Türkgün Ekonomi Borsa İstanbul'da yılın ilk 6 ayında 22 şirket halka arz edildi

Borsa İstanbul'da yılın ilk 6 ayında 22 şirket halka arz edildi

Son 6 ay içerisinde Borsa İstanbul'da 22 şirket halka arz edildi. Bu dönemde halka arzlara katılan yatırımcı sayısı 54,7 milyon olurken toplam talep miktarı 46,6 milyar lira seviyesinde gerçekleşti.

Son 6 ay içerisinde Borsa İstanbul'da 22 şirket halka arz edildi. Bu dönemde halka arzlara katılan yatırımcı sayısı 54,7 milyon olurken toplam talep miktarı 46,6 milyar lira seviyesinde gerçekleşti.

KAYNAK: AA

Halka arzlar, şirketlerin sermaye artırımı yapmak için tercih ettikleri alternatif finansman yöntemleri arasında popülerliğini koruyor. Yatırımcılar da halka arz edilen şirketlere olan ilgilerini arttırmaya devam ediyor.

Ocak-Haziran Döneminde 22 Şirket Halka Arz Edildi

Ocak-Haziran döneminde toplamda 22 şirket halka arz edildi. Bu süreçte, 22 şirketin pay dağıtımı için 54 milyon 735 bin 367 yatırımcı başvuruda bulundu ve toplamda 46 milyar 610 milyon 736 bin 908 lira fon toplandı. Dağıtım yapılan yatırımcı sayısı ise 53 milyon 684 bin 118'e ulaştı.

Yatırımcı Talebi Yüzde 137 Arttı

2023'ün ilk yarısıyla karşılaştırıldığında, halka arzlara olan yatırımcı talebinde yüzde 137'lik bir artış yaşandı. Geçen yılın aynı döneminde 20 şirketin halka arzına 23 milyon 91 bin 50 yatırımcı başvururken, bu yıl bu sayı 54,7 milyona yükseldi. Bu artan talep, halka arzların büyüklüklerine de olumlu şekilde yansıdı.

İlk yarıda talep toplama sürecini tamamlayan 22 şirketten 6'sı ana pazarda, 14'ü ise yıldız pazarda işlem görmeye başladı. Haziran ayı sonunda talep toplayan 2 şirket ise temmuz ayının başında yıldız pazarda işlem görmeye başladı.

Halka arz işlemlerindeki artış, şirketlerin büyüme ve genişleme hedeflerine destek olmaya devam ediyor. Yatırımcıların halka arzlara olan ilgisinin artması, şirketlerin sermaye piyasalarından daha fazla faydalanmasını sağlıyor.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Başyazı Kıbrıs’a daha çok dikkat etmeliyiz

Kıbrıs’a daha çok dikkat etmeliyiz

Kaynak: Yıldıray Çiçek

ABD ve İsrail’in taşeronu konumundaki terör örgütü PKK’nın elebaşlarından Duran Kalkan, yaklaşık yedi ay önce dikkat çekici bir açıklamada bulunmuştu. Adeta önceden bir sinyal verircesine şu ifadeleri kullanmıştı:

“Tabii ki dananın kuyruğu Kıbrıs'ta kopacak. Bu savaşın merkezi Türkiye'dir. İçinde yer aldığı sisteme en karşı konumda olan, sistemle en çok çelişen, 3. Dünya Savaşı'nın bir tarafı olan Türkiye'dir. Sıra Kıbrıs’a gelecek. Türkiye sınırına gelecek ve savaş Türkiye’de yoğunlaşacak.”

İsrail’in Kıbrıs üzerindeki uzun vadeli planları artık her yönüyle kendini açıkça göstermektedir. Bu doğrultuda kamuoyunu uyarmak amacıyla daha önce “Siyonizmin KKTC’deki örümcek ağı”, “KKTC'deki Yahudi çıfıtlığına dikkat” ve “ABD-İsrail taşeronu PKK ön sinyal veriyor!” başlıklı yazılar kaleme almıştım.

İsrail’in, Yahudi iş insanları ve şirketleri aracılığıyla KKTC’de yoğun biçimde toprak satın aldığı; bu durumun bizzat KKTC medyasında gündeme geldiği ve kamuoyunda ciddi tartışmalara yol açtığı bilinmektedir. İsrail’in kısa vadeli değil, yüzyılları kapsayan stratejik planlar çerçevesinde hareket ettiği düşünüldüğünde, bu gelişmelerin ciddiyetle ele alınması kaçınılmazdır.

Son dönemde Kıbrıs’ta adeta bir düğmeye basılmışçasına yaşanan hareketlilik dikkat çekicidir. Rum-Yunan unsurlar, uluslararası planlamalar içinde adeta figüran konumundadır. Fanatik Rum gruplar, EOKA terör örgütünün kuruluşunun 70. yılında, Lefkoşa’yı ikiye ayıran sınır hattında KKTC topraklarında bulunan sivillere taş atarak saldırmış ve hakaretlerde bulunmuştur.

Yunanistan’ın 25 Mart’taki ulusal bayramı kapsamında düzenlenen geçit töreninde askeri birliklerin “Kıbrıs Yunan’dır” sloganları atması ve Türkiye’ye yönelik küfürlü ifadeler kullanması da bu gerginliğin tesadüfi olmadığını gözler önüne sermektedir. Üstelik Yunanistan Genelkurmay Başkanı Dimitrios Houpis’in, “Türkiye’ye beş dakika içinde müdahale etmeye hazırız” açıklaması, bölgedeki tansiyonun askeri düzeyde dahi ne kadar tırmandığını göstermektedir.

Tüm bu gelişmeler ışığında, Yunanistan’ın ve Rum kesiminin bu denli provokatif ve pervasız adımlar atmasının arkasında bir yönlendirme olduğu açıktır. Birilerinin bu unsurları sistematik biçimde teşvik ettiği ve adeta iplerini elinde tuttuğu ortadadır. Zira ne Yunanistan'ın ne de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, bu tür çıkışları bağımsız iradeyle gerçekleştirmesi mümkün görünmemektedir.

Bu süreçte dikkat çeken bir diğer gelişme ise geçtiğimiz ay Beyaz Saray’da düzenlenen “Yunan Bağımsızlık Günü” resepsiyonunda yaşanmıştır. Başpiskopos Elpidoforos’un, ABD Başkanı Donald Trump’ı “Roma İmparatoru Büyük Konstantin”e benzeterek, “Bu işaretle git, zafer kazan. Konstantin’i (İstanbul’u) al! Armagedon başlıyor!” ifadelerini kullanması, sadece siyasi değil, aynı zamanda dini ve tarihsel bir altyapıya dayanan çok yönlü bir planlamanın devrede olduğunu göstermektedir.

Bütün bu gelişmeler, Kıbrıs özelinde yaşanacak her gelişmeyi büyük bir dikkatle izlememiz gereken bir döneme girdiğimizi açıkça ortaya koymaktadır.

Bu çerçevede şaşırtan bir diğer gelişme ise Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde büyükelçilik açmasıdır. Bu adım, çeşitli soru işaretlerini beraberinde getirmiştir. Türk Devletleri Teşkilatı’nın bu konuda kamuoyunu bilgilendirici bir açıklama yapması artık elzem hâle gelmiştir.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *