YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN
ORGANİZE ELLERİN PROVOKASYONLARI
Seçim yaklaştıkça provokasyon ve istismar ateşinin derecesi de yükseliyor. Belli ki, bir karanlık el yine organize çalışıyor. CHP’nin başını çektiği muhalefet önümüzdeki seçimleri son şans gördüğü için her olayı, her kavramı, her değeri kutuplaşma ve istismar aracı olarak kullanmak istiyor. Özünde düşman ne kadar değer varsa, sözde o değerlerin kavgasını veriyor gibi bir seferberliğe girişmiş durumdalar.
Elbette yaşanan olaylar karşısında ortaya koydukları eylem ve söylemleri sadece seçimde siyasi kazanç sağlama olarak değerlendirmek de biraz onları masumlaştırmak olur. Olayın daha üst akıl derecesinde olduğunu düşünüyorum.
Türkiye bir taraftan hem kendi bünyesinde hem de Irak ve Suriye üzerinde aralıksız terörle mücadele ederken, milli savunma konusunda milli/yerli üretimlerle bağımsızlığını en yüksek noktaya çıkarırken, Ermenistan’ın elinden 30 yıl sonra Karabağ’ı kurtarırken ve ABD destekli İsrail’in vaat edilmiş topraklar projesini büyütme hedefini dünyanın gözüne önlem alınması gereken tehlike olarak sokarken, elbette bünyesindeki etki ajanlarının Türkiye’yi kendi içinde yoracak, kendi içinde kamplaşma ve kutuplaşmayı artıracak çalışma içinde olacağını düşünmemek safdillik olur.
Yabancı laboratuvarlardan kontrol edilen ne kadar kamplaştırma, kutuplaştırma malzemesi varsa, aynı anda geçmişte olduğu gibi şimdi de harekete geçilsin diye adeta düğmesine bastılar. Din ve etnik temel üzerinden yapılan Atatürk düşmanlığı ve istismarı arasında sıkıştırılmaya çalışılan kitleler, Şeyh Sait, Seyit Rıza gibi Türkiye Cumhuriyeti düşmanlarının kahramanlaştırılmasında başlayan propaganda seferberliği, teröristlerin kahraman yapıldığı, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların ise suçlu görüldüğü atmosfer yaratma çabaları sürerken son olarak başlatılan “Hilafet” tartışmaları da düşman sevindiren manzaralar olmuştur.
Bir kişi “Şehitlerimize Rahmet, Filistin’e Destek, İsrail’e Lanet” mitinginden dönerken elinde “Tevhid Bayrağı” olduğu için bir üniversiteli gencin saldırısına uğruyor. Ertesi gün Anıtkabir'in içinde bir şahıs "Lanet olsun Cumhuriyet'e, Şeriat gelecek" diye bağırarak eylem yapıyor. Birbirini tetikleyen eylem ve söylemler adeta yarışıyor. Uzun bir süre sonra “Laik-Antilaik” kavgası için kıvılcım da yakılmış oldu. Hiçbir olayın tesadüf olduğuna inanmıyorum. Organize eller kendini çok belli ediyor.
Şöyle bakıyorum tuhaf tuhaf haller…
İsrail’e ve ABD vahşetine zerre söz söylemeyenler Filistin’deki mazlumlara sahip çıkılmasından rahatsızlar…
İsrail askerine dua edenler, Türk askerinin Irak ve Suriye’de terörle mücadelesini sorguluyor.
Terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısıyla işbirliği ve ittifak yapanlar bol bol Atatürk ve Cumhuriyet nutukları atıyor.
Anayasa’nın ilk dört maddesini değiştirmek için HD(P)KK ile Anayasa taslakları hazırlayanlar, PKK’nın televizyonu IMC TV’de “Anayasa’nın ilk dört maddesi değiştirilebilir” diyenler şimdi Cumhuriyet rejiminin tehlikede olduğuna dair çığırtkanlık yapıyor.
Herkes adeta maske takma yarışına girmiş ve kutuplaşmayı, kamplaşmayı nasıl körüklerim derdinde…
Etki ajanları ve siyaset borsacıları birbiriyle uyumlu bir şekilde her türlü provokasyonu tetikliyor. Hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar. Suudi Arabistan’daki iptal edilen maçın atmosferini nasıl kullandılarsa, diğer olayları da bu provokasyon menüsüne anında alıyorlar. İşin anlaşılması gereken tek yönü ise provokasyon menüsünü oluşturan tüm partilerin ortak yönü, terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarıyla açıktan işbirliği ve ittifak yapmalarıdır. Bunlar “Atatürk ve Cumhuriyet” nutukları attıklarında “Hadi oradan soytarılar” ifadesini rahatlıkla kullanabilirsiniz. Bu şekilde maskeleri belki düşer, provokasyon peşinde koşmayı bırakırlar.