17 Kasım 2024
weather
12°
Twitter
Facebook
Instagram
Türkgün Gündem Bunlar bayat senaryonun maşaları

Bunlar bayat senaryonun maşaları

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun randevusuz bir şekilde devlet kurumlarının kapısına dayanmasıyla başlayan kaos süreci Ümit Özdağ ile devam etti. Bu isimlerin tehditkâr bir üslup kullanarak aynı eylem yöntemini tercih etmiş olmaları da siparişi nereden aldıkları sorusunu gündeme getirdi.

4 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Bunlar bayat senaryonun maşaları

Kadir Yıldız / TÜRKGÜN

Tank Palet fabrikası, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TMB), TÜİK verileri, Suriyeli sığınmacılar, Katarlı öğrencilerin sınavsız tıp eğitimi aldığı gibi konularda yalan ve çarpıtma yolunu seçen çevreler toplumun huzurunu hedef aldı. Hiçbir somut bilgi ve belgeye dayanmayan iddialar üzerinden algı oluşturmaya çalışanlar hedeflerine ulaşmak için kimi zaman baskın yapar gibi randevusuz bir şekilde devlet kurumlarının önüne gittiler kimi zaman ise tehdit diline başvurdular.

Güveni azaltma hedefi

Ortaya attıkları yalanların her defasında yatsıyı görmeden ortaya çıkmasına rağmen yine aynı yalanları tekrar eden bu çevrelerin amacının ise insanları sokağa dökerek provokatif eylemlerin önünü açmaktı. Gezi olayları ile amacına ulaşamayanlar ekonomi ve Suriyeli sığınmacı bahanesiyle kirli bir senaryonun maşalığını üstlendiler. Belli bir plan dahilinde hareket eden çevrelerin ilk motivasyon kaynağı “güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş” adı altında bir araya gelmeleri ve daha sonra 6+1’li masa etrafında toplanmaları oldu. Bu masanın hareket alanı ise “ajans” tarafından hükümete karşı eylem ve söylem birlikteliği olarak belirlendi. Bu masada bir araya gelenlerin ortak zeminini algı yönetimi üzerinden hükümeti yıpratma ve yalan propaganda ile “sözde yeni gerçekler” yaratmak oluşturdu.

Ekonomi başta olmak üzere birçok konuda önce resmi makamların açıkladığı verileri itibarsızlaştırmak istediler. Bunu hep bir ağızdan defalarca tekrar ederek toplumsal bir algını oluşmasını ve devlet kurumlarına olan güvenin zayıflamasını amaçladılar. Daha sonra ise kendi rakamlarını gerçekmiş gibi kamuoyuna sunarak yalanlarını yeni gerçek olarak kabul ettirmeye çalıştılar. Böylelikle toplumsal ayrışmanın hatlarını daha da derinleştirerek yeni bir sorun oluşturmaya çalıştılar. Suriyeli sığınmacılar konusunda da her defasında abartılı rakamlar ve cımbızla çekilen örnekler ile toplumsal hıncı körüklemeye çalıştılar. İkinci perde de ise sırada itibarsızlaştırmaya çalıştıkları devlet kurumlarının kapısına dayanmak vardı.

1 hafta bile sürmedi

6+1’li masanın lideri olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasını ziyaret bahanesiyle oluşturmak istediği gerginliği elde edemeyince kendisine yeni adresler belirledi. Yalan rakamlar iddiasıyla TÜİK’i, ardından Milli Eğitim Bakanlığını ve en son olarak ise Et ve Süt kurumunu hedef aldı. Bu adreslerin önüne giderek bu kurumları toplumun önüne atmak istedi. Her defasında başvurduğu yalanların ortaya çıkmasıyla birlikte planları bozuldu. Beklediği toplumsal karşılığı elde edemeyen Kılıçdaroğlu son eylemini sivil itaatsizlik çağrısı olarak algılanabilecek şekilde elektrik faturalarını ödemeyeceğini söyleyerek yaptı. Zamlar geri çekilene kadar faturasını ödemeyeceğini söyleyen Kılıçdaroğlu’nun bu eylemi ise bir hafta bile sürmedi. Elektriği kesilen ailelere yaptığı ziyaretlerin fiyaskoyla sonuçlanması ise gerçek amacının toplumu tahrik etmek olduğunu gösterdi.

SÖZDE ANKETLERLE KAOS PEŞİNDE KOŞUYORLAR

Buraya kadar ki süreçte toplumsal bir algının ya da nefretin oluşması için tüm imkanlarını kullanan 6+1’li masa ve yandaşları söylemlerine meşruiyet kazandırmak için anket araştırmalarını devreye sokuyorlar. İyi niyetli anket sonuçlarını bile kendi nefret söylemlerini doğrulamak için kullanmaktan çekinmiyorlar. Buraya kadar ki tüm algı operasyonu sözde anket araştırma sonuçları ile nihayete ulaşıyor. Yani “bugüne kadar ki söylediğimiz her şeyin doğru olduğunun kanıtı” algısını en kolay şekilde anketler üzerinden ispatlamaya çalışıyorlar. Ancak hiçbir anket araştırmasının sonucu “iç çatışma ortamı oluşsun” sonucunu vermiyor. Hizmet ettikleri tek amaçları da burada açığa çıkıyor.

Son olarak belli bir kitlede oluşturdukları algının sert bir dirence dönüşmesini sağlamak için tahrik edici ifadeler kullanmaya başlıyorlar. Suriyeli sığınmacılar için “tıpış tıpış gidecekler, “zorla göndereceğiz”, “şehrimizde barınamayacaklar” gibi ifadelerin altına sığınıyorlar. Toplumsal kaos veya iç çatışma ortamının oluşması için en önemli etken olan ‘kızgın kitle’nin varlığını da bu şekilde temin ediyorlar. Son birkaç ay içinde 6+1’li masa ve yandaşlarının sözde muhalefet yapma tarzlarına bakıldığında bu sürecin harfiyen işlediği görülüyor. Peki, bu sürecin siparişi nereden ve kimden geliyor?

En bilindik yöntemleri provokatif video ve fotoğraf

Özellikle Suriyeli sığınmacı sorununu kaşıyarak iç çatışma ortamı arzulayan çevreler her geçen gün düşmanlık boyutuna varan açıklamalarla gündeme gelmeye başladılar. Bu söylemlerini münferit olan ancak genel bir kanı oluşturacak video ve fotoğraflarla güçlendiriyor hatta başka ülkelerde meydana gelmiş hadiseleri Türkiye’de yaşanmış gibi paylaşan sahte hesaplar üzerinden yayarak hayata geçirmeye çalışıyorlar.

Özellikle Türkiye’de oluşturulmak istenen iç çatışma ortamı sosyal medya vasıtasıyla kimliği belirsiz odaklar üzerinden de aktif bir şekilde kullanılıyor. Bu sorunu sürekli gündemde tutmaya çalışan muhalefet ise bu yayın organının propagandalarıyla hükümeti sıkıştırmak pahasına tehlikeli bir oyun oynuyor. En son İzzet Çapa örneğinde olduğu gibi Afganistan-İran sınırında eskiden çekilmiş bir görüntüyü Türkiye’de yaşanmış gibi gösteren videolar servis edilerek kaos ortamının oluşması için çaba sarf ediliyor.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Zelenskiy'den flaş istek! Rus saldırılarına karşı...

Zelenskiy'den flaş istek! Rus saldırılarına karşı...