Sosyal medya; en genel anlatımla yeni nesil web teknolojilerinin getirdiği kullanıcı kolaylığı ve iletişim hızıyla yakalanan eş zamanlı bilgi paylaşımının takip edildiği bir dijital platformdur.

Sosyal medya; herkesin rahatlıkla katılımını, katkı yapmasını ve geri bildirimde bulunmasını sağladığından, medya ve kullanıcıları arasında kesin çizgi yoktur; erişebilirlik yönüyle hiçbir sınırlama bulunmamaktadır; çift yönlü olarak sohbet edilebilir; gruplar kurulup topluluklar hızla oluşturulabilir. Kullanıcılar, kendi ilgilendikleri konulara ve alanlarına göre sosyal ağlarını kurabilir; bazı konu ve kapsamlara katkı sağlayabilir; olaylara hızlıca tepki verilebilir. Sosyal medya büyük kitlelere kolaylıkla ulaşabilmekte; kitlelerin davranışlarını etkileyebilmekte duygularını değiştirebilmektedir. Bunlar, olumlu yönde de olabilir; olumsuz yönde de olabilir.

Doğru kullanıldığında sosyal medya; tanıdığı açık ve özgür alan sayesinde gençlerin kendilerini daha fazla ifade etmelerine olanak verir. Hayatın en değerli materyali olan bilgiye, doğru ve hızlı şekilde ulaşabilir.

Yanlış kullanımda ise; zaman kaybına ve bağımlılığa yol açmaktadır. Eğitim öğretimin aksamasına ve dolayısı ile başarısızlığa sebebiyet vermektedir. Takip edilebilecek veya dahil olunabilecek yanlış gruplar ve topluluklar, nefret ve şiddet eğilimlerini arttırıyor, ahlaki çöküntüye ve kişilik bozukluklarına yol açıyor.

Peki siz sosyal medya hakkında ne düşünüyorsunuz?

Biliyorum ki birçoğumuz vakit geçirmek için, gündemden haberdar olmak için kullanırız. Ve kesinlikle bağımlı değiliz değil mi?

Sosyal medya, kullanıcı odaklı olup doğru kullanıldığında gücü ve etkisi tartışılamaz bir platformdur. Ancak doğru kullanım nasıl olmalı, özellikle ebeveynler bu çöplükten hem kendilerini hem de çocuklarını nasıl kurtarmalı, şimdi telefonları bir kenara bırakıp düşünelim!

Şimdi, sizlere okurken sıkıcı gelecek ancak son derece doğru ve hayret ettiren sayısal verilerden bahsedeceğim.

Gençlik üzerine araştırmalar yapan “Youth Insight”ın Türkiye’de sosyal medya araştırma sonuçlarına göre “her 10 gençten 9’u sosyal medyada”

Liseli 500 ve üniversiteli 500 öğrenciden sağlanan verilere göre:

Öğrencilerin bir haftada 50 saati sosyal medyada geçiyor. Haftada ortalama 6 gün Facebook’a, 5 gün Twitter’a giriyorlar. Her 10 gençten birinin kendi blogu var. Blog sahipleri, haftada ortalama 2 kez paylaşım yapıyor. Üniversite öğrencilerinin ortalama arkadaş sayısı 400. Liselilerin 439. Facebook’da ortalama 415 arkadaşları var. Bir markanın sadece 2.500 kişiyi bir araya getirerek 1 milyon kişiye ulaşma imkanı doğuyor. Üniversite gençliğinin yüzde 71’i en çok 20-02 arası Facebook’a giriyor. Lise gençliğinin yüzde 67’si 16-24 arası Facebook’ta. Bir marka, bu saatlerde gençleri yakalayabilir. Sosyal medyada markalara dair olumlu-olumsuz yorumlar her iki gençten birini etkiliyor. Olumsuzlardan etkilenme oranı daha yüksek.

Bu veriler, gençliğin sosyal medyaya ne denli bağımlı olduğunu göstermeye yeterlidir. Bilindiği gibi her neye olursa olsun bağımlı olmak bir insanın kendine yaptığı en büyük zulüm olarak değerlendirilir. Gençlerimizi madde bağımlılığından olduğu gibi medya bağımlılığında uzak tutmak da asli görevimiz olmalıdır. Sosyal medya doğru kullanılmadığı takdirde sosyal medya terörü olmakta ve birçok yönden terör örgütleri için uygun bir zemin oluşturmaktadır. Çocuklarımızı, gençlerimizi terörizm propagandası haline gelmiş bu çöplüğün içinde yitmeye razı mıyız?

Sosyal medya denilen ve günümüzde insanlığın virüsü haline gelen bu mecra, başkasının kontrolünde olan bir simülasyondur esasında…Öyle ki sosyal medya üzerinden kendisine gerçek hayatında yaşadığından bambaşka bir gerçeklik sahası kuran genç, topluma entegre sürecini tam anlamıyla tamamlayamıyor. Ve gençler bu simülasyona bağımlı olmaya devam ederse –bağımlı olursa diyemiyorum zira o yolu çoktan geçtiler- kendi dünyalarının öznesi değil ancak nesnesi olabilirler. Sessiz bir testere misali ömrü tüketmekte olan zamanımızı, sosyal medya denilen çöplükte geçirmeye değer mi? Geçmiş ve gelecek arasında sıkışıp, içinde yaşadığımız zamanı değerlendirmenin, heba etmemenin vakti gelmedi mi artık?

Bi’ düşünelim…

Sosyal medyadan bir nebze uzaklaşıp bu yazıyı okuyan okuyuculara; selam, sevgi ve muhabbetle…