Dünyanın birçok ülkesinde pandemi sürecinde tetiklenen ekonomik kriz yaşanırken, Türkiye de kendi ölçeğinde bundan olumsuz etkilenmiştir. Özellikle gıda, barınma ve enerji alanında dünya genelinde büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Pandemi süreci yaşanırken bir de üzerine Rusya-Ukrayna savaşının çıkması küresel ekonomik krize olumsuz yönde katkı sağlamıştır. Ülkelerin enflasyon oranları ve vatandaşlarının alım gücü birbirinden farklılık gösterse de ekonomik kriz tüm ülkelerde yerleşik düzene geçmiştir. Her ülke de kendi ölçeğinde bu ekonomik krizden çıkış yolları aramaktadır.
Ekonomik meseleler yaşayan kendi ülkemiz Türkiye de bunun çabasını vermektedir. Türkiye’nin aynı zamanda büyük oranda sığınmacı meselesi vardır. Bu mesele çatışma, ayrıştırma ortamı yaratmak isteyenlerin en büyük malzemelerinden biri haline gelmiştir. Sığınmacılar arasında konuk olma adabını bilmeyen provokatörler olduğu gibi bu tür sığınmacılara karşı tepkiyi genelleme haline getirerek masumlara yönelik saldırı provokasyonları yapanlar da vardır. Devletimizin de, vatandaşlarımızın da bu konuda gerçekten çok dikkatli olması gerekiyor. Bu yazıyı sabaha karşı 04:30 civarında yazıyorum. Yaklaşık 1 saat önce, Afganistanlıların saldırısından kaçarken araba çarpması sonucu ölen 15 yaşındaki Selahattin Çelik isimli gencimizin ölümü sonrası İstanbul Yenisahra’da tansiyonun yükselmesi, yabancı uyruklu şahısların çalıştığı iddia edilen kâğıt toplama deposu basılarak içerdekilerin dövülmesi, orada bir kişinin bıçaklanması ve deponun ateşe verilmesine dair haberlerin görüntüleri medyaya düştü. Bu olaylar ve manzaralar gerçekten gelecek günler için tehlike arz etmektedir.
Toplumda sürekli asayişsizlik, güvensizlik, huzursuzluk zemini oluşturulmaya çalışılıyor. Provokasyonlar seri şekilde piyasaya sürülüyor, provokatörler ise fırsat kolluyor.
Sığınmacılar üzerinden karşılıklı senaryolar yazılıp oynanıyor. Sokaklarda çıplak gezme ve uluorta cinsel ilişkiye girme modası provakasyon olarak başlatıldı. Bugün İstanbul’da yaşanan manzaranın bir benzeri ertesi gün Mardin’de uygulanıyor yahut başka bir şehirde... Tüm bunlar olurken terör örgütü PKK’nın tasmalısı HDP de Türkiye’nin Suriye’deki terör örgütlerine yönelik operasyonu öncesi sokaklarda bölücü eylemlere başlamış ve polise tokat atma alçaklığına yine soyunmuştur. 775 sözde hukukçunun teröristbaşı Öcalan ile görüşmek için başvurması, HDP’nin “İmralı Hapishanesi kapatılmalı” içeriğiyle teröristbaşı Öcalan’a destek yürüyüşleri başlatması iç karışıklık peşinde koşanların hareketliliği olarak göze batmaktadır.
2023 seçimleri öncesi Türkiye’de her türlü krizi, kaosu tetikleyebilecek bir muhalefet vardır. HDP’nin CHP’nin “kadim dostu” olduğu düşünüldüğünde kimlerin kimlerle iş tutabileceği kendini hissettirmektedir.
Türk milleti’nin ekonomik ve ahlaki buhranla direnci kırılmak isten- mektedir. Direnci kırılmış bir millet üzerinde de emperyalizm her türlü deneyi yapabilir. Toplum içindeki bazı davranışlar bu deneyin başladığını göstermektedir. Hele geçtiğimiz hafta Antalya’da bir liseli gencin sınıfta yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’e havada uçarak tekme atması yüreklerimizi yakan dehşet görüntü olmuştur. Çeşitli şehirlerde çıplak yürüme eylemleri, sokak ortasında sergilenen çeşitli ahlaksızlıklar bize “Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çökerler” sözünü de bir kez daha hatırlatmıştır. Bu olayların birçoğunu kendi vatandaşımızın yapması gerçekten acıdır.
Milli ekonominin kalkınması yanında toplum ahlakını korumaya da büyük ihtiyaç vardır. Atmosfer gerginleşiyor dikkat etmek lazım.