TBMM İdari Amiri MHP Ankara Milletvekili Erkan Haberal'ın açıklamaları şu şekilde;
''Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kültür ve sanat bir milleti ayakta tutan en önemli temel yapı taşlarındır. Kültürün bozulması veya yok olması, milletlerin sonunu hazırlayan en güçlü nedenlerden bir tanesidir.
700'lü yıllarda kurulan Türk devleti içinde yaşayan vatandaşlarımız, İslamiyet öncesi dönemde yaşadıkları inancın ve koşulların etkisiyle geçmişten günümüze kadar süregelen kültür ve sanat hayatımızın temel taşlarını oluşturmuşlardır. Bu dönemin dinî inançlarına göre, herkes birbirine dua edecek ve bu dualar yazılı olarak birbirlerine takdim edilecekti. Bu düşünce doğrultusunda, Çin'den matbaanın alınmasıyla Türk harf hareketlerine uygun olarak yeni matbaa geliştirilmiş, herkesin birbirine dua basıp hediye etmesiyle evler bu kitaplarla dolmuştur. Zaman içinde evlerde bu kitapları koyacak yer bulunmayınca, o zamanki yaşayan insanlarımız "Herkes okusun; ortak bir yer yapalım, ortak bir bina yapalım." fikriyle hareket ederek meydana bir bina yapıp bugünkü kütüphanenin ilk temelini atmışlardır. İşte, o dönemki inanç ve ihtiyaçtan doğan o Türk kültürü, günümüz Türkiye'sinde olağanüstü mimarisi, milyonlarca kitabı, yüzbinlerce kaynak eseri, 5.500 kişilik oturma kapasitesiyle Ankara Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi olarak millî şuurla harmanlanmış, dünyaya örnek olmuştur.
Yine, aynı inanışa göre, o tarihin Türkleri, yaşadıkları bölgenin orta kısmına tapınak yapmışlar, günde 9 defa o tapınağı zorunlu olarak görme sebebiyle kolaylık olsun diye evlerini bu tapınağın etrafına, birbirlerinin ışığını ve görüntüsünü kesmeyecek şekilde inşa etmişlerdir. Dönemin eczanesi olan aktarlar ve kıraathaneler, tapınağın etrafına yerleştirilmiş, yapılan tapınağın zamanla yağmurlar nedeniyle su alması sonucunda tapınağın üst kısmı Türk dünyasında ilk defa kubbe tasarımıyla kapatılmış ve ilk külliye ortaya çıkmıştır. O, ilk kubbeli külliye yapısı Türk-İslam senteziyle birleşmiş, Karahanlılar'da ilk Türk İslam Medresesi, Anadolu'da Danişmentlilerle Niksar'da Yağıbasan Medresesi olarak devam etmiştir. Bu medreseler, icazet vererek devlet adamı ve bilim insanı yetiştirmek amacıyla kurulmuş ve günümüze 200'den fazla üniversite olarak nüfuz etmiştir.
Değerli milletvekilleri, Türk devletinin asırlardır varlığını sürdürmesindeki temel neden kültürüne bağlı kalıp sahip çıkmasıdır. Millet olarak yolumuza yine bu düsturla devam edip, kendi kültürel mirasımıza sahip çıkıp, örf, adet, gelenek ve göreneklerimizi koruyup gelecek nesillere aktarmalı, millî değerlerimizin etkinliğini sürdürmesini sağlamalıyız. Türk tarihinin ilk kütüphaneleriyle, destanlar ve hikâyeler kitaplara döküldüğünde insanlar bu kitapları okuyup canlandırmaya başladılar, ilk destanlar canlandırıldı. Canlandırılan bu destanlar külliyenin orta alanında icra edilmeye başladı; orta oyunu, peşine pandomim, gölge oyununu getirdi, Türk tiyatrosunun ilk temel taşı oldu. Bu sessiz canlandırılan oyunları kithara, kopuz ve çevganla renklendirelim dediler; ilk Türk operalarının ve şan eserlerinin kökü oldular. İşte, neredeyse bin beş yüz yıl öncesinden bir orta oyunuyla ilham alan Türk tiyatrosu binlerce sanatçısı, devlet ve özel tiyatrosuyla dünü bugüne, bugünü yarına bağlayan bir köprü oldu. O millî kültürle harmanlanmış köprü, orta oyununa eşlik eden melodi, günümüzde ismiyle mütenasip Atatürk Kültür Merkezi'nde bir yıldız gibi ışık saçmakta.
2.040 kişilik opera salonu, 800 kişilik tiyatro salonu, çok amaçlı kültür ve sanat salonu, sergi alanlarıyla tarihî mirasından aldığı kubbeli külliye yapısını, modern kubbe yapısıyla yarınlara taşıyan Atatürk Kültür Merkezi.
Yine, dünyanın sayılı projelerinden biri olan Beyoğlu Kültür Yolu -Sayın Milletvekilimiz Ahmet Erbaş Bey bahsettiler- Türkiye'nin gururu oldu. Yalnız, Sayın Bakanım, biz Ankara olarak, Beyoğlu Kültür Yolu'nda yapılan etkinliğin aynısını "Başkent Kültür Yolu" olarak, "Başkent Kültür Festivali" olarak Ankara'da arz ve talep ediyoruz efendim.
Ayrıca, Sayın Bakanım, bu kürsüde, bütün konuşmalarımda her zaman sizden rica ettim: Topraktan tarih fışkırıyor; müzelerimiz, depolar tarihî eserlerle dolu. Ankara'ya, Türkiye'nin değil, dünyanın en büyük müzelerinden birinin yapılmasını rica ediyoruz Sayın Bakanım.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak millî kültürümüzün korunması, gelişmesi ve yaşatılması noktasında büyük bir hassasiyete sahibiz; bu konuyu önemsiyor ve titizlikle takip ediyoruz. Devletimizin millî kültürümüz adına atacağı her adımı destekliyor, her türlü katkıyı vermeye hazır olduğumuzu belirtmek istiyoruz çünkü biliyoruz ki kültür ecdat demek, öz demek, en önemlisi de tarihî mirasın genetik kodlanması demek.
Pandemi dönemi nedeniyle kültürel etkinliklerden biraz uzak kalsak da toplumun tüm kesimlerine ulaşmak, bu sanat dallarının kültürel birikimimizle bütünleşmesini sağlamak, ülkemizin dünya kültür ve sanat alanında etkinliğini artırmak amacıyla opera ve bale alanında yapılan faaliyetler hız kesmeden devam etmektedir.
Dinî inanışlarımıza yön veren -Türk tarihindeki- gene dönemin din adamlarının telkinleriyle evlerinin duvarlarına resim yapmaya başlayan insanlarımız -her birisi yetenekli olmadığı için- yetenekli ressamları buluyorlar "bedizci" ismi verilen bu yetenekli insanlar tarafından duvarlar nakış gibi işleniyor ve Türk tarihinde ilk fresko duvar sanatı ortaya çıkıyor. Zamanla aynı duvar resimlerinden sıkılanlar bedizcileri çağırıp yenisini talep ediyorlar lakin duvardaki kök boyanın çıkmasının zorluğu karşısında bedizciler aynı figürleri küçülterek kağıda işlemeye başlıyor ve tarihimizin ilk minyatür el sanatı ortaya çıkıyor. İşte, o tarih, o ruh, o şuur, Resim Heykel Müzesinde günümüze renk katıyor, Dolmabahçe ve Topkapı başta olmak üzere millî saraylarımızda sergileniyor, ziyaretçilerimizle buluşuyor, tarihiminiz sanat ve kültür ihtişamı parıldamaya devam ediyor.
Sayın Bakanlığımızın bu düşünceyle yola çıkarak yapmış olduğu Yazma Eserler Portalı bizim tarafımızdan fazlaca takdir görmüş, vatandaşlarımızın buradan yazma eserlerine ulaşmasını sağlamıştır. Yine, aynı dönemde altını çizerek söylemem gerek ki aynı bilincin, aynı tarihin, aynı zamanda yaşanan bugünkü benliğimizde vücut bulmuş hâli Orhun Yazıtları, Türk tarihî ve kültürü açısından önemini fazlasıyla korumaktadır. İçeriğinde, yabancıların Türk siyasetine karıştığı zaman devlet kademelerinde liyakatsiz kişilerin yönetimi çalıştırmadığını, toplumda memnuniyetsiz oluştuğunu, en zor şartlarda bile kendi içinden liderler çıkarıp, ülkeyi kurtarıp devletin güçlendirildiği tasvir edilen bu anıtlarda "Türk Oğuz Beyleri, işitin! Üstte gök çökmedikçe, altta yer denizi delinmedikçe, ilini töreni kim bozabilir?"
Ey Türk ulusu! Kendine dön. Seni yükseltmiş Bilge Kağanı'na, özgür ve bağımsız ülkene karşı hata ettin, kötü duruma düşürdün.
Ulusun adı, sanı yok olmasın diye, Türk ulusu için gece uyumadım, gündüz oturmadım." cümleleri günümüze o dönemin iz düşümü olarak sirayet etmiştir.
İşte, ulusun adı, şanı yok olmasın diye, Türk ulusu için gece uyumayan, gündüz oturmayan Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli'nin talimatları ve takibiyle bire bir aynısını yaptırdığı Orhun Anıtları, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezi'nin önünde bir sanat ve tarih abidesi olarak ayakta durmakta, gelen ziyaretçilere millî şuurumuzu hatırlatıp "Ey Türk ulusu! Kendine dön." diye haykırmaktadır. Yapandan da yaptırandan da Allah razı olsun.
Türklük onuru, şuuru ve ruhu her nerede, hangi coğrafyada, hangi gönülde yaşayıp yaşatılıyorsa selam olsun, selam olsun, selam olsun. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum efendim.''
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MEHMET NURİ ERSOY: GEREKLİ ÇALIŞMALARI BAŞLATTIK
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, ''Şimdi size 2 tane de müjdem var. Birinci müjdem Ankaralılara, demin de değinmiştiniz başkent kültür yolu rotasını oluşturduk, önümüzdeki ay bu rotanın lansmanını yapacağız. Ulucanlar Cezaevi, kale, Roma hamamı, Hacı Bayram, CSO Ada, Opera binası, Resim Heykel Müzesi, Etnografya Müzesi ve tiyatrolar bölgesini de içeren 4,6 kilometrekarelik bir hattan bahsediyoruz ve yine, 28 Mayıs-12 Haziran tarihleri arasında Beyoğlu Kültür Yolu Festivali'yle beraber Ankara Kültür Yolu Festivali'ni de hayata geçiriyoruz, ikisini aynı anda gerçekleştireceğiz. Yani bu, Ankaralılara müjdemiz olsun çünkü birçok etkinliğin, özellikle uluslararası etkinliklerin mayıs ayı itibarıyla tekrar canlanacağını düşünüyoruz ve uluslararası etkinlikleri Türkiye'ye getirirken hem İstanbul'da hem Ankara'da aynı anda etkinliği gerçekleştirmeleri için şart koşuyoruz, büyük eserlerin tamamını Ankara'da da sahneleyeceğiz.
Sayın Haberal'ın da bizden bir isteği vardı, Ankara'ya bir müze istemiştiniz. Başkent Millet Bahçesi içinde bulunan AKM Binası'nın müze yapılması için biz gerekli çalışmaları başlattık, tamamlandığında Ankara'nın en büyük müzesi olarak hizmet edecek.'' dedi.