YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN
Mevlana Celaleddin-i Rûmî “Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır.” sözü günümüzde siyaset-medya ilişkisini özetlemeye yetmektedir.
Türkiye’nin özgül ağırlığı en yüksek dozajda olan ve bu yönüyle de gündemde olma özelliği çok fazla olan MHP, bu sözle sık sık muhatap olmaktadır. MHP’nin bir eylemi yahut söylemi sürekli ana mecrasından çıkarılıyor ve “karşındakinin anladığı kadar” yorumlanıyor.
MHP’yi kimisi düşük zekâ düzeyiyle “anladığı kadar” yorumlamakta, kimi de her şeyi çok iyi anladığı, bildiği halde gerçekleri değil; itibar suikasti yapmak için kendi kafalarında oluşturduklarını yalanı, iftirayı, kara propagandayı MHP ile muhatap ediyorlar.
MHP hakkında 10 konu konuşuyorlarsa, bunun %99’u yalan ve iftira çerçeveli senaryolardan ibaret… MHP’ye yönelik takıntılı, saplantılı ve görevli olan medyanın çalışma sistemi “At yalanı, bulaştır iftiranı. Israrla ve yorulmadan tekrar tekrar bunu yap. Sonra bir şey olmamış gibi köşene çekil” şeklindedir.
Bakın her olayda, her konuda bu böyle…
“MHP’siz” cümle kuramıyorlar, “Devlet Bahçeli” ismi geçmeyen yorum yapamıyorlar. Her olayı, her konuyu getirip mutlaka buraya bağlıyorlar. Söz konusu MHP olunca anında “Pavlov’un Köpeği” gibi öğretilmiş refleks gösteriyorlar.
MHP’ye yönelik öğretilmiş bu refleksle yapılan düşmanlıklara o kadar çok örneğimiz var ki, MHP’nin 55 yıllık hayatı sürekli bu şekilde geçmiştir.
MHP ile ilgili son aylarda öğretilmiş refleks içerikli düşmanlıklara bakınca meselenin çok sistemli organize edildiği görülmektedir.
MHP hakkında gündemde olan, tartışılan konulara baktığımızda, meselenin adalet, hukuk arayışı yahut bu kavramların sahiplenişi olmadığı çok aşikârdır. Çünkü 1000’in üzerinde askerimizin, polisimizin şehit edildiği, vatandaşımızın hayatını kaybettiği Hendek-Kobani terör olaylarında PKK’lı teröristleri azmettiren Selahattin Demirtaş’a özgürlük isteyen, ona kahraman muamelesi yapanların özünde hukuk-adalet arayışı olması mümkün değildir. Onbinlerce kişiyi öldürmüş terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı ile onun sembol isimleri etrafında birleşmiş parti ve kişilerin zaten insan canına dair hassasiyeti olması mümkün değildir.
Terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarıyla ittifak ve iş birliği yapmak suretiyle, onların işlediği onbinlerce cinayete alkış tutanların, önü-arkası, sebebi-sonucu henüz belirlenmemiş bir cinayetten, MHP ve Ülkü Ocaklarını suçlamaları, sadece ihanetlerini hayata geçirme önünde engel gördükleri MHP’nin ayaklarına pranga vurma çabasıdır.
MHP’de adeta “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım. /Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım, /Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.” diye haykırdıkça, bunlar “Pavlov’un Köpeği” gibi öğretilmiş reflekse devam ediyorlar.
Onbinlerce kişiyi öldürmüş, binlerce askerimizi, polisimizi şehit etmiş terör örgütünün siyasi uzantısıyla, onların yöneticileriyle iş tutan kişilerin, ekranlarında onlar için ağıt yakan medyanın bu hali hepinizin dikkatini çekmiyor mu? Elbette hukuk-adalet arayışının küçüğü-büyüğü olmaz. Ama onbinlerce kişiyi öldüren PKK’lıları alkışlayanlar, “PKK’lı gençlerin ölüsüne de, dirisine de sahip çıkacağız” diyen PKK’lı Demirtaş’ı kahraman yapanlar; söz konusu MHP olunca niçin yargının karar vermediği hakkında mahkemesi bile görülmeyen bir cinayet üzerinden çıldırmış gibi saldırıyorlar. Bu tezatlık hali bile niyetleri açık etmeye kafi…
MHP’ye yönelik saldırıların temel amacı ve yaşanan bu tezatlıklar her yönüyle idrak edilirse, Türkiye üzerinde oynanmak istenen oyunlar da anlaşılacaktır. MHP’yi en sağlıklı anlayabilecek olanlar; milli şuuru yüksek olanlardır.
