TÜRKİYE'NİN TABANA YAYILMIŞ VERGİ REFORMUNA İHTİYACI VAR
Kalaycı, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Hazine ve Maliye Bakanlığı Bütçe görüşmeleri esnasında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
"2020-2022 dönemine ait Yeni Ekonomi Programı'nda da yapılacak olan vergi reformuyla mükellef haklarının daha etkin bir şekilde korunacağı, beyanname sisteminin yaygınlaştırılacağı, vergi tahsilatının etkinliğinin artırılacağı, vergi gelirlerinin artırılacağı ve vergi adaletinin sağlanacağı hususlar temel hedef olarak yer almıştır.
Ülkemizde vergi alanında bir reform ihtiyacı olduğu açıktır. Basit, sade, anlaşılır ve herkesin mali gücüne göre vergi ödediği adaletli bir vergi sisteminin tesisi yıllardır dile getirilmesine karşın bugüne kadar yapılmamıştır. Türkiye'nin bir an önce adil, tabana yayılmış ve hakkaniyetli bir vergi reformunu gerçekleştirmesi gerekmektedir.
KAYITLI EKONOMİYE GEÇİŞİN ÖZENDİRİLMESİNE YÖNELİK TEDBİRLER UYGULAMAYA KONULMALI
Kayıt dışılık önemli bir sorundur. Haksız rekabete ve çalışanların sosyal haklardan yoksun kalmasına yol açan kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı istihdamla mücadelede daha etkili yöntemler benimsenmeli, hem kayıt dışılığın önlenmesine hem de kayıtlı ekonomiye geçişin özendirilmesine yönelik tedbirler bir arada uygulamaya konulmalıdır.
Ülkemizde vergi kaçakçılığı suçlarının büyük bir kısmını karmaşık suç örgütleri tarafından oluşturulan ve yönetilen, gerçekte farklı kişiler tarafından kurulduğu hâlde konuyla ilgisi olmayan kişiler adına kurulan firmalar üzerinden yüksek tutarlarda vergi kayıp ve kaçağına neden olan işlemler oluşturmaktadır.
KDV İNDİRİMİ MALİ MÜŞAVİRLER İÇİN DE MUTLAKA YAPILMALI
Kayıt dışılıkla mücadele ve vergi bilincinin yerleştirilmesi için mali müşavirlik mesleği çok önemli bir işleve sahiptir. Mali müşavirlerin başta muhasebe ücretlerinin tahsili olmak üzere, sorunlarına çözüm getirilmeli, KDV indirimi mali müşavirler için de mutlaka yapılmalıdır. Vergi denetimine daha fazla önem verilmeli; kayıt dışılık, kaçakçılık ve kara parayla mücadele daha etkin hâle getirilmelidir.
GELİR İDARESİ ÇALIŞANLARI KURUM İÇİ UZMANLIK SINAVINI BEKLİYOR
Maliye ve Gelir İdaresi teşkilatında çalışanların beklediği kurum içi uzmanlık sınavıyla ilgili düzenlemeyi geçtiğimiz aylarda kabul edilen kanunlarla yaptık. Önümüzdeki süreçte yapılacak KPSS sınavından sonra kurum içi uzmanlık sınavlarının yapılması beklenmektedir. Böylece binlerce çalışanın talebi ve beklentisi yerine gelmiş olacaktır. Merkez-taşra uzmanı ayrımından vazgeçilerek gelir uzmanları ve defterdarlık uzmanlarının özlük hakları diğer kariyer uzmanlıklarla eşit hâle getirilmelidir.
BEKAMIZI İLGİLENDİREN GELİŞMELERİ BİLMEMEK İÇİN UZAYDAN GELMİŞ OLMAK GEREKİR
Türkiye, varlığımızı ve geleceğimizi hedef alan tehdit, tehlike ve tuzaklarla dolu çok zor ve sancılı bir dönemden geçmektedir. Türk milleti özellikle son on yıldır siyasi, sosyal ve ekonomik abluka altına alınmak istenmiştir.
FETÖ kumpasları, Gezi olayları, Doğu ve Güneydoğu il ve ilçelerinde hendek terörüyle birlikte tezahür eden işgal planları, onlarca insanımızın hayatına kasteden isyan denemeleri, güney sınırlarımız boyunca kukla terör devleti kurma girişimi, büyükşehirlerimizde hatta Ankara'nın göbeğinde patlatılan bombalar ve 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü, dayanılmaz boyuta yükselen şehit haberleri yakın tarihimizin âdeta özeti niteliğindedir.
Doğrudan bekamızı ilgilendiren bu yaşananları bilmemek için ya uzaydan gelmiş biri olmak lazım ya da akıl, izan, vicdan ve insaftan mahrum kalmış biri olmak gerekmektedir.
Yaşanan tüm bu olumsuz gelişmelerin uzun süre belirsizliğe yol açtığını, güven ve istikrar ortamına zarar verdiğini, Türkiye ekonomisine önemli bir maliyet yüklediğini de görmek ve kabul etmek gerekmektedir.
EKONOMİMİZİ ÇÖKERTME GİRİŞİMLERİ ETKİSİZLEŞTİRMİŞTİR
Hain darbe girişimini ve terör saldırılarını etkisiz hâle getiren Türkiye, tarihinin en büyük ekonomik saldırılarına karşı da dik durmuş, spekülatif kur saldırılarıyla ekonomimizi çökertme girişimlerini de etkisizleştirmiştir. Türkiye'nin içine sokulduğu kur, faiz, enflasyon şeytan üçgeninden çıkarılması yönünde alınan tedbirlerle döviz kuru nispeten istikrarlı bir çizgiye oturtulmuş, faizlerin inmesi ve enflasyonun tek haneli rakamlara ulaşması sağlanmıştır.
Türk lirasının değer kaybının durmasının, enflasyonun gerilemesinin, faizlerin inmesinin ve cari fazla vermenin etkisiyle Türkiye'nin dış borç ödeme riskinde önemli bir düşüş gerçekleşmiştir. Geçen yıl 523 puana kadar çıkan CDS primi son olarak 310 puana kadar inmiştir; halen yüksek olmakla birlikte daha da düşeceğine inanıyoruz.
2018 yılında 27 milyar dolar cari açık verilmesine karşın 2019 yılının 1 milyar dolar cari fazlayla kapanması beklenmektedir.
İthalatın önemli oranda azalması burada etkili olmakla birlikte, önemli olan, ihracatın artmakta olmasıdır. Bir taraftan cari fazla verirken diğer taraftan hem de ticaret savaşlarının yaşandığı bir ortamda ihracatımızda da artış gerçekleştirilmiştir. Ekonomik göstergelerin hemen hemen tamamı önümüzdeki dönem için olumlu yönde gelişmelerin yaşanacağına işaret etmektedir.
EKONOMİNİN BEKLENENDEN DAHA HIZLI ŞEKİLDE TOPARLANDIĞI ULUSLARARASI KURULUŞLARIN RAPORLARINA DA YANSIDI
Daha altı ay önce Türk ekonomisinin 2019 yılında önemli oranda küçüleceğini söyleyen IMF, OECD, Dünya Bankası, Avrupa Birliği Komisyonu ile uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları son raporlarında pozitif büyüme olacağını kabul etmişler, 2020 ve 2021 büyüme tahminlerini de yüzde 3,1'e ve 4'e yükseltmişlerdir.
Türkiye'de ekonominin beklenenden daha hızlı bir şekilde toparlandığı ve Türkiye'nin zor bir ekonomik dönemden çıktığı bu uluslararası kuruluşların raporlarına da yansımıştır.
Türkiye, tüm yaşananlara rağmen dengelenme sürecinde en önemli kırılganlıklarından biri olan cari dengeyi gözeterek ve pozitif büyümeyi de işin içine katarak çok önemli bir performans sergilemiş, ekonomide ılımlı bir toparlanma sağlanmıştır. Türkiye, 2023 yılına kadar siyasi istikrar içinde ekonomik atılımlarını gerçekleştirilebileceği bir vasatı yakalamıştır.
DAHA FAZLA İSTİHDAM VE DAHA FAZLA GELİR İÇİN DAHA FAZLA YATIRIMA İHTİYAÇ VAR
Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları da bulunmaktadır. Önümüzdeki dönemde dış riskler de göz önüne alındığında, bir taraftan sıkı para politikası ve etkili maliye politikalar uygulanırken diğer taraftan başta üretim, tasarruf, vergi, iş gücü piyasası, eğitim ve tarım gibi temel alanlarda yapısal önlemlerin büyük bir ciddiyetle hayata geçirilmesi önem arz etmektedir.
Daha fazla üretim, daha fazla ihracat, daha fazla istihdam ve daha fazla gelir için daha fazla yatırıma ihtiyaç vardır. Yatırım, üretim ve istihdamı sürekli kılmayı öngören üretim ekonomisi hızla tesis edilmelidir."