Seçim, Suriye’deki gelişmeler, Fırat’ın doğusu gibi meselelerle uğraşırken, vatandaşın günlün hayatının da unutulmaması gerekiyor. Ülkenin varlığı ve birliği, devletimizin bekası elbette her şeyin önündedir. Ancak, geçim derdine düşmüş, çoluk çocuğuna ekmek götürme kaygısı yaşayan bir vatandaşı da görmezden gelemeyiz.

ÜRETİM EKONOMİSİ

Ekonomik sıkıntıların büyüdüğü ve ivedi olarak tedbir alınması gerektiğini görüyor ve söylüyoruz. Özellikle yatırım ve üretim dengesinin mutlaka kurulması lazım. Yatırım ve üretim bir ekonominin olmazsa olmaz iki ayağıdır. Yatırım konusunda bir sorun yok. Dünya çapında yatırımlar yapılmış ve tesisler açılmıştır. Fakat bu yatırımların geneli itibariyle döviz üzerinden dış sermayeli olduğunu, borcu büyüttüğünü de unutulmamalıyız. Diğer taraftan ekonomimizin üretim ayağı topaldır. Böyle devam edemeyiz. Acil olarak bir üretim ekonomisi kurmak ve geliştirmek zorundayız. Aksi halde ne işsizlik sorunumuz biter, ne borcumuz azalır, ne de istediğimiz ve hedeflediğimiz refah seviyesine ulaşabiliriz. Özellikle teknoloji üretmek, 4’ncü endüstri dönemini yakalamak bir mecburiyettir. Apple’ın tek bir şirket olarak, Türkiye’nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılasıyla (GSYH) denk bir ciroya ulaştığını bir defa daha hatırlatmak zorundayım.

ASGARİ ÜCRET

1 Ocak 2019’dan itibaren asgari ücret, net 2 bin 20 lira olarak açıklandı. Ayrıca elektrik ve doğalgazda yüzde 10 indirime gidileceği duyuruldu. Bunlar özellikle dar gelirli vatandaşlarımız için çok iyi haberlerdir. Asgari ücretin 2 bin liranın üzerine çıkması son derece isabetlidir. Yeterli olup olmadığı tartışılır. Keşke imkan olsa da daha yüksek asgari ücret açıklanabilse. Aynı şekilde bu soğuk kış günlerinde elektrik ve doğalgaz faturaları vatandaşı en çok zorlayan kalemlerdir. Yüzde 10’luk indirim bir nefes alma imkanı verecektir. Dileğimiz ve beklentimiz bu indirimlerin kalıcı olmasıdır. Kısa süre sonra bu indirimleri anlamsız hale getiren yeni fiyat ayarlamalarına gidilirse, kaşıkla verilen kepçe ile alınmış olur. Ekonominin çok önemli bir sorunu da enflasyonun yüksek oranlara ulaşmış olmasıdır. Her ne kadar son ayda belli bir düşüş yaşandığı görülmüş olsa da, yeterli değildir. Biran önce tek haneli rakamlara, o da yetmez yüzde 5’in altına çekilmesi gerekmektedir. Enflasyonun bu seviyelerde, yani yüzde 20’nin üzerinde devam etmesi durumunda indirimlerin fazla işe yaramayacağını, asgari ücretin de kısa zamanda eriyeceğini söylemek durumundayız. Enflasyon arz ve talep dengesizliğinin sonucu olduğuna göre, bu sıkıntıyı aşmanın yolu da yine üretimin artırılmasından geçiyor. Üreten ekonomi borcu azaltan, enflasyonu sıfırlayan, işsizliğe çözüm olan, bolluk ve bereket getiren bir yapının kurulması demektir ve tek çıkış kapısıdır.

FİTNE ÇIKARMA GAYRETLERİ

Geçim ve seçim birbirini tamamlayarak gider. Geçimi kolaylaştıranların seçimde bir sorun yaşamadığı bilinen bir siyaset gerçeğidir. Özellikle 31 Mart seçimleri ülkemizin geleceği ve devletimizin bekası için hayati önemdedir. Geçimin seçime etkisini iyi bilenler, Türk ekonomisini çökertmek için harekete geçmiş, döviz üzerinden kurulan tezgahlarla ciddi sarsıntılar oluşturmuşlardır. Bunda elbette yıllardır yapılan yanlışların, yapısal bozuklukların da etkisi vardır. Türk milletinin sarsılmaz iradesi ile bu saldırı, şimdilik savuşturulmuştur. Fakat henüz tam olarak düze çıktığımızı söylememiz imkansızdır. Şanslarını yeniden deneyecekleri anlaşılıyor. Sokak çağrıları yapılması, CHP’nin başını çektiği zillet ittifakının fitne çıkarma gayretleri boşuna değildir. Türk milletinin huzuru ve ekmeği üzerinden bir oyun oynanması, affedilmez bir ihanettir. Üç beş oy uğruna bunu yaptıklarını ve daha fazlasını da yapabileceklerini ibretle izliyoruz. Ancak, bütün bunlar boştur ve sonuçsuz kalmaya mahkumdur.