacası, yurtdışına asker gönderilmesi ve görev süresinin ne kadar olacağının belirlenmesi, ABD mevzuatına göre münhasıran Başkan’a verilen bir yetki değildi. Bu hususta Kongre’nin bir kanun hükmü olarak kayıt altına alınmış yetkileri var. Dolayısıyla ABD Başkanı’nın bu kanuna aykırı şekilde hareket etmesi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve fren ve denge mekanizmasının ihlali anlamına geliyor. Gerçekten de ABD siyasetinde bu hususta şimdiye dek birçok tartışma ve anlaşmazlık görülmüştür. Başkanlar, “ulusal güvenlik” gerekçesiyle Kongre’nin onayına ihtiyaç duymadıklarını savunmuş, Kongre ise kanunlara uymanın Başkan için de bir zorunluluk olduğunu hatırlatıp, yetkisinin bir sınırı olduğuna işaret etmiştir.

F. D. Roosevelt günlerinden beri yürütülen anayasal tartışmanın 1973’te kabul edilen mezkûr yasayla çözülmüş olduğu bir gerçek ancak, Trump bu yasanın gereklerini hiç de ciddiye almıyor gibi. Aleyhine yürütülen soruşturmalardan ders çıkarmayan Trump’ın önümüzdeki dönemde Savaş Yetkileri Yasasına aykırı eylemleri yüzünden de Temsilciler Meclisi’nde çoğunlukta olan Demokratlar tarafından sıkıştırılması ihtimali yok değil.