YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN
Seçimlerden hemen sonra, seçim sonuçlarını bile gölgede bırakan bir tartışma başladı. AK Parti’den CHP’ye geçen Sancaktepe Belediye binasında jakuzi var mı yok mu?
Seçim bittiği günden bu yana tartışılan konu bu… Fakat bu tartışmanın boş yere başlatılmadığı anlaşılıyor.
Öncelikle bu tartışmaların çok planlı başlatıldığı belli. Bu tartışmayı ilk başlatan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun kampanya direktörü Necati Özkan olmuştu. Necati Özkan sahte bir jakuzi görseli yayınlayarak, bunun Sancaktepe Belediye binasına yapıldığı iftirasını atmıştı. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan video görüntüleri ortaya çıkardı ki, Sancaktepe Belediyesi’nde jakuzi yok, çok klasik ve sade banyo düzeneği var.
Buradaki iftira olduğu ortaya çıkan jakuzi gündemi niçin başlatıldı?
Bunun amacı acaba, yeni seçilen CHP’li Sancaktepe Belediye Başkanı Alper Yeğen’in PKK’ya çok yakın duruşunun ortaya çıkması mı?
Alper Yeğen’in paylaşımlarına bakınca CHP görünümlü bir DEM’li olduğu anlaşılıyor.
Geçmişte “Diren Lice” demiş… Terörle mücadele yapan asker ve polis karşısında teröristlere çağrı bu…
Atatürk’ün astırdığı vatan haini Seyit Rıza için “Başını dik tut ciğerparem” güzellemelerinde bulunmuş…
Dersim’de ‘Atatürk’ün katliam yaptığını’ savunan sözleri ortaya döküldü.
Atatürkçü CHP’nin yeni bir skandalı olan bu durumunun tartışılmasının önüne geçmek için elbette bir ‘cambaza bak’ konusu lazımdı. Necati Özkan Goebbels tarzı kara propaganda tarzını bildiği için jakuzi iftirasıyla bir gündem malzemesi yarattı. CHP’li Sancaktepe Belediye Başkanı Alper Yeğen’in haince söylemlerini, Atatürk düşmanlığını tartışması gerekenler böylelikle olmayan jakuziyi tartıştırarak hedefi saptırdı.
Jakuzi ile ihanet örtme tezgâhını gayet iyi yönettiler. Şimdi de AK Parti milletvekilinin yediği ıstakoz üzerinden kendi gündemlerini iyi örtüyorlar. CHP’li Beşiktaş Belediyesi’nin her şeyi eksik olduğu halde ruhsat verdiği gece kulübünde çıkan yangında 29 canı yitirdiğimizi ve Antalya’daki teleferik kazasında CHP Belediyesi’nin sorumluluğunda yitirdiğimiz canı ve yaralıları tartıştırmamak için ıstakoz gündemini ana gündem yaptılar. Elbette Türkiye’nin ekonomik şartları ortada iken milletvekilinin bu paylaşımının savunulacak hiçbir yönü yoktur. Zaten kendisi de “Bugüne kadar yapmadığım bu hata için tüm kamuoyundan özür dilerim.” açıklamasını yaptı. Bu açıklamanın üzerine yorum yapmaya gerek yok sanırım. Ama Türkiye’de bu konularda çifte standartlar var. AKP İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı’nın yediği ıstakoz üzerinden linç eden CHP’liler, kendi yöneticilerinin kat ve kat yanlışlarını, yolsuzluklarını, usulsüzlüklerini, villalarını, evlerini, tatillerini savunmak için birbiriyle yarışıyorlar. Ortada bir yanlış varsa kişiye göre değişir mi?
AK Partiliye serbest CHP’liye yasak, CHP’liye serbest AK Partiliye yasak diye bir mantık olabilir mi?
Seçim sonuçlarını belirleyen ana etkenin ekonomi olduğu her kesim kabullendiğine göre devleti yönetenler, milleti temsil edenler, yaşantısına, yediğine-içtiğine dikkat edecek… Bunun şu partilisi, bu partilisi yok. Herkes için geçerlidir. Vatandaş ucuz et yiyebilmek marketler önünde kilometrelerce kuyruk oluştururken, bu ülkede et yemeden günlerini geçiren insanlar varken, TBMM’de milletvekilleri tarafından yapılan upuzun mangal şovları çok büyük görgüsüzlüktür, milletin içinde bulunduğu şartlara kör kalmaktır.
Herkes birbirinin eksiğini, yanlışını kendi eksiğini yanlışını kapatmak için değil, yapılan her yanlışı ortadan kaldırmak için gündem etmelidir. Ne demişler: Bir doğru adına diğer doğru terk edilmemelidir.