YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN
Defalarca tekrarladım, yine tekrarlıyorum Anayasa’nın ilk dört maddesiyle derdi olan kim varsa, onlar Türk milletinin varlığına düşman, geleceği üzerinde hesapları olan kişilerdir. Ya soy ya da kan problemi vardır. Yahut etnik fitne çıkarma figüranı olarak yabancı başkentlerden kullanılmaktadır.
Etrafımızdaki huzurunu bozdukları devletlere dikkatlice bakın, hepsini de etnik-mezhep kavramlarıyla bölüp/ parçalayıp kaosun tam merkezine oturttular. Arap-Kürt-Türkmen dediler ve böldüler. Şii ve Sünni dediler ve hep çatıştırdılar. Türkiye’de de etnik ve mezhep kavramlarıyla her türlü fitneyi çıkarıyorlar ama bu topraklardaki sağduyu onların oyununu hep bozmaktadır.
“Tek Millet, tek Bayrak, tek Devlet” altında toplanmanın sağladığı birlik ve beraberlik ahengi bir bozulursa Türkiye de elbette bir Irak, bir Suriye haline gelecektir…
Irak’ta Barzani ve Talabani unsurları sürekli “Bağımsız Kürdistan” yoklaması yapmakta, Suriye’nin birçok büyük ili ise hala terör örgütü PKK’nın (YPG) işgali altındadır. Irak’ta ve Suriye’de bölücü unsurların sürekli dillendirdiği şey ise yeni bir ayrıştırma, bölme Anayasa talebidir. Emperyalist odaklı bölücü kazanımları, Anayasa ile resmiyet altına alma çabasıdır. Aynı tezgâh sürekli Türkiye’de de güncel tutulmaya çalışılıyor.
Bu yüzden her kim “Anayasa’nın ilk dört maddesi değiştirilsin, maddelere dokunulsun” diyorsa, Irak’a, Suriye’ye bunları yapan emperyalizmin borazanlığını yapmaktadır.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, geçtiğimiz ay “Anayasa’nın dördüncü maddesinden hareketle ilk üç maddeyi değiştirmeye yeltenecek ve buna muvaffak olacak bir bedhahta bu dünya gözüyle müsaade etmemiz ve çanak tutmamız imkânsızdır ve emel sahipleri kendilerine mutlaka çeki düzen vermekle mesuldür. Anayasanın ilk dört maddesine ve cumhuriyetimizin kuruluş ilkelerine sadık kalınarak zamanın ihtiyaçlarına dinamik ve kalıcı cevaplar verebilen anayasa yapılmasının yanındayız.” diyerek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da “Anayasa'nın ilk 4 maddesi ile ilgili bizim açımızdan herhangi bir tartışma yoktur. Özellikle Cumhur İttifakı'nın böyle bir sıkıntısı, böyle bir derdi de yoktur. Partimizin bu konudaki duruşu, tutumu, yaklaşımı gayet açıktır. Biz mümkün olan en geniş toplumsal mutabakatla yeni anayasa sürecini yönetmek ve başarıyla neticelendirmek arzusundayız.” diyerek son noktayı koymuştu. Güçlü iradesi olan bu iki liderin, noktayı koyan bu sözlerine rağmen, noktayı virgüle dönüştürmeye çalışan herkes beyhude çaba vermektedir.
“Anayasa içinde Türk olmayan vatandaş kendini bulamıyor” gibi yaklaşımlar şeytanca bir yaklaşımdır. Bu girişim etnik fitneyi palazlandırma girişimidir. Ne yapacağız sanıyorsunuz? Aynı vatanda, tek bayrak altında, bugüne kadar eşit şartlar altında yaşayan fakat etnik kökeni farklı olanlara ayrı bayrak, ayrı vatan, ayrı dil mi vereceğiz? Bu birlik değil parçalanma, bu kardeşlik değil etnik temelde güç savaşı yaratır. Bunun böyle olmasını zaten emperyalist güçler istemiyor mu?
Suriye ve Irak’ın hali; sağduyulu herkese ders, bölücü plan yapanlara iştah kabartan örnek olmaktadır.
Zaman zaman Anayasa’nın ilk dört maddesini değiştirmekten, onlara dokunmaktan bahseden Kemal Kılıçdaroğlu, Ali Babacan, Temel Karamollaoğlu, Zekeriya Yapıcıoğlu gibi genel başkanlık düzeyinde sıfat taşımış/taşıyan kişiler ve diğer bazı siyasiler bunun farkında olamayacak kadar aciz mi?
Türkiye’nin Anayasa’sındaki ilk dört maddeye dokunulduğu zaman, yıllardır terörle ülkeyi bölemeyenlerin, masa başında bu bölünmeyi bir dolma kalemle başarmasını izlemiş oluruz. Herkes aklını başına alsın. Etnik fitne tezgâhlarına düşmesin…