Ukrayna-Rus savaşının tüm dünyayı sarsan etkisi sürerken İran’da başlayan iç karışıklığın başta Suriye ve Irak olmak üzere Asya ve Orta Doğu denklemine derin yansımaları oldu. Tahran yönetimi, Suriye’den 6 bin, Irak’tan ise 8 bin militanı çekerek başta Kirmanşah olmak üzere farklı kentlere yerleştirdi. İran, sıcak savaş bölgelerinde etkisini kaybederken Türkiye ise Irak ve Suriye’de teröre karşı konuşlandığı bölgelerde askerî pozisyonunu güçlendiriyor. Ankara, Suriyeli muhalif gruplara bir kez daha “hazır olun” talimatı verirken, Pençe Harekât sahası ve Suriye’deki Türk askerî birimlerinde de hareketlilik arttı. ABD Irak misyonu ise bu hareketliliği “operasyon hazırlığı” olarak duyurdu. Uzmanlar, bölgede kartların yeniden karıldığını ve Türkiye’nin yeni dönemde hem Irak hem de Suriye’de sahanın asli aktörü olacağı görüşünde.
Türkiye gazetesinden Yılmaz Bilgen'in haberine göre, Kafkassam Başkanı Prof. Dr. Hasan Oktay, “Semerkant Zirvesi Türk dünyası için olduğu kadar Türkiye’nin etki alanı açısından da milat” olduğu görüşünde. İran açısından sancılı bir sürecin başladığını kaydeden Oktay, İran rejiminin ilk kez ciddi anlamda sarsıldığını ve üç ayı aşkın süredir devam eden gösterilerin sistemli isyana dönüştüğünü kaydetti. İran’ın Karabağ iddialarını gündeme getiren ve bölgede İsrail varlığı olduğu ısrarını hatırlatan Oktay “Molla rejimi daha önceleri başvurduğu gibi dışarıda yeni bir cephe açarak içeriyi kontrol altına alma yoluna gidebilir. Bu kapsamda Azerbaycan’a saldırabilir. Ancak böyle bir refleks rejim açısından gerçek felaket sonucunu doğurur. Böyle bir hamle ile Güney Azerbaycan’ı tamamen kaybeder. Ayrıca İran içlerinde bu durum başka bölünmeleri de tetikler. Tüm bu etkenlere mezhep savaşı da eklenir. Kasım Süleymani’nin öldürülmesi İran açısından geri sayımın başlangıcı oldu. Şayet ölmese onu cumhurbaşkanı yapacaklardı. Süleymani, İran rejiminin en büyük umuduydu. İran bu krizi atlatsa dahi köklü bir sistem değişikliği o coğrafyada kaçınılmaz. Bu durumda Türkiye’ye İran’da olduğu kadar Irak, Suriye ve Akdeniz bağlamı ile birlikte Lübnan coğrafyalarında tarihi fırsatlar sunuyor” şeklinde görüş belirtti.
Irak dinamiğini en iyi bilen isimlerden ‘Eski Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilcisi’ Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Hicran Kazancı ise, İran için mezhep ihracı ve saldırı döneminin sona erdiğini, Şii yayılmacılık açısından Tahran merkezli savunma sürecinin başladığını belirtti. Batı ittifakının İran’a ilk mesajı Irak’taki son olaylarda verdiğini kaydeden Dr. Kazancı “Olaylar çok başka bir boyut kazandı, yerel bir devrim kimliği kazandı. İranlı yöneticiler ciddi bir beka endişesine kapıldı ve geri adım attı. Şu anki manzara 1979 öncesi duruma çok benziyor. Olayların bu boyutlara ulaşacağını mevcut yönetimde beklemiyordu. Güvenlik güçleri de yetersiz kalınca Suriye ve Irak’tan milis takviyesi yapmaya başladılar. Daha önce Irak ve Suriye halkına çevrili olan namlular İran halkına çevrildi. Şiddet sarmalı direniş cephesini daha fazla güçlendirdi ve Batı’da artan destekle çok daha organize nitelik kazandı” dedi. Kazancı’ya göre bu olaylar genel halk rahatsızlığının dışa yansıması olmakla birlikte özellikle Batı ittifakı Kürt figürünü baskın unsur olarak ön plana çıkarıyor. Bu durum, İran Kürdistanı projesinin zemin unsuru olarak da görülebilir. Kazancı, konuyla ilgili teorik alıştırmaların Washington’da 1.5 yıl önce başladığını ve Biden yönetiminin askerî seçenekler için düğmeye basabileceğini aktardı.
Orta Doğu Uzmanı Selim Han Yeniacun “İsrail’e bir yandan Suriye’de İran mevzilerini rahat vurmasına göz yuman Rusya, diğer yandan ABD ve Batı dünyasını gözeten bir denge politikası güdüyor. Ancak ABD’nin İran’a yönelik politik tutumunun şekillenmesinde körfezi konsolide eden role de sahip durumdalar. Hatta daha önceleri ABD ile arası bozulan AB-Tahran ilişkileri ve İran’ın elde ettiği destek bu süreçte yok. Bu konuda İsrail’in önemli misyonu var. İran’ın bu zorlu dönemi atlatma konusunda tek umudu Türkiye gibi gözüküyor. Ancak başta PKK olmak üzere Suriye ve Irak’taki bize karşı tutumu göz önüne alındığında şartların farklı geliştiğini görüyoruz. Türkiye, yeni oluşan konjonktürden kazançlı çıkacak” dedi.