31 Mart, her hangi bir seçim değildir. MHP bu seçimleri Türkiye’nin beka mücadelesi açısından dönüm noktası olarak değerlendiriyor. Zilletin derdi ülke olmayınca, görüşmelerinde de ilke kalmadı.

Cumhur ittifakının yerel seçimlerde yapacağı işbirliği, hemen hemen şekillendi. MHP zaten tavrını en başta net olarak açıkladı. Ankara, İstanbul ve İzmir’de aday çıkarmayacağını ilan etti. Sayın Erdoğan’ın il başkanları toplantısındaki konuşmasında, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin de nerelerde jestler yapabileceğinin işaretlerini gördük. 74 ilin adayları açıklandı. İstanbul’da ilave edilirse, bu sayı 75’i buluyor. Sayın Erdoğan’ın, “gerek şahsım, gerek Sayın Bahçeli, gerekse bu süreci yürüten arkadaşlarımız, kalan yerler için nihai kararımızı da vereceğiz.” sözü, her şeyi anlatıyor. Kalan 6 il Adana, Mersin, Manisa, Osmaniye, Aydın ve Muğla. İki parti arasındaki görüşmeler olumlu şekilde devam ediyor.  Sayın Bahçeli ile Sayın Erdoğan’ın yapacakları görüşme büyük ihtimalle yerel seçimlerdeki işbirliğine son şeklini verecek.

İTTİFAKIN GEREĞİ

İki partinin işbirliği bütün il ve ilçeleri kapsamıyor. Daha çok 30 büyük şehir üzerinde duruluyor ve buralara özel bir önem veriliyor. Karşılıklı jestlerin olmadığı illerde her parti kendi adayı ile yarışacak olsa da, Cumhur ittifakının zedelenmemesi için çok dikkat gösterilecek. Her iki lider de teşkilatlarını bu konuda ısrarla uyardı. Sayın Bahçeli, Antalya’daki il başkanları toplantısında Cumhur İttifakı’nın gereği her neyse onun yapılacağını söylemişti. Zillet ittifakının paydaşı olan CHP-HDP-İP ve diğer yedekleri her nerede ortak aday çıkarırlarsa çıkarsınlar, onlarla her seviyede mücadele edileceğini, Cumhur İttifakı’nın ruhuna uygun ve uyumlu hareket etmeye sonuna kadar dikkat gösterileceğini açıklamıştı. Sayın Cumhurbaşkanı da, “benim teşkilatımdan isteğim, Cumhur İttifakı'mıza kimse bir gölge düşürmeye kalkmasın. Tam aksine dayanışma içinde, genel merkezlerimizin aldığı bu konuyla ilgili kararlara hepimiz uyacağız.” diyerek, çok net ifadelerle yerel işbirliğine sonuna kadar bağlı kalacaklarını gösterdi.

BEKA MÜCADELESİ

31 Mart, her hangi bir seçim değildir. MHP bu seçimleri Türkiye’nin beka mücadelesi açısından dönüm noktası olarak değerlendiriyor. Belediyelerin zilletin eline geçmesi durumunda dağdaki teröristlerin buralara yuvalanacağını, yeni hükümet sisteminin tartışmaya açılacağını, ülkenin sonu belirsiz bir tartışmanın içine çekileceğini görüyor ve söylüyor. Bu tehlikenin yaşanmaması için de yerel seçimlere ne kazanıp ne kaybedeceği gözüyle bakmıyor. “Şu kadar belediye benim olsun, bu kadar Adalet ve Kalkınma Partisi’nde bulunsun” diye de yaklaşmıyor. Cumhur İttifakı’nın toplam oyunun, 24 Haziran’ın gerisine düşmemesini ve böylelikle zilletin bütün ümitlerinin sönmesini istiyor.

ZİLLETİN DURUMU

Cumhur ittifakının yerel seçimlerdeki işbirliği de, hedefi de son derece açık, şeffaf ve net. Bir de zilletin durumuna bakalım: CHP ve İP arasında kelimenin tam anlamıyla bir siyasi kap-kaç yarışı var. Bunları izlerseniz zannedersiniz ki, seçimler olmuş bitmiş ve her yeri kazanmışlar da paylaşımda anlaşamıyorlar. Böyle bir ittifakın, bu tür bir işbirliğinin neresinde saygı, millet iradesi ve etik var?  Hoş, o paylaşımı da yapamıyorlar ya. CHP bir taraftan İP’i kolluyor, diğer taraftan HDP’yi ayarlıyor. İP, CHP ile pazarlık ediyor, HDP’yi yedeğine alıyor. HDP bu keşmekeşten ne çıkarabileceğinin, hangi yeni ihanetleri cebine koyabileceğinin hesabını yapıyor. Her biri ayrı telden çalıyor, ayrı türkü tutturuyor. Dertleri ülke olmayınca, görüşmelerinde de ilke kalmıyor.

PAYLAŞAMIYORLAR

Ortalığa saçılan adaylar ayrı bir tiyatro oynuyor. Özellikle Ankara’yı paylaşmakta da, buldukları adayı ikna etmekte de büyük sorun yaşıyorlar. Aday partileri beğenmeyip hepsinin birden kendisine teslim olmasını istiyor, partiler adayı çekiştirip hizaya sokmaya ve ayar vermeye uğraşıyor. Birbirlerine rest çekip ayrılıyorlar, sonra dönüp tekrar deniyorlar. CHP, İP’in siyasi cürmüne bakıyor, istediklerini yanına koyuyor, bir türlü işin içinden çıkamıyor. Zaten ortak noktaları, ortak değerleri yok. Peşinde oldukları menfaati de paylaşamıyorlar. Bu gidişle daha seçimlere ulaşamadan darmadağın olup gidecekler.  Bir de bu hallerine bakmadan Cumhur ittifakına dil uzatıyor, fitne çıkarmak için çabalıyorlar. Kendileri her türlü pazarlığı yapıyorlar, her türlü kumpası kuruyorlar ve bunun adı demokrasi ve millet iradesi oluyor. Cumhur ittifakının seviyeli, saygın ve ilkeli işbirliğine ise söylemediklerini bırakmıyorlar. Şaşkınlığın ancak bu kadarı olabilir. Neyse ki, her şey milletin gözleri önünde cereyan ediyor.