25 Ekim Türk düşünce tarihi açısından dikkate değer bir takvimi temsil eder:Ziya Gökalp’in ölümü !

1876 yılında Diyarbakır’da doğan Mehmet Ziya Gökalp,kısa denilebilecek bir zaman içinde imparatorluğun zihin dünyasında yer edecek fikri çalışmaları yapmış,kitaplar yazmış,dergiler çıkarmış,hapislerde yatmış,sürgünlere uğramış,mütevazi bir derviş gibi tevekkülle yaşayarak bu alemden göçüp gitmiştir.

Ziya Gökalp, hem fikir hem de mücadele adamıdır.Türk Milliyetçiliği fikir sistemi okumalarına öncelikle onun eserlerinden başlanmalıdır.

Türkleşmek-İslamlaşmak-Çağdaşlaşmak çalışmasıyla devrinin bütün fikri anlayışlarını yani Türkçülük,İslamcılık ve İçtihatçılık akımlarını terkib ederek sosyo-politik hareketlere Türk toplum yapısını adres olarak göstermiştir.

Ziya Gökalp,kadar eleştiri yağmuruna tutulan ikinci bir fikir adamı her halde yoktur.Galiba bu durum düşünürümüzün, oldukça verimli bir fikir adamı oluşunun tescilidir.

Türk toplumunu anlama ve anlatma konusundaki çabaları taklitçilik suçlaması ile gözardı edilmek istenmiştir.

Halbuki Gökalp,iddia edildiği gibi Fransız sosyoloğu Emil Durkhaym ‘i taklit etmemiş görüşlerini ifade noktasında çalışmalarından faydalanmıştır.Aksine Durkhaym’i eleştirdiği noktalar da vardır.Bunlardan en önemlisi Durkhaym’in,”kollektif şuur” kavramı yerine,”kollektif vicdan “ kavramını bulması ve fert-toplum ilişkisinde “vicdanı” esas almasıdır.

Ömrünü milletini tanımak ve tanıdığı milletinin fert-toplum planında gelişmesini görmek yolunda vakfetmiş bir idealisttir Ziya Gökalp.İstanbul işgal edildiğinde yurtdışına kaçması teklifini reddeden,Nemrud Mustafa divanında yargılanırken,”Türk Milletine hakaret edemezsiniz,” diyerek mahkeme salonunu yürek meydanına çeviren millet evladıdır.Sürgün gittiği Malta adasını okula çeviren,sürgünde ittihatçıların önde gelen asker -sivil idarecilerine felsefe dersleri veren de o’dur.

“Türkçülüğün Esasları” en çok dikkat çeken eseridir.Türk Medeniyet Tarihi kitabı ne yazıkki yarım kalmıştır.

“Biz Türkler,hürriyetimize düşkün milletiz bu sebeple komünist olamayız ama biz aynı zamanda dayanışmacı milletiz kapitalist de olamayız.Bizim yolumuz içtimai ülkücülük yoludur,” diyen Ziya Gökalp,sosyolojik gerçeklerden yola çıkarak politik kültür merkezli fikri buluşlar ortaya koymuştur.

“Bir insanın hangi millete ait olduğunu gösteren unsur ırk olamaz.Bir insanın milli kimliğini sosyal terbiye belirler.” Bu söz Türk Milliyetçiliğinin beşer anlayışının ilmi zerafetle tescilidir.

Ziya Gökalp,”yeni lisan-yeni insan” anlayışıyla yirminci yüzyılın başında Ömer Seyfettin’in de içinde bulunduğu idealist milliyetçilerle Türkçe’nin sağlıklı bir temele oturması mücadelesi vermiştir.Bu konuda hala en sağlam reçete onundur:Yabancı terkipleri atalım,Türkçeleşmiş kelimeler bizde kalsın!

Ziya Gökalp, hukuka,tarihe,halkçılık kavramıyla bağlantılı olarak demokrasiye ilişkin görüşleriyle zihin dünyamızı etkilemiş ve hala etkilemeye devam etmektedir.

Sağlam bir karakter,muhkem bir dosttur.Tam bir yetenek avcısıdır.Yahya Kemal gibi pek çok aydını Türk Ocağı’na kazandıran odur.

Ziya Gökalp’in eserleri,mücadelesi ve hayatı ne bir makaleye sığar ne de yıldönümlerine.