Türkiye’nin en önemli savunma sanayii üretim alanlarından biri hiç şüphesiz deniz platformları. Bu alanda uzun yıllar kritik tecrübeler edinmiş olan Ankara, Milli Gemi (MİL-GEM) ve Milli Denizaltı (MİL-DEN) projeleri ile bu kabiliyetlerini çok daha ileriye taşıdı. Bu durum, özellikle son 10 yılda hem kendi ihtiyaçları hem de diğer ülkelere ihraç etmek için farklı sınıfta deniz araçları üretebilmeyi başarmış bir Türkiye’nin de önünü açtı.
Tam da bu noktada dikkat çeken bir diğer husus ise söz konusu projelerin sadece askeri ya da sivil tersanelerde değil her iki tarafın da birlikte hareket edebildiği bir ekosistem üzerinden ilerlemesi oldu. Savunma ve Denizcilik Araştırmacısı Kozan Selçuk Erkan ile Türkiye’nin bu kabiliyetini ve gelecek dönemdeki beklentileri konuştuk. Türkiye gelecek nesillere aktarabileceği bir yetenek kazandı
Bir ülkenin kendine savaş gemisi yapmasının yerli ve milli savunma sanayi için çok önemli olduğu vurgusuyla başlıyor Erkan anlatmaya. Hemen ardından bir parantez daha açıyor ve “Yabancı ülkelere gemi yapmak ise bu becerinizi gelecek nesillere aktarabilmek için gereklidir. Dünyada hiç bir büyük endüstri sadece kendi ülkesinin ihtiyaçlarını gidererek sürdürülebilir olamaz.” bilgisini paylaşıyor.
Kozan’ın anlattıklarından dünyaya savaş gemisi üretmenin teknolojinizi de en üstte tuttuğunu öğreniyoruz. Savunma sanayii ürünlerinin diplomasideki kaldıraç etkisi herkesin malumu. Savaş gemileri için de durumun değişmediğini ve bu platformları üretebilmenin masadaki gücünüzü de doğrudan etkilediğini belirtiyor Erkan.
NE KADAR ÇOK ÜRETİRSEK O KADAR ÇOK ÖĞRENİRİZ
Diplomasi meselesine somut bir örnek de veriyor Kozan Selçuk Erkan ve konuyu Ukrayna’ya getiriyor. Batı dünyası şu anda Ukrayna`ya silah hibe ediyor ya da üretiyor. “Ancak Ukrayna için savaş gemisi üreten tek ülke biziz.” diyor Erkan ve devam ediyor: “Ayrıca savaş gemileri çok büyük sistemler. Tersaneler bu çok farklı sistemleri birleştiren merkezdir. Yani bir savaş gemisi sadece bir tersaneye gelir sağlayan iş olmanın çok daha ötesinde anlamlar da taşır. Onlarca farklı kuruma iş ve AR-GE yapmasını sağlayan bir gelir modelidir aynı zamanda. Yani ne kadar çok üretirsek o kadar çok öğrenir ve imza attığımız işleri iyileştiririz.”
“DÜNYA DEVİ OLMANIN ŞAFAĞINDAYIZ”
Türkiye’de savaş gemisi üretiminde madalyonun askeri ve sivil tersaneler olmak üzere iki farklı yönü var. Kozan Selçuk Erkan bu durumu biraz daha açıyor: “Askeri gemi inşasında dünya genelinde özel tersaneler üretim yapar. Devlet, politik ve finansal olarak destekler. Kamu ya da askeri tersaneler bu tip rekabetçi inşa işleri konusunda tüm dünyada daha az görülürler. Özel tersanelerimizin gelişmişlik oranı geldiğimiz noktada dünyadaki savaş gemisi inşa eden tersanelerle rekabet edecek kadar iyi hale geldi.
GEMİLERLE BİRLİKTE YERLİ SİSTEMLER DE İHRAÇ EDİLİYOR
Savunma sanayii ürünleri ihracatında sadece platform olarak düşünmek bazen bizleri yanlış ya da eksik bir yola götürebiliyor. Örneğin bir ülke Türk SİHA’sı aldığında aynı zamanda bu SİHA’lardan atılacak yerli/milli mühimmatları da sipariş veriyor. Gemilerdeki durumu Kozan Selçuk Erkan’a soruyoruz. Erkan önce işin inşa boyutuna dair bazı detaylardan bahsediyor. Askeri gemi inşa işinde küçük tekneden büyük tekneye doğru sağlıklı bir büyüme gösteren yapımız olduğunun altını çiziyor. Önceleri küçük sahil güvenlik tekneleri inşa edip ihraç ederken geldiğimiz noktada firkateyn büyüklüğüne ulaştığımıza dikkat çekiyor.
SİLAH SİSTEMLERİNDE DE BENZER SÜREÇ VAR
Keza aynı şekilde silah sistemlerinde de benzer bir büyüme görmemiz mümkün… Küçük teknelerle beraber stabilize silah sistemleri satmayı başardık. Şimdilerde gemi boyutlarının büyümeye başlaması ile satılan silah sistemleri de arttı. Sadece silah değil gemi savaş yönetim sistemleri ve sensörlerinin de ihraç edildiğini görüyoruz.
Aynı anda hem Ukrayna`ya korvet, Pakistan`a firkateyn Nijerya`ya açık deniz karakol gemisi üretiyoruz. Bunun yanı sıra pek çok farklı ülkeye de daha küçük askeri tekne ihracatımız devam ediyor. Bu konuda yerlilik oranı artıp devletimiz tarafından politik ve finansman olarak yabancı ülkeler kadar desteklerse dünya için üretemeyeceğimiz asker gemi yok.”
İ SINIFI FIRKETEYNLERİN ÜRETİMİ
Erkan ile bu konuyu ele alırken ajanslara düşen bir son dakika bilgisi de dikkatimizi çekiyor. Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, istif sınıfı 3 fırkateynin hangi tersanelerde üretileceğini açıkladı ve gemilerin 36 ay içinde teslim edileceğini duyurdu.
Bu durumu da Kozan Selçuk Erkan’a soruyoruz. Bu adımla sadece ülkemizde savaş gemisi üretim kapasitemizi katlamakla kalmadığımızın altını çiziyor.
Dünya pazarında daha güçlü ve sayısı artan oyuncuyla daha iyi bir yere yükseldiğimize işaret ediyor ve “Savaş gemisi inşa eden tersane tüm dünyada en üst kalitede nitelikli iş yapan firma olarak kabul edilir. Sadece savaş gemisi için değil pek çok farklı deniz aracı için de tersanelerimize ekstra güven kazandırmış oluyoruz. Üç adet istif sınıfı fırkaytenin özel tersanelerce üretilmesi çok daha fazla ve farklı savaş gemisi tipinin de özel tersanelerimizce üretileceğinin ayak sesleri.” diyerek sözlerini tamamlıyor.
Kaynak: TRT Haber